Gediz Üniversitesi Uluslararası Kanser Çalıştayı’nda Alman bilim adamından çarpıcı bir açıklama geldi. Prof.Dr. Matthias Kieslinger, "Kan kanserinin şifresini çözdük, kendi silahıyla vurup yüzde 95 yeniyoruz. Agresif kanser türlerinde ise sır perdesi henüz aralanamadı. Korunmak için bildiğimiz tek şey bağışıklık sistemini güçlü tutmak. Bunun da ilacı yok, sadece tavsiyelerde bulunuyoruz" dedi.

Kanser üzerine araştırmalar yapan Türk ve Alman bilim insanlarının buluştuğu Gediz Üniversitesi Uluslararası Kanser Çalıştayı’nın finalinde Almanya Helmholtz Kanser Merkezi Araştırma Grup Başkanı Dr. Matthias Kieslinger konuştu. 2014 Türk-Alman Bilim Yılı kapsamında TÜBİTAK tarafından desteklenen, Ege Üniversitesi ile İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü işbirliğiyle gerçekleştirilen iki günlük organizasyonun kapanışında kürsüye çıkan Dr. Kieslinger, insanlığın kanserle imtihanında gelinen son noktayı özetledi. Dr. Kieslinger, kanserin neden oluştuğunun tüm türlerde de bilindiğini, fakat kimyasal şifreleri tam olarak çözülemediği için önlenemediğini açıkladı. Alman moleküler biyoloji ve gen uzmanı Dr. Kieslinger, sır perdesinin şu an için kan kanseri ile çocuk lösemisinde aralandığını dile getirdi, şunları söyledi:

“Kan kanserine yol açan proteini biliyoruz ve bu proteinden hazırlanan anti ajanla onu yok ediyoruz. Bir anlamda bu kanseri kendi silahıyla vurup, ilerlemiş evrelerde bile yüzde 95 yeniyoruz. Çocuk lösemisinde iyileşme oranını yüzde 80’e yükselttik. Bazı kanserlerde de erken teşhisle başarı şansımız fazla. Karaciğer, pankreas, beyin, kolon gibi agresif kanser türlerinde durum farklı. Araştırmalar sürüyor ancak şifreleri henüz tam çözülemedi. Bu türlerde çeşitli yöntemlerle yok etmeye çalıştığımız kanserleşmiş genler, yeni duruma karşı adapte olup canlı kalmaya ve yayılmaya devam ediyor. İnsanlık bunu önlemede şu an için çaresiz durumda. Bir gün mutlaka bu engel de aşılacak, bu kanserlerden ölüm kader olmaktan çıkacak.”

Dr. Matthias Kieslinger, genetik yatkınlığın yakalanma riskini artırdığı kanserden korunmanın ve sonrasında kurtulmanın asıl yolunun bağışıklık sistemini güçlü tutmak olduğunun da altını çizerek sözlerine şöyle devam etti: “Eğer bağışıklık sisteminiz güçlüyse, kimyasal yapısı bozulan genleriniz, genetik yatkınlığa rağmen kanserleşip sizi hasta edemiyor. Ancak, bunun da ilacı yok. Sadece tavsiyelerde bulunuyoruz. Sağlıksız ve düzensiz yaşam, sigara tüketimi, radyasyon ile güneş ışınları gibi hem kanser riskini artıran hem de bağışıklığı azaltan faktörlerden uzaklaşmayı öneriyoruz. Korunmanın temelinde sağlıklı ve düzenli yaşam var. Kanser olma ihtimalini aşağıya çekmek istiyorsak buna dikkat etmeliyiz, ailesinde kanser öyküsü olanlar daha özenli olmalı.”