Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi, Irak petrolüne ilişkin, "Irak’ın bu meseleye baktığımız zaman bu mesele bölgesel bir mesele değildir, Irak’ın iç meselesidir. Irak’ta anayasal çerçeve içinde hareket etmekteyiz" dedi.

Irak’ta yeni hükümetin kurulmasının ardından Türkiye’ye ilk resmi ziyaretini gerçekleştiren Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi, Sheraton Otel’de televizyon ve gazetelerin Ankara temsilcilerine açıklamalarda bulundu. Caferi, Irak petrolüne ilişkin, “Irak’ın bu meseleye baktığımız zaman bu mesele bölgesel bir mesele değildir, Irak’ın iç meselesidir. Irak’ta anayasal çerçeve içinde hareket etmekteyiz. Her ne kadar olağanüstü bir durum sırasında Irak ile Türkiye arasında bir kriz söz konusu değil. O dönemde belli bir sıkıntı söz konusu oldu, bilindiği üzere petrol Irak’ın milli bir servetidir ve Irak anayasasına göre bu Irak’ın merkezi hükümetine aittir. Bu gelirler bütün Iraklılarındır" açıklamasında bulundu.

Irak savunmasının bir parçası olan peşmerge güçlerinin Kobani’de bulunmasının merkezi hükümet için de stratejik bir öncelik olup olmadığı sorusu üzerine Caferi, "Gerek Irak silahlı kuvvetleri, gerek onun şemsiyesi altında görev ifa eden güvenlik birimleri herhangi bir görev üstlendikleri zaman Irak’ın merkezi hükümeti kararıyla bunu yapmaları gerekmektedir. Başbakanların iki görevi bulunmaktadır. Bakanları yönetmek ve silahlı kuvvetler komutanlığını da üstlenmektir. Dolayısıyla da bu sorumlulukların çerçevesi içinde silahlı kuvvetlere emir verebilirler, bunları yaparken olağanüstü durumlarda Musul’da meydana geldiği gibi onun ötesinde bir savaş söz konusu olduğu zaman muhakkak parlamentoya da başvurması gerekmektedir" dedi.

Caferi, "Irak’ın tutumu birleşik bir tutumdur. Bu tutum, Bağdat, Erbil veya Basra arasında herhangi bir değişkenlik gösteremez. Güvenlikle ilgili kararlar merkezi hükümet tarafından alınmaktadır. Bu hususta Sayın Başbakanın karar vermesi gerekiyor. Bütün Irak’ı ilgilendiren meseledir, parlamentonun da onayı gerekmektedir" diye konuştu.

PETROL SATIŞLARINDAN ELDE EDİLEN GELİRLER

Bir gazetecinin, "Petrol satışlarından elde edilen gelirlerin Türk bankalarında bloke edildiği yönünde açıklamalar vardı, neler söyleyeceksiniz" sorusuna Caferi, "Bu petrol satışından elde edilmiş olan gelirler emin ellerdedir. Bu ziyaretimiz sırasında buna değinmedik fakat buna değinmeyeceğimiz anlamına gelmemektedir. Daha sonraki yapılacak olan görüşmelerde birçok konu detaylı olarak ele alınacaktır, bu konu başında yer almaktadır. Bu ziyaretimizden sonra Türkiye Başbakanı Davutoğlu Irak’a, o ziyaretten sonra Irak Başbakanı Türkiye’ye ziyarette bulunacaktır" karşılığını verdi.

Caferi, "Bizim terörizme karşı tutumumuz bölünemez. Biz, terörizmi uluslararası anlaşma çerçevesi üzerindeki tanım üzerinden ele alıyoruz. Biz bir sorunu çözerken diğer bir sorunu yaratmak istemiyoruz. Genel olarak hiçbir şekilde bizim terörist örgütlerle yakından uzaktan ilişkimiz söz konusu olmaz. Bu dosyaya ilişkin Irak çok büyük acılar çekti. Bizim anayasamız da herhangi bir terörizm grubuyla ilişkide bulunmamızı kabul etmez. Biz, terörizmi birkaç adımdan oluşmuş halka olarak görüyoruz. Son adımı terörizm aktiviteleridir. Daha önceki adımları ise terörizm kültürüdür, daha sonra finansa edilmesidir, eğitilmesidir, medyasıdır, bazı ülkelerde kamplar oluşturuluyor teröristlere yardımcı olunmak üzere. Aynı zamanda terörizm-minber söylemi ve terörizmin geçişine izin veren devletler. Biz, bunları birbirinden ayıramayız. Şunu anlayamıyorum, minber üzerinden terörizmi kınayıp perde altından parasal yardım. Teröristlere geçişi sağlayan meseleyi de anlayamıyorum. Belli bir devleti kastetmiyorum. Hükümetle vatandaş arasında bir ayrım da gözetmiyorum. Belli durumlarda belli vatandaş belli sermayeyle gelebilir fakat bu hiçbir şekilde o hükümeti temsil etmemektedir" ifadelerini kullandı.

Caferi, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Terörizmin amaçlarından biri de, belli bazı hallerde de teröristler iki ülke arasında fitne yaratmak için de belli unsurlarının geçişini gerçekleştirebilirler, ta ki bir bunalım yaratabilsinler. Bundan dolayı bizim bu ağa düşmememiz, hükümetle bunalıma yol açmamamız gerekir. Türkiye esasında terörizmin kurbanıdır. Ben, Musul’da kaçırılmış 48 vatandaşı unutmadım."