HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Çözüm süreci devam ediyor, her koşulda da devam edecek. Çünkü Türkiye halkları bu çözüme inandı ve güvendi" dedi.

HDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Önder, çözüm süreciyle ilgili açıklamalarda bulundu. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Önder, "Sizin açınızdan çözüm aşaması hangi noktada?" sorusuna, "Çözüm süreci devam ediyor, her koşulda da devam edecek. Çünkü Türkiye halkları bu çözüme inandı ve güvendi. Bu hükümeti de ve bizi de aşan bir irade olarak bu süreci hiçbir şekilde itibarsızlaştırmaya mahal verdirtmeyecek yegane teminatımızdır. Öcalan, bugüne kadarki aşamayı bir diyalog aşaması olarak görüyordu, bu olduktan sonraki aşamayı bir müzakere aşaması olarak tanımlamıştı. Bu tanımlamalarda devlet ve hükümetle bir mutabakat vardı. Bu mutabakat üzere müzakere aşamasının eşiğinde bekliyoruz. Atla deve değil sadece hükümetin sağlam bir demokratik, siyasi irade ve cesaret göstermesiyle süreç bu tıkanıklığı süratle aşabilir. Geldiğimiz yer böyle özetlenebilir" karşılığını verdi.

"ÇÖZÜM SÜRECİNİN BİR SEÇİM HESABINI DAHA KALDIRACAK YAPISI KALMADI"

Önder, "HDP’li vekillerin hükümetin seçim sürecine top çevireceği açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine de, "Biz müzakere heyeti olarak bu tür tanımlamalardan kaçınıyoruz, uyarılarımızı yapıyoruz. Hükümetin böyle bir niyeti yok denemez, biz bu gönül rahatlığında değiliz. Evet, niyet olarak bir seçim dönemini daha atlatmak istiyor olabilir. Bu meselenin can alıcı soru ve tespiti şudur; bu meselenin bir seçim hesabını daha kaldıracak bir yapısı kalmadı" ifadesini kullandı.

"SAVAŞ HİÇ KİMSEYE HAYIR GETİRMEZ"

Kobani’deki çatışmaların PKK için felaket olacağı yönündeki açıklamaların hatırlatılması üzerine Önder, "Savaş hiç kimseye hayır ve bereket getirmez. Bunun felaketi hiçbir zaman şu veya bu yapıya olmaz. Biz barış umudumuzu yitiririz, barışa olan inancımızı yitiririz. Bundan daha büyük bir felaket düşünemiyoruz" karşılığını verdi.

"ÖCALAN, ÜÇÜNCÜ GÖZ OLARAK ’ULUSLARARASI BARIŞ GÖZLEMCİLERİ DERNEĞİ KURULABİLİR’ DEDİ"

Önder, çözüm sürecine üçüncü gözün oluşturulması hakkında bir soruya da yanıt verdi. Önder, "Hayır. Öcalan bu ihtimale kapıları kapatmadı. ’Amerika ya da başka şey olarak koymamakla birlikte bir uluslararası, tek bir ülke değil bir uluslararası barış gözlemcileri birliği kurulabilir. Buna çatışma süreçleri yaşamış ülkelerin temsilci vermesi daha uygun olur’ dedi. Bu olabilir ama Öcalan’ın böyle bir ısrarı yok. Masayı kalabalıklaştırmaktansa kendi insanlarımızın denetiminde, üçüncü göz olacaksa bu ülkenin ortak değerlerini temsil eden insanlarının nezareti olmasını daha çok tercih ettiğini söyleyebilirim. Hükümetten yana böyle bir şey gelirse değerlendiririz" diye konuştu.

Bir gazetecinin "Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la görüşmenizde neler konuşuldu?" sorusuna ise Önder, "Hükümet yetkililerinin bu kadar atıp tutmalarında bizim ahlakımıza güven duymaları yatıyor diye düşünüyorum. Biz kesinleşmeyen, bir sonuca bağlanmayan hiçbir şeyi spekülasyonların edilmemesi bakımından kamuoyuyla paylaşmıyoruz, ta ki bir kesinlik kazanana kadar. Biz birçok noktada Sayın Akdoğan’dan olumlu yaklaşım gördük. Ama onun dışında ’biz şöyle dedik, bize böyle dediler, ondan sonra çıkıp şöyle dediler’ şeklindeki demeçlerinin hepsi külliyen yanlış. Bunu söyleyebilirim. Biz siyasi terbiyemiz gereği bunu günlük tartışmalara kurban vermek istemiyoruz. Yani Başbakandan tutun değişik hükümet üyelerine kadar ’bize böyle dediler, çıktılar kapının önünde şöyle konuştular’ dedikleri hiçbir şeyin gerçeklikle alakası yok. İsterlerse bunu iddia edenlerle açıktan konuşmaya hazırız" cevabını verdi.

"SÜREÇTE KİLİTLENME VAR"

Önder, "Şu anda barış kilitli mi?" sorusuna da "Bir kilitlenme hali var tabii ki. Çünkü açılması için sağlanan mutabakatın hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu nedir; üçüncü göz, izleme kurulu, sekreterya ve oluşturulacak komisyonların bir an önce işlevselliğe geçmesi. Yani basit bir kilit, bir metafor olarak kullandım" karşılığını verdi.

