PROF. DR. SERHAT GÜL'DEN YÖNETİCİLERE ALTIN ÖĞÜTLER

Prof. Dr. Serhat Gül’ün, her kademedeki yöneticinin hatırlaması gereken anlamlı öğütleri beğenilerek okunuyor. 
“Sakın Cimriyi, Korkağı ve Hırslıyı Danışma Meclisine Alma” başlıklı yazısında Prof. Dr. Serhat Gül bir yöneticinin cimri, korkak, hırslı kişileri danışma meclisine almaması gerektiği, kanaatkâr ve sâdık olanları sırdaş edinmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
“Her baba evin, her muhtar köyün, her kaymakam ilçenin ve her rektör üniversitesinin yed-i eminidir. Tebaları, manen onun evlatlarıdır.  Her tebanın hakkı ondan sorulur, bu nedenledir ki idarecilik çok zordur” diyen Gül’ün sözleri “İnsan, nisyanla malul. Hak’ka verdiği insanlık sözünü pek çabuk unutabilir. İşler ehil olmayana teslim edilince emanet kaybolur” sözünü de ispatlar nitelikte.. 
Yöneticilerin işlerindeki zorluklara dikkat çeken Prof. Dr. Serhat Gül, bu zorlukları “Hesabı öncelikle idare ettiklerine değil de, yetki verdiklerine sorması zor!., Yanlış bir iş olduğunda öncelikle hatayı kendinde araması çok zor!. Etrafında balmumu karakterli etten duvarlar örülmüşken, firavuniyet damarının kabarmaması daha da zor. Hele bu sistem öyle bir işleyiş içindeki, “bu kavmin reisi, bu kavmin hizmetçisidir” diyebilmek için sanki Ömer, Osman, Ebubekir ve Hz. Ali olmayı gerektirecek kadar  imkansız neredeyse” sözleriyle tanımlıyor. 
Prof. Dr. Serhat Gül, yöneticinin yanında bulundurması gereken kişilerin acı gerçekleri her şeyden önce söyleyen, yanlışlarda yöneticiyi ikaz eden ve yağcılık yapmayan kişiler olması gerektiğini vurguluyor. Çevresindekiler yöneticiyi alkışlamadığı zaman bunun hoş karşılanması gerektiğini söyleyen Gül, “alkışa ve övgüye müsamaha, insanı kibre yaklaştırır” diyerek yöneticilerin en sık yaptığı hatalara yönelik çözüm önerisini de veriyor. 
Hz. Ali’nin idarecilere ebediyen zamanı geçmeyecek nasihatlerini valiler ve tüm idarecilere aktaran Gül, şu ifadeleri kullanıyor: “Sakın cimriyi, korkağı ve hırslıyı danışma meclisine alma! Müşavirlerin en kötüsü senden evvel şerlilerle işbirliği yapmış ve onların suçlarına ortak olmuş kimselerdir. Böyleler katiyen senin mahremin olmamalıdır. Çünkü bunlar canilerin yardımcıları ve zalimlerin dostlarıdır.” 
Daima alimlere ve ariflere danışarak iş yapılması gerektiğini de hatırlatan Prof. Dr. Gül, yöneticilerin işlerin büyüğünü gördüklerini düşünüp küçük işleri takip etmekten geri durmamaları gerektiğini söylüyor. Ayrıca halk arasında hüküm verecekleri; bu işten sıkılmayan, sinirlenip inatlaşmayan, hatasında ısrar etmeyen, menfaat endişesi olmayan, meselenin künhüne vakıf olmadan hükmetmeyen, şüphelerde çok duran, delile kuvvetle sarılan, övülme ile şımarmayan, heyecanla eğilip bükülmeyenlerden seçmeleri gerektiğini de vurguluyor. 
“Etrafındakilerden, ileri gelenlerden ve akrabalardan hiçbirine devlet elindeki imkanlardan yararlanma hakkını verme. Bunun kârı olmaz, ârı ise sana döner” diyen Prof. Dr. Serhat Gül, yöneticinin has adamlarından birisinin yasaları çiğnemesi durumunda cezasını ihmal etmemesi gerektiğini de belirtiyor. Halk, yöneticinin zulmettiğini düşünüyorsa, yöneticiye halktan özür dilemesi ve hakkındaki zanlarını değiştirmesi konusunda öneriler sunuyor. Bunu yapmakla yöneticinin hem nefsini kırmış, hem de idaresi altındaki halka da tatlılıkla muamele etmiş olacağını ifade ederek gerekçesini açıklıyor.  
Yöneticilere “Sakın kendini beğenme. Sakın nefsinin sana hoş gelen yönlerine güvenme. Övülmeyi isteme. Sakın yaptığın iyilikleri başlarına kakmak veya övünmek için anlatma.” şeklindeki öneriler, sadece yöneticiler için değil, tüm insanlar için önemli tavsiye niteliği taşıyor.