Kale yaptığı açıklamada:

“19 Yıl önce, her şeyiyle sivil olan halkın taleplerini cevaplandırmaya çalışan 54.hukumet iktidardayken yapılan 28 Şubat 1997 tarihli 'MGK' toplantısı diğerlerinden farklıydı.

Bu toplantıyı farklı kılan Genelkurmay Başkanlığı’nın hükümetin icraatlarını bir şekilde 'rejim sorunu' olarak algılayıp hükümete imzalatmak üzere bir dizi kararları dayatmasıydı.

28 Şubat  sureci, hukuk-siyaset, devlet-toplum, din-devlet, asker-sivil, gibi birçok kavram veya çevre arasındaki ilişki biçimlerinde ciddi değişimin gözlemlendiği bir dönemdir.

Ayrıca bu süreç Türkiye’yi çağdaş demokratik dünyanın gidiş istikametinin tersine bir rotaya girmeye zorlamıştır.

28 Şubat failleri siyasette kaynağının halk olduğunu reddetmişlerdir.

Onlara göre meşruluğun kaynağı halkın iradesi değil resmi ideolojidir. Bunun içindir ki seçilmiş parlamentonun içinden çıkmış meşru hükümeti çekilmeye zorlamış ve yerine kendi gündemlerindeki hükümetleri kurdurmuştur.

İnsan hakları kavramı çatısı altında her bir kişi 'insan onuruna' sahip bir değerdir. Ancak MGK kararlarının uygulayıcıları, insan onuru gibi evrensel bir ilkeye göz kapayıp bu fikre yabancı kalmışlardır.

28 Şubat Türkiye Cumhuriyetinin anayasal-demokratik bir devlet, sivil toplum örgütlerinin özerk ve vatandaşların ise özgür olarak ilerlemesi yolundaki yürüyüşü tersine çevirmiştir. Yaşanılanlar; İnsan hakları, hukuk devleti, demokrasi, çoğulculuk ve hoşgörü kavramlarının bir kenara itildiği, yerine sloganist ve totaliter anlayışın hüküm sürdüğü bir süreç olarak hatırlanacaktır. Bu yüzden 28 Şubat sureci 'Gerici' bir kalkışmadır.” dedi.