"SEKRETERYAYI ÖCALAN BELİRLER"

Abdullah Öcalan’a oluşturulacak sekreteryanın kimlerden oluşacağına ilişkin Önder, "Onu Öcalan belirler. Öcalan, Davutoğlu’na ’şunlarla çalış bunlarla çalışma’ diyor mu? Öcalan, süreci böyle bir koyun pazarlığı gibi ele almıyor ki, demokratikleşme başlığı altında 7-8 bozucu alan tespiti var. Bunlara dönük komisyonlar oluşmadan, bu alandaki yenileşmeler ve bunların nasıl olacağı yeterince müzakere edilmeden barış kalıcı olamaz’ diyor. Onun için sekreterya ya da yardımcı adına ne diyeceksek, bunun kimlerden oluşacağına sadece Öcalan karar vermelidir, doğrusu da budur. Çünkü kendisi çalışacak. Binlerce sayfa tarama yapıyor. Bu sorunu yaşayan ülkelerin tarihsellik içerisinde günümüze dair önermelerini ortaya çıkarıyor. Onun için bir sekreterya istemesinden daha kanuni bir şey yok. Gayri kanuni bir şey de yok burada" ifadelerini kullandı.

"HODRİ MEYDAN YAKLAŞIMI İÇERİSİNDE DEĞİLİZ"

Önder, "Sizin yaptığınız hodri meydan açıklamalar süreci daha da zora sokmaz mı?" sorusuna ise, "Süreci daha zora sokmaz. Biz bir hodri meydan yaklaşımı içerisinde değiliz. Ama laubali yaklaşımlar, ciddiyetten uzak tutumlar, karşıyı mecbur etmeye çalışan yaklaşımlara bir ’dur’ demek içindir. Biz kimseye ’hodri meydan’ demiyoruz. Bu tehdit dilini bırakın, bu müzakereye, barışa hizmet etmez, bize de bununla diz çöktüremezsiniz. Yani tekrar hatırlamayacağımız zamanlara dönerizle bizi getirebileceğiniz hiçbir yer yoktur. Ama barış iradesi konusunda sonuna kadar başlangıçta hangi noktadaysak bugün de oradayız" ifadelerini kullandı.

PKK’nın son dönemde silahsız askerlere yönelik saldırılarının ne anlama geldiğine ilişkin Önder, "Hiçbir şekilde onaylamıyoruz. İnsan canını en aziz bilen anlayışın insanlarıyız. Savaş konusunda düşüncelerimiz belli. İster asker, polis, halk, ister gerilla kim olursa olsun, bütün enerjimizi, bütün birikimimizi barıştan ve siyasetten yana kullanıyoruz" dedi.

"MÜZAKERELERİN GECİKTİRİLMESİ VAHİM SONUÇLAR DOĞURUR"

"Bundan sonra görüşmelerin başlaması için siz bir talepte bulunacak mısınız, yoksa hükümetten bir çağrı mı olacak?" şeklindeki soruya Önder, "Sayın Davutoğlu’na, -kendisinin evlatları var, Allah uzun ömür versin hepsine- şunu söylemek istiyorum. Bu dille çocuğuna ders bile çalıştıramaz. Yani bunu akademisyen yönü olan Sayın Davutoğlu bilir. Bu dille bir çocuğa ev ödevi bile yaptıramazsınız. Bunun beyhudeliğini anlatmaya çalışıyoruz. Öcalan’la sürekli görüşüyor devlet ve gelişmeleri kontrol edemediği noktada kendisinden katkı istiyor. Hem kendisinden katkı isteyip hem sen de bu sürecin altında kalırsın demek ahlaki bir yaklaşım değildir, rasyonel hiç değildir. Öcalan’la görüşmeler sanıyorum devam ediyor. Bizim randevu istememize gerek yok, çok biçimsel bir şey o. Bizim bir an önce müzakereleri başlatma çağrımız var, Öcalan’la görüşme irademizin olduğu geçen haftadan beri hükümet tarafından biliniyor. Bunun geciktirilmesi vahim sonuçlar doğurur ve ciddi bir olmaz. Bunu da tekraren hatırlatıyoruz. Kararlaştırıldığı an ve bir an önce kaldığı yerden, yaşanılanlardan da ders çıkarılarak ilerlemesini öneriyoruz, savunuyoruz" karşılığını verdi.

"Bize kalsa doğrudan kalkıp oraya gitmek isteriz" diyen Önder, "Bizim bundan daha vahim bir meselemiz yok, dolayısıyla bunun önüne geçebilecek hiçbir mazeretimiz de yok. Bir an önce gitmeliyiz, bir an önce sekreteryası, izleme kurulu, komisyonlar oluşmalı. Bu anlamda saatlerin bile kıymeti var. Bunu da en iyi hükümetin biliyor olması gerekir" dedi.

"BU ÜZERİNDE KONUŞULACAK BİR ŞEY DEĞİL"

Önder, "Sayın Cumhurbaşkanı son zamanlarda IŞİD yerine DAİŞ diyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya, "Bu üzerinde konuşulacak bir şey değil, kim nasıl istiyorsa öyle adlandırsın. Yeter ki meselenin ciddiyetinin ve vehametinin farkında olsun" yanıtını verdi.