Organ bağışının sadece alıcıya değil, vericiye de büyük faydalar sağladığını belirten Nefroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Şehmus Özmen, bağış yapanların daha uzun yaşadığını söyledi.

Organ bağışı yapan kişilerin, toplum ortalamasına göre daha uzun yaşadığını belirten Memorial Diyarbakır Hastanesi Nefroloji Bölümü Uzmanı Doç. Dr. Şehmus Özmen, bunun nedeninin, bağışçıların bir insanı sağlığına kavuşturmuş olmanın getirdiği mutluluk, sağlık ve yaşam tarzlarına daha dikkat etmeleri olduğunu açıkladı. Organ bağışının önemi hakkında bilgi veren Özmen, Türkiye’de ortalama 21 bin kişinin böbrek nakline ihtiyaç duyduğunu söyledi. Özmen, “Türkiye, organ bağışı açısından ciddi bir gelişme içerisinde. Ancak hala yeterli orana ulaşılmış değil. Son 3-4 yıl içerisinde yıllık yapılan böbrek nakli çalışmaları, 2 bin-3 bin arasında değişmekte. Oysa ki, şu an 60 bin civarında hasta diyalize mahkum ve bunların ortalama 21 bin’i böbrek nakline ihtiyaç duymakta. Yapılan böbrek bağışlarının 4’te 3’ü organ bağışı ihtiyaç duyan kişinin yakınları tarafından, 4’te 1’i de beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınlarından alınan izin sonucu ile yapılmakta. 2013 yılında bildirilen, beyin ölümü gerçekleşmiş olgu sayısı yaklaşık 1500 iken, bunun ancak 4 veya 5’te birinin aileleri hastalarının organlarını bağışlamayı kabul etmiş. Burada hasta yakınlarının ikna edilmesinde bir problemin söz konusu olduğu anlaşılıyor. Oysa Avrupa ya da batı toplumlarında bu oran tam tersine, yani nakillerin yüzde 75’i kadavradan gerçekleşiyor. Bizim ulaşmamız gereken düzey ise Avrupa ile benzer olmalı, yani yapılan bağışların çoğu kadavradan alınmalı, bu da organ bağışı ile mümkün” dedi.

“BAĞIŞÇI OLMAK ZOR DEĞİL”

Doç. Dr. Şehmus Özmen, bağışçı olmanın zor olmadığını belirterek, “Organ bağışı için kişinin 18 yaşını geçmiş, sağlıklı ve akli dengesinin yerinde olması yeterlidir. Sağlık Bakanlığının organ bağışı için yaptığı çalışmalar sonucu, kişinin bağış için bir nakil merkezine ya da hastaneye başvurması ve ben organlarımı bağışlamak istiyorum demesi yeterli olacaktır” şeklinde konuştu.

“BAĞIŞÇILAR SAĞLIKLARINA DAHA FAZLA DİKKAT EDİYOR”

Doç. Dr. Şehmus Özmen, bağışçıların sağlıklarına daha fazla dikkat ettiği için toplum ortalamasına göre daha uzun yaşadığını söyledi. Özmen, “Böbrek bağışçıları için yapılan araştırmalarda, bu kişilerin toplum ortalamasından daha uzun yaşadığı ortaya çıktı. Bunun en büyük nedeni, bağışçıların ruh hallerinin, bir insana hayat bağışlamış olmanın getirdiği bir hissiyat ve bağıştan sonra sağlıklarına, yaşam tarzlarına daha dikkat etmeleridir. Böbrek yetmezliği hastalığına yakalanmamak için tabii ki, öncelikle onun önlemini almak gerekiyor, özellikle bol su içmek büyük önem taşıyor. Kronik böbrek hastalığından korunma ve hastalığın ilerlemesini önlemede en önemli faktör su tüketimidir. İştahsızlık ve yetersiz beslenme, ishal ve kusmaya bağlı sıvı kayıplarına dikkat edilmeli, vücudun susuz kalması önlenmeli ve kaybedilen sıvı yerine konulmalıdır. Kan basıncı kontrolü en önemli hedeflerden biridir. Tansiyon düşürücü ilaçlar da ACE inhibitörü ARB grubu ilaçlar koruyucu özelliğe sahiptir. Tuz tüketimi azaltılmalıdır. Kan şekeri, kan yağları ve kansızlığın kontrolü takip edilmelidir. Sigaranın bırakılması kronik böbrek hastalığının ilerlemesini engelleyen önemli bir faktördür. Fiziksel aktivite artışı ve vücut ağırlığının kontrolü diğer alınabilecek önlemlerdir. Kronik böbrek hastalığına yakalanan veya yüksek risk altındakilerin düzenli olarak nefroloji uzmanınca izlenmeleri gereklidir” ifadelerini kullanıldı.