Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Terör örgütleri belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Alevilere Muharrem ayı vesilesiyle iftar verdi. Bu iftar, yeni Cumhurbaşkanlığı binasının ilk davetlileri olarak da tarihe geçti.

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Irak’ta üzerine bombaları bağlayan katiller, gidiyor, başka mezhepten olan müslümanların arasında dalıyor, camilerde, türbelerde müslümanlar katlediyor. Kendilerine istedikleri kadar sıfat taksınlar, Şii desinler, Sünni desinler onların bir tek sıfatı vardır o da katildir. Terör örgütleri belli mezheplere sırtlarını dayıyor, belli mezheplerden militan devşiriyor, belli mezheplerin mensupları tarafından korunuyor ve kollanıyor. Kendilerine ister Şii ister Sünni desinler, ister Nusayri ister Alevi desinler, kendilerine Selefi, Vehabi desinler, onların tek bir sıfatı vardır o da teröristtir. Öyle ülkeler var ki teröriste Şii sıfatını takıp terörü meşrulaştırıyor. Nusayri deyip devlet terörünü, katliamı meşrulaştırabiliyor. Öyle ülkeler var ki terörist, katil, Sünni diyerek vahşeti meşrulaştırıyor. Hazreti Hüseyin’in izinden gittiğini söyleyip Yezidleşenleri, Hazreti Nebi’nin izinden gittiğin söyleyip İblisleşenleri büyük bir iç burguntusuyla izliyoruz. Artık şu ayrımı çok net bir biçimde yapmak zorundayız. Katil Şii ya da Sünni olmaktan önce katildir. Terörist Alevi ya da Selefi olmaktan önce teröristtir. Camiide namaz kılanların arasına girip üzerindeki bombayı patlatana Şii deyip de bu cinayetini meşrulaştırmak hiç şüphesiz Yezid’in safında yer almaktır" ifadelerini kullandı.

"ACIMASIZCA BAŞ KESENLERE Şİİ DEMEK HAZRETİ KUR’AN’A SAYGISIZLIK"

"Türbelere girip üzerindeki bombayı patlatmak suretiyle çocukları katledene Sünni deyip bu katliamını meşrulaştırmak da hiç tereddütsüz Yezid’in yanında saf tutmak" olduğunu vurgulayan Erdoğan, "301 insanı, kadınları, çocukları acımasızca katleden bir katile sırf Nusayri olduğu için göz yummak, ona karşı sessiz kalmak Hazreti Hüseyin’in hatırasına hürmetsizliktir. Acımasızca baş kesen, vahşeti meşrulaştıran terör örgütlerine sırf Sünii diyerek sempati beslemek Hazreti Hüseyin’e, Ehlibeyt’e, Hazreti Nebi’ye ve Hazreti Kuran’a açık bir saygısızlıktır. İşte bugün bütün sıfatlarımızı bir kenara koyarak, sadece bir insan, sadece bir Müslüman olarak bütün bu cinayetleri kalbimizle, gönlümüzle, vicdanımızla sorgulamak zorundayız. Bu sorgulanma yapılmadı müddetçe coğrafyamızda kardeş kanı oluk oluk akmaya maalesef devam edecektir" dedi.

"AYNI YOLUN YOLCULARIYIZ"

İslam coğrafyasını tefrik eden ve kana bulayan sebeplerin hiçbirinin çözümsüz olmadığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Bu kan, bu göz yaşı inanın boşa akıyor. Bu çatışmalar, bu kavgalar, bu öfke inanın son derece yapay gerekçelere dayanıyor. Biz acılardan kan davaları, öfke, nefret çıkaran bir ümmet değil acılardan kardeşlik, dayanışma, uhuvvet çıkaran bir ümmet olmak zorundayız. Biz Kerbela’da hep birlikte Yezid’in ordusunun karşısında olan insanlarız. Biz Dersim’de hep birlikte zulmün karşısında olan insanlarız. Sivas’ta, Gazi Mahallesi’nde, Çorum, Kahramanmaraş’ta her türlü tahrik ve ölümün karşısında saf tutan insanlarız. Hiç kimsenin ölümüne sevinmeyiz. Hiç kimsenin yaşamasına hüzünlenmeyiz. Aynı toprakların, coğrafyanın, medeniyetin insanlarıyız, aynı yolun yolcularıyız.

