Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) 2013 yılı verilerine göre, dünyada 382 milyon diyabet hastası yaşadığı 2035 yılında bu sayının 592 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. 2035 yılı tahminlerine göre Türkiye diyabetli nüfus itibarı dünyada ilk 10 ülke arasında olma tehlikesi ile karşı karşıya.

Medical Park Trabzon Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hstalıkları Uzmanı Doç Dr. İnan Anaforoğlu, diyabet konusunda uyarılarda bulunarak diyabetin cinsel yaşamı etkilediğini söyledi. Hastalığın belirtileri arasında kilo kaybı ve çok su içme gibi nedenlerin geldiğini belirten Dr. Anaforoğlu, “Hastalar kilo kaybı, çok su içme, çok tuvalete gitme, ağız kuruluğu, gece tuvalete gitme, idrar kaçırma, sık enfeksiyon (özellikle idrar yolu enfeksiyonları, deri enfeksiyonları, mantar enfeksiyonları sıktır), halsizlik, bitkinlik, ellerde-ayaklarda uyuşma gibi bulgularla başvurabileceği gibi uzun zaman tanı almamış hastalar, ilerlemiş aterosklerotik hastalık dediğimiz damar harabiyetine bağlı kalp krizi, beyin kanaması gibi şikayetlerle de başvurabilir. Bunun yanında insülin eksikliğine bağlı koma tablosu (karın ağrısı, bulantı, kusma, halsizlik, sık idrara çıkma, ağızda aseton kokusu, bilinç bulanıklığı) ile de hastalar başvurabilir" ifadelerini kullandı.

KİMLER RİSK ALTINDA ?

Diyabete bağlı şikâyetler ve kimlerin risk altında olduğuna dair bilgiler veren Dr. Anaforoğlu, “Tip -1 diyabet dediğimiz insüline bağlı diyabet için net olarak gösterilmiş risk faktörleri yoktur. Çocuklukta geçirilen çeşitli viral enfeksiyonlar, bağışıklık sistemi ile ilgili bozukluklar suçlanmaktadır. Tip-2 diyabetin ise gösterilmiş be bir kısmı önlenebilir risk faktörleri vardır. Ailesinde tip 2 diyabet hastalığı olması, fazla kilolu olmak, geniş bel çevresine sahip olmak, kan basıncının yüksek olması, kan yağlarının yüksek olması, kıllanma-adet düzensizliği gibi bulguların eşlik ettiği polikistik over sendromuna sahip olan kadınlar, iri bebek (4 kg) doğuran kadınlar, gebelik şekeri geçiren kadınlar, ’sedanter’ hayat tarzı dediğimiz hareketsiz hayat tarzına sahip kişiler ve 45 yaşın üzerinde olmak diyabet için risk faktörleridir. Bu kişilerin özellikle kilolarına dikkat etmeleri, düzenli egzersiz yapmaları ve düzenli doktor kontrolüne gitmeleri gereklidir” diye konuştu.

Diyabet hastalığının uzun zaman herhangi bir belirti vermeyeceğine dikkat çeken Dr. Anaforoğlu, “Diyabet hastalığı uzun zaman herhangi bir belirti vermeyebilir. Hatta hastalar karşımıza direkt komplikasyonlarla gelebilir. Örneğin göz muayenesi sırasında ortaya çıkan retinopati, kalp krizi, inme gibi. Şeker hastalığı kontrol altında olmadığı sürece hayati organlarımızda harabiyet yapmaktadır, bu nedenle hastaların hedef değerlerinin belirlenerek, bu değerlere ulaşılmaya çalışılmalıdır. Hastalar komplikasyonlar açısından düzenli olarak takip edilmelidir. Diyabet tedavisinde kan şekerini normal seviyelerde tutmanın yanı sıra hastaları diyabetin olası komplikasyonlarından korumak hedeflenmelidir. Nedir bu komplikasyonlar diye bakacak olursak; makrovasküler ve mikrovasküler olarak ikiye ayırabiliriz başlıca. Makrovasküler komplikasyonlar ateroskleroz dediğimiz damar sertliğine bağlı kalp damar hastalıklarını kapsar; koroner arter hastalığı, kalp krizi, inme, bacak veya boyun damarlarında tıkanma başlıcalarıdır. Mikrovasküler komplikasyonlar ise gözler, sinir sistemi ve böbrekleri ilgilendirir. Gözlerde, göz damarlarının harabiyetine bağlı görme kaybı, glokom, katarakt görülebilir. Sinirlerin harabiyetine bağlı, ellerde-ayaklarda uyuşma hissizlik, yaralar, ishal-kabızlık atakları, baş dönmesi, hazımsızlık, baş-boyun bölgesinde terleme, erkeklerde cinsel problemler görülebilir. Böbreklerde süzme fonksiyonlarında bozulma, protein kaçağı ve böbrek yetmezliği görülebilir. Tüm dünyada ve ülkemizde körlüğün, diyaliz ihtiyacı olan kronik böbrek yetmezliğinin ve ekstremite (el-ayak) kayıplarının en önemli sebebi diyabet hastalığıdır” şeklinde konuştu.

