İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Atilla Bektaş, “Yüksek protein içerikli zayıflama diyetleri, uygulandıkları süre içinde yağdan çok su ve kaslarda kayba yol açmakta olup, diyet süreleri biter bitmez verilen kilolar hızla geri alınmaktadır” dedi.

İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Bektaş, yüksek protein içerikli zayıflama diyetleri yapan insanların diyeti bıraktıktan sonra verdikleri kiloları kolayca geri aldıklarını ve bu diyetlerin uzun süre uygulanmasının vücutta ciddi zararlara neden olduğunu söyledi. Karbonhidrat kısıtlanmasının insanları mutsuz ettiğine dikkat çeken Bektaş, “Karbonhidrat kısıtlayıcı diyetler insanı aşırı huzursuzluğa ve mutsuzluğa sevk eder. Bedenimiz tarafından düşük karbonhidrat düzeyi kıtlık olarak algılanır. Vücut, yaşam mücadelesinde kendini tehlikeye düşmüş olarak algılar. Eroin krizine giren bir madde bağımlısı gibi bedenimiz glikoz elde etmek için her şeyi yapacaktır. Başta bu adil bir değiş tokuş gibi görünebilir. Hasta ‘Çok mutsuzum ama kısa sürede nasıl da kilo verdim’ diyerek kendisini ikna edebilir. Ancak günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar, bu şekildeki diyetlerin orta ya da zengin karbonhidrat içeren diyetlerle kıyaslandığında pek çok soruna yol açtığını ortaya koymuştur. 2-14 gün arasında değişen bu şok diyetler, uygulandıkları süre içinde yağdan çok su ve kaslarda kayba yol açmakta olup, diyet süreleri biter bitmez verilen kilolar hızla geri alınmaktadır” diye konuştu.

Zayıflama amaçlı protein diyetlerinin vücuda kalıcı zararlar verdiğini vurgulayan Bektaş, “Yapılan araştırmalar, 1-2 hafta gibi kısa süreli protein yüklemelerinin kalıcı zarar vermediğini ancak bu rejimlerin uzunca süre uygulanmaları durumunda kronik hastalıklara neden olduğunu göstermiştir. Karbonhidratlar vücut için en mükemmel yakıtlardır. Karbonhidrat, enerji için yakıldıklarında atık ürün bırakmazlar. Karbonhidrat yokluğunda yağlar ya da proteinler enerji için yakıldıklarında ise metabolit bırakırlar. Vücuda biriken bu metabolitler, nefeste ve vücutta kötü kokuya neden olurlar. Ayrıca bilinçte bulanıklık, kaslarda güçsüzlük ve kramplar meydana gelir” açıklamasında bulundu.

Normal protein ihtiyacının 2-3 katı hayvansal protein tüketilmesi sonucu böbrek ve karaciğerde zararlı etkilerin oluşabileceğini kaydeden Bektaş, “Gut hastalığına neden olabileceğinden ve fazla protein tüketiminin böbreklerde kalsiyum atımını artırdığından taşlara neden olabilir. Genetik yatkınlığı olanlarda ınflamatuar bağırsak hastalıklarını, IBH gibi hastalıkları tetikleyebilirler. Meyveler ve sebzeler, tam tahıllar, baklagiller, en önemli kompleks karbonhidrat ve lif kaynaklarıdır. Daha da önemlisi lif tüketimi kalp-damar, obezite, diyabet, kanser gibi birçok kronik hastalığın da gelişim riskini azaltmaktadır. Ayrıca özellikle bağırsaktaki ‘dost bakteri’ miktarını arttırarak beyin fonksiyonlarını da desteklemektedir” ifadelerini kullandı.

“Doğru ve kalıcı bir beslenme tarzınız olmalıdır”

Bektaş, “Proteine dayanan diyetlerde görülen bu sorunlar, diyete posasız, hızla kana karışan, basit karbonhidratların tercih edilmesi yerine kana yavaş karışan, orta ya da yüksek oranda kompleks karbonhidrat taşıyan tam tahıl, meyve ve sebzelerin tercih edilmesiyle giderilir. Böylelikle modern tıpta yeri olmayan şok diyetlerle tek taraflı beslenmenin de önüne geçilerek doğru ve kalıcı bir beslenme tarzı oluşturulur” dedi.