Geldik Merhum Aşık Veysel’e. Ne güzel söylemiş. ’Yezid nedir, ne kızılbaş, değil miyiz hep bir kardaş, bizi yakar bizim ataş, söndürmektir tek çaresi.’ Hacı Bektaşı Veli, acılardan kor olmuş yüreğiyle kardeşlik hukunu tesis etmek için nasıl çırpınmış. ’Sevgi muhabbet kaynar ocağımızda, bülbüller şevke gelir gül açar bağrımızda, hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda, arslanla, ceylanlar dosttur kucağımızda."

"AKAN KAN KARDEŞ KANI"

Ne Türkiye’de, 77 milyonun fertleri arasında ne de İslam coğrafyasının fertleri arasında çözülemeyecek, suhuletle çözüme kavuşturulmayacak hiçbir mesele olmadığına da dikkat çeken Erdoğan, "Biliniz ki akan her damla kan kardeş kanıdır. Akan her damla kandan sevinen ise sizlerin, bizlerin tüm kardeşlerimizin düşmanlarıdır. Düşmanı sevindirmekten bir an önce vazgeçmek aklı ve vicdanı olan her insanın mesuliyetidir. Necef’in türbelerinde Şiiler öldükçe Sünniler değil düşmanlarımız kazanıyor. Bağdat’ın camilerinde Sünniler öldükçe Şiiler değil tefrika kazanıyor. Şam’ın, Halep’in, Humus’un, İdlib’in, Hama’nın yoksul sokaklarında çocuklar öldükçe Nusayriler değil fitne kazanıyor. Musul’da Kerkük’te insanlar öldükçe Müslümanlar değil nifak kazanıyor. Türk, Kürt, Arab’ın Şii, Sünni, Alevi, Nusayri’nin hep birlikte kaybettiği bir süreç yaşıyoruz. İnanın bu sürecin panzehiri Türkiye’dedir. Türkiye bütün bu çatışmalara, bu kavgalar umuttur. Türkiye, Alevi, Sünni nüfusuyla Türk, Kürt, Arap ve diğer tüm etnik unsurlarıyla geniş coğrafyamızın kardeşliği adına yegane umuttur. Eğer biz hiç uğruna birbirimizi kırarsak, kaybeden sadece biz olmayız, geniş coğrafyamız olur. Eğer biz yapay meseleleri, kamplaşmayı, kutuplaşmayı bir kenara bırakırsak kazanan geniş coğrafyamız olur" diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti: "Bu ülkede nefes alıp veren hem Alevi hem Sünni kardeşlerime tam bir samimiyetle sesleniyorum. Acılarımız ortak, kıblemiz, kitabımız, Ehlibeytimiz ortak. Bir takım devletlerin üzerimizden oyun oynamasına gelin izin vermeyelim. Bir takım istihbarat örgütlerinin üzerimizde oyun kurmalarına gelin artık müsaade etmeyelim. Gençlerimizi elimizden alıp modern dünyanın hastalıklarını onlara musallat etmeye gayret edenlere izin vermeyelim. Gençlerimizin terör tuzağına düşmelerine, asılsız, sonu gelmez bir hiç uğruna kavgalarda yitip gitmelerine göz yummayalım. Gelin Kerbela’dan ibret alıp hep birlikte kucaklaşalım. Gelin Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetiyle kardeşliğimizi büyütelim. Gelin geleceğimiz, geniş coğrafyamız için umut olalım. Umudu çoğaltalım, düşmanı değil dostu sevindirelim. Gelin canlar, bir olalım. Bir olalım iri olalım aynı zamanda diri olalım." (SU-