SAADET PARTİSİNE İKİ ÇİFT LAF

10 Ağustosta önemli bir seçime gidiyoruz. Bu seçimi önemli kılan birçok unsur var elbette ki. Bu unsurlardan bir tanesi cumhurbaşkanını milletin doğrudan seçecek olması. Milletimiz tarihinde ilk kez başkanını vekaletle değil bizzat kendisi seçecek. Bu seçim bu yönüyle bir paradigma değişimine, bir sistem değişimine, bir zihniyet değişimine ve her şeyden önemlisi milletimizin derinde kalmış reflekslerine yeniden kavuşmasına bir zemin oluşturacaktır.

Mevcut dünya düzeni insanlığa bir huzur sunamadı. Mazlumu zalime, fakiri zengine, haklıyı haksıza, güçsüzü güçlüye ezdirdi. Dünyayı cehenneme ve zindana çevirdi. Adaletsizliği adata bayraklaştırdı. Sömürüye zirve yaptırdı. Geldiğimiz nokta kan, gözyaşı, ızdırap. Bunun adı Batı Medeniyeti.

Batının sözüm ona barışı sağlamak, haksızlıkları ve zulümleri önlemek adına oluşturduğu birtakım birliktelikler bizzat haksızlıkların ve zulümlerin aracı haline geldi. Birleşmiş Milletleri, AB’si, IMF’i başta olmak üzere kurulan irili ufaklı sosyal, ekonomik ve kültürel yapılar neyin çaresi olabildi? Kimin derdine ilaç olabildi? Hayır bunların hiçbirisi olmadı. Olmadığı gibi varlıklarıyla bu olumsuzlukların adeta membaı oldu.

Rahmetli Erbakan bu zalim düzenin iç yüzünü senelerce haykırdı. Bu düzenin ve bu düzeni yürüten güçlerin oluşturdukları bu kurum ve kuruluşların cemaziyel evvellerini ortaya koydu. Siyonizmin gizli planlarını ve dünyayı nasıl bir cehenneme sürüklediklerini anlattı yılarca. Bunun karşılığında adil bir düzen dedi, yeni bir dünya düzeni dedi. İslam natosundan, İslam ortak pazarından, İslam dinarından bahsetti. Ve D-8 yapılanmasıyla da bunun somut örneğini ortaya koydu. Zaten bu somut çaba o zalimleri öyle bir telaşa sürükledi ki bugün Mısır’da Mursi’nin başına gelenler o gün rahmetli Erbakan’ın başına geldi. Ve yerli işbirlikçiler eliyle o itirazı, o kalkışmayı, o direnişi kestiler.

Ama hayır kesemediler. O itiraz, o kalkışma ve o direniş bugün daha güçlü bir şekilde devam ediyor. Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde devam ediyor. Zulmün, haksızlığın, hukuksuzluğun küreselleştirildiği ve BM gibi, AB gibi, IMF gibi kuruluşlar eliyle yürütüldüğü bu yapılar ciddi eleştirilere tabi tutuluyor. Dün Erbakan’ın yaptığını bugün Tayyip Erdoğan yapıyor. BM’nin adaletsiz yapısını 1,5 milyar Müslüman aleminin güvenlik konseyinde temsil edilmemesini bugün kim eleştiriyor? AB’nin çifte standart anlayışını ve uygulamalarını kim eleştiriyor? IMF’in sömürü çarkından bu ilke insanını kim kurtarıyor? İsrail Terör Örgütüne en yüksek perdeden kim eleştiri getiriyor? Nerede mazlum varsa, nerede mağdur varsa, nerede zulme maruz kalmış varsa kim onun yanında yer alıyor? Onlara kim yardım ediyor, onların imdatlarına kim koşuyor? Eski dünyanın, eski Türkiye’nin değil, yeni dünyanın, yeni Türkiye’nin hayallerini kim kuruyor?

Ey Saadet lafım sana. Tarafsız kalmaman gerektiğini, taraf olman gerektiği yerde tarafsız kalmaman gerektiğini senin inancın sana söylemiyor mu? Bugün taraf olma günüdür ey Saadet. Bunu görmüyor, bunu anlamıyor musun? Bu bir belediye başkanlığı seçimi değil, bu bir milletvekili seçimi değil bir cumhurbaşkanlığı seçimi. Ve bu seçimde sadece 3 aday var. Sen aday çıkarmış olsaydın ve bu çıkardığın adayın arkasında dursaydın bunun bir anlamı ve karşılığı olurdu. Ancak bir aday çıkarmadın ve çıkan 3 adaydan birsini destekleyeceksin. Peki neden daha henüz bir açıklama yapamıyorsun. Neden çekiniyorsun. Rahmetli Erbakan’ın mirası, taraf olmayı gerektirir tarafsız olmayı değil. Bugün senden o yiğit sesi o Erbakan’ın yiğit sesini bekliyoruz. Yoksa senin de içine paralel ihanetin içine kaçanlar mı kaçtı. O içinize kaçanların, size, burada da öteki tarafta da bir faydasının olmayacağını sizden daha iyi kim bilebilir.

Ey Saadet uyuma gözünü aç. Sen bu değilsin. Erbakan’ın mirası bu değil. Zaman sadece firavuna karşı olma zamanı değil aynı zamanda Musa’nın yanında yer alma zamanıdır. Hırsınız, kininiz kardeşliğinizin, kardeşlik hukukunuzun önüne geçmesin sakın.

Uyan ey Saadet uyanda safını belli et artık.

M.Abdulkadir YUSUFOĞLU