DİYABET CİNSEL YAŞAMI ETKİLER Mİ?

Diyabetin cinsel yaşamı nasıl etkiler? sorusuna Dr. Anaforoğlu, “Evet, sinir ve damar harabiyeti nedeniyle cinsel fonksiyonlarda azalma görülebilir. Yine diyabetli bireylerde sıkça görülen kaygı, depresyon, hastalık korkusu gibi faktörler de cinsel yaşamı olumsuz yönde etkileyebilir” bilgisini verdi.

Stresin hastalığa etkisi konusunda ise, “Diyabet kronik bir hastalık olduğundan ve ömür boyu tedavi ve takip gerektirdiğinden bu gerçekle tanı anında karşılaşan hastalarda panik ve kaygı duyguları görülebilir. İlerleyen zamanlarda sürekli ilaç alma, diyet eve egzersize dikkat etme, düzenli doktor kontrolü zorunluluğu kişilerde kaygıya sebep olabilir. İlerleyen yıllarda komplikasyonlarla baş etme de kişilerde strese yol açabilir. Bu durumda doktor, diyabet eğitim hemşiresi, diyetisyen takibinin yanında gerekli görülürse bir psikiyatrist ve psikolog yardımı da alınabilir. Böyle zamanlarda hastanın aile desteği de son derece önemlidir” bilgilerini paylaştı.

Diyabet hastanın tek başına mücadele etmesi gereken bir hastalık olmadığını ifade eden Dr. Anaforoğlu, “Diyabet hastanın tek başına mücadele etmesi gereken bir hastalık değil, bir takım işidir. Bu takım içinde hekim, diyabet eğitim hemşiresi ve diyetisyen mutlaka bulunmalıdır. Hastaların yaşam tarzları, çalışma hayatları, sosyal yaşantılarına göre bireylerin diyabet tedavisi kişiselleştirilmelidir. Hastalar düzenli olarak takiplerine gitmeli, ilaçlarını düzenli kullanmalıdır. Olası komplikasyonlar açısından ayak bakımı, cilt bakımı konusunda hasta bilgilendirilmelidir. Hipogliseminin ne olduğunu bilmeli ve hipoglisemi anında yapılacaklar hakkında hastanın kendisinin ve yanında yaşayanların yeterli bilgisi olmalıdır” ifadelerini kullandı.

DÜNYADA 382 MİLYON DİYABETLİ VAR

Öte yandan Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) tarafından yayınlanan verilere göre,2013 yılı itibari ile dünyada 382 milyon diyabetli yaşadığı ve 2035 yılında bu sayının 592 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Buna göre dünya nüfusunun yüzde 8.3’uüde diyabet mevcut olduğu, 2035 yılı tahminlerine göre Türkiye diyabetli nüfus bakımından dünyadaki ilk 10 ülke arasında olma tehlikesi ile karşı karşıya. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de yapılan bir araştırmada, 20 yaş ve üzerinde 26 bin 499 kişi incelenirken diyabet sıklığının yüzde 16.5’e ulaştığı görüldü. Genel olarak, toplumun yüzde 7.5’inde bilinen diyabet varken, yüzde 6.2’si diyabet hastası olduğunu biliniyor. Bir başka ifadeyle diyabetli bireylerin yaklaşık yarısı diyabetli olduğunun farkında değil.