Peker açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

Hastalığı ilk bulan Alois Alzheimer, Alman bir patogolog ve psikiyatristtir. Alzheimer hastalığı yavaş yavaş başlayan ve zamanla kötüleşen bir hastalıktır. Beyin hücrelerinin yavaş yavaş ve kronik bir şekilde ölümü ile karakterizedir. Tüm bunamaların %70’i Alzheimer’a bağlıdır. Alzheimer’ın en önemli özelliği son olan olayları hatırlayamamadır. Hastalık ilerledikçe konuşma ve anlama da bozulur. Etrafını, insanları, yerleri ve zamanı bilememe ve karıştırma başlar. Duygularda ani değişiklikler olabilir. Örneğin aniden sinirlenebilirler. Bir şey yapmaya karşı isteksizlik başlar ve eskiden yaptıkları işleri yapamazlar. Kendilerine bakmamaya başlarlar. Saldırganlık da dahil olmak üzere davranışsal bozukluklar başlar. Hastalık kötüleştikçe aile ve toplumdan uzaklaşırlar ve yavaş yavaş diğer vücut fonksiyonları da kaybolur. Örneğin; yemek yiyemezler, yürüyemezler ve arkasından da ölüm gerçekleşir. Teşhis konduktan sonra ortalama 3 ila 9 yıl daha yaşarlar.

Alzheimer genetik bir rahatsızlık olmasa da Alzheimer’a yakalanma risklerini artıran bazı genler vardır. Bu genler çok sayıdadır. Bu genlerin bir ya da birçoğu kişide bulunuyorsa, Alzheimer’a yakalanma riskiniz ona göre artar. Genetik faktörlerin dışında, başka riskler de vardır. Kafa darbeleri, depresyon ve yüksek tansiyon da Alzheimer riskini artıran faktörlerdendir.

Beyinde yumaklar ve plaklar bulunur. Alzheimer’ı taklit eden başka hastalıklar da vardır. Bunları saf dışı etmek için beyin görüntülemesi ve kan tahlilleri yapılır. Ayrıca zeka fonksiyonlarının da testi yapılarak teşhis konur.  Hastanın ilk bulguları genelde yaşlılık gerekçesiyle geçiştirilir. Kesin teşhis için beyin dokusunun incelenmesi gerekir. Hasta yaşarken konulan teşhislerin hepsi tahminidir. Hem fiziki hem de zeka egzersizlerin olduğu kadar, fazla kilodan kaçınmak da Alzheimer riskini azaltır. Ancak riski azaltan hiçbir ilaç ya da gıda takviyesi olmadığı gibi, hastalığı durduracak ya da geri döndürecek bir tedavi de yoktur. Dolayısıyla hastalık amansızca ilerler.  Yalnızca bazı ilaçlar,  geçici olarak belli başlı şikayetleri azaltır.

Hastalığa yakalanan insanlar, yaşamları için git gide başkalarına bağımlı hale gelirler. Hastalıktan dolayı sosyal, fiziksel psikolojik ve ekonomik sorunların ortaya çıkmasıyla beraber, zamanla bir bakıcıya ihtiyaç duyulur. Özellikle gelişmiş ülkelerde çalışan insanlar yakınlarına bakacak zaman ayıramadıklarından, bu ülkelerdeki Alzheimer hastaların bakımı için çok büyük finansal kaynaklar ayrılır.

Bazı egzersiz programları sonucu değiştirmese de hastalığın yavaşlaması ve muhtaçlığın azaltılmasını sağlayabilir. Toplumu ve aileyi rahatsız eden davranışları önlemek için belirli bir dozda antibiyotik verilebilir. Ancak antibiyotiklerin erken ölüme yol açtıkları bilinmektedir.

Alzheimer’ın %95’i 65 yaş üstünde başlar. Erken başlangıçlı Alzheimer dediğimiz hastalık ise, 65 yaşından önce başlar. Tüm dünyada 30 milyon civarında Alzheimer hastası vardır. Bu gruptan, bazıları ölerek ayrılırken her yıl bu gruba yenileri eklenmektedir. Dünya genelinde,  65 yaş üzerindeki insan kitlesinin %6’sı Alzheimer hastası olup, her yıl bu nedenle 2 milyon civarında insan hayatını kaybetmektedir.