Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İsrail askerinin Mescid-i Aksa’ya saldırısına ilişkin, “O kirli postallarınızla, siz o mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz. Bu yoldan çıkmış bir hükümetin yapabileceği bir uygulamadır” dedi.

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, AK Parti il başkanlığınca, Ankara Büyükşehir Belediyesi Ala Tesisleri’nde sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen toplantıya katıldı.

Toplantıya Ankara Milletvekili Emrullah İşler, AK Parti Ankara İl Başkanı Nedim Yamalı ve birçok sivil toplum kuruluşları temsilcileri katıldı.

Bir ülkeyi ortak akılla yönetmenin sadece siyasi kadroların kendi içerisinde ortak akıl yürütmesi olmadığını belirten Akdoğan, “Bütün toplum kesimleri ile bütün cemaatler, vakıflar, dernekler, sendikalar ile birlikte ortak akıl yürütmek ortak motivasyon heyecan yakabilmek ancak bu şekilde olabilir. Sivil toplum örgütlerimiz bir kısmı milli irade platformu çatısı altında bir kısmı da münferiden geçen süreçte gerçekten çok önemli katkılarda bulundular. Büyük bir ahlaki duruş sergilediler. Gezi olaylarından sonra büyük bir kararlılık sergilediler. Sivil toplum örgütlerimiz bir iradeye sahip çıktı. O irade bir siyasi partiye sahip çıkmak değildi. Ülkenin geleceğine sahip çıkma iradesiydi” diye konuştu.

İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yaptığı saldırının kabul edilemeyeceğini ifade eden Akdoğan, “Dün yaşananlar bunun kabul edilebilir bir yanı olabilir mi? 21. yüzyılda bu kadar fütursuz, pervasız bir olay yaşanabilir mi? bir barış şehrine, barış mescidine semai denilen ortak kutsal alanı olan bir yere siz postallarınızla girip orayı kirletmeye çalışacaksınız. O kirli postallarınızla, siz o mekanları kirletemezsiniz ancak kendiniz kirlenirsiniz. Bu yoldan çıkmış bir hükümetin yapabileceği bir uygulamadır. Bir grup yoldan çıkabilir, fanatik olabilir sapkın davranışlar sergileyebilir bunlarla mücadele etmek daha kolaydır. Bir devlet bir hükümet bir yönetim yoldan çıkarsa, zulüm yapmaya başlarsa işte o zaman ne olacak? o zaman bütün insanlığın bir araya gelmesi gerekiyor. Ortak bir tavır takınması gerekiyor. İsrail’deki zalim yönetim bu zulümleri sadece Gazze’de, Filistin’de yapmıyor. Kutsal mekanlardaki sergilediği bu fütursuz tavırlar ve barbarlıkla bunu ortaya koyuyor. Eğer bugün Orta Doğu’da Arap Baharı tersine döndüyse, milletin seçtiği iktidarlar darbe ile devrildiyse, zalim rejimler halklarını öldürmeye devam ediyorsa burada demokrasiden korkuluyorsa bunu iki sebebi var. bir tanesi otoriter rejimlerin demokrasiden korkmasıdır, halkın iradesinden korkmasıdır. İkincisi de İsrail’dir. İsrail biliyor ki bölgedeki ülkelerde halkın iradesi yönetime yansıtırsam hiçbir yönetim onların bu sapkınlıklarına seyirci kalmaz. Onların zulümlerine sessiz kalmaz. Bu yüzden demokrasiden korkuluyor. Birçok bölge de yaşanan olumsuzluğun arkasında bu anlayışın olduğunu görmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘Türkiye olarak bu çalkantılı bölgede güven ve istikrar abidesi olarak pozisyonumuzu korumak zorundayız’ diyen Akdoğan, “Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Mısır baktığımız zaman çok büyük bir çalkantı var. İstikrar abidesi olarak yükselen Türkiye var. Burada bizim birlik ve bütünlüğümüzü korumamız, iç barışımızı korumamız güçlü, zengin olmamız her açıdan önem taşıyor. Çünkü bölgede başı sıkışan Türkiye’ye doğru kaçıyor. Bölgede başı sıkışan bir şekilde Türkiye’den medet umuyor. O nedenle biz güçlü olmalıyız. Oynanan oyunları görüyorsunuz Kobani bahanesi ile neler yapılmaya çalışıldı. Bunlara karşıda ortak bir duruş sergilemek gerekiyor. Çözüm süreci hükümetin başlattığı bir süreçtir. Kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeden bu süreç devam edecektir. Çünkü bunun alternatifi terör olaylarının tırmanmasıdır, Türkiye’nin milli bütünlüğünün tehdit altında olmasıdır. İç barışının ve kardeşlik iklimin zarar görmesidir. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. ‘Biz her yıl şu kadar şehit vermeyi göze alalım bunu sorunu idare edelim’ böyle bir kandırmacıyla yaşayamayız. Her yıl milyarlarca doları oraya yatıralım gömelim ama böyle devam etsin. Geldiği gitsin diyemeyiz, kardeşliğimizi daha da pekiştirmek zorundayız, toplumsal bütünlüğümüzü korumak durumundayız. İşte bunun çözüm sürecinde sizlere de çok büyük sorumluluk düşüyor. Bu sürecin paydaşlarını arttırmak zorundayız” diye konuştu.