Saadet Partisi Karaman İl Başkanı Şaban Şahin “1 Ağustos’da Saadet Genel Merkezinin tertip ettiği İl Başkanları toplantısına iştirak ettik.  Genel Başkanımız Prof. Dr. Mustafa Kamalak, 1 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazdığını ve parti olarak endişelerini anlattığını yazdı” dedi.

Saadet Partisi Karaman İl Başkanı Şaban Şahin’in Yazılı Açıklaması:

“1 Ağustos Cumartesi günü Saadet Partisi Genel Merkezinde tertip edilen Genişletilmiş İl Başkanları toplantısına katıldık. Genel Başkanımız Prof. Dr. Mustafa Kamalak, 1 yıl önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir endişe mektubu yazdığını” söyledi.

ASIL PLAN BÜYÜK İSRAİL PROJESİ.. NİHAİ HEDEF TÜRKİYE

“Öncelikle IŞİD, Kobani, Kandil, PKK, PYD gibi tartışmalar, büyük planın küçük parçalarıdır. Büyük fotoğrafı görmeden, küçük parçalara odaklanmak, sağlıklı kararların alınmasına engel teşkil edecektir” diye konuşmasına başlayan Kamalak, mektupta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Asıl plan Büyük İsrail Projesidir’. 1914’ teki Küresel Taksim 1.Dünya Savaşı’nın 100. Yılında bugün zaten bölünmüş bir coğrafya daha da küçük parçalara bölünerek, ‘Mikro Devletçikler’ kurulmak istenmektedir. Bu amaç doğrultusunda, İslâm ümmetinin, Kürt, Türk, Şii, Sünni, Arap, Acem… gibi her türlü etnik ve mezhebi farklılıkları tahrik edilerek birbirine düşürülmek istendiğine tam 1 yıl önce dikkat çekilen ‘Saadet Mektubu’nda’ , Nitekim şu son dönemde Sudan 2’ye, Irak 3’e bölünmüştür. NİHAİ HEDEFİN ise TÜRKİYE olduğu açıktır…” uyarılarında bulundu.   

'YÖNETİCİ ERKLERİN DE, ‘GÜÇ BENDE, KİMSEYİ DİNLEMEM, İSTEDİĞİMİ YAPARIM’ YAKLAŞIMI YANLIŞTIR'

Saadet Partisi olarak tespit ve değerlendirmelerini 10 başlık altında sıralayan Kamalak, “Birincisi şiddet ve anarşinin temel amacı halk arasında öfke, çatışma ve kamplaşma meydana getirerek kardeşi kardeşe kırdırmaktır. Türkiye’yi geri dönülmez bir bataklığın içine sürüklemektir. İkincisi millet olarak bu oyuna gelmemeli, tahriklere kapılmamalıyız. Türkiye’yi karıştırmak isteyen karanlık mihraklara karşı verilecek en güzel cevap ‘İnadına kardeşlik, inadına beraberlik’ düsturu ile Millet olarak bu oyuna gelmemeli, tahriklere kapılmamalıyız. Türkiye’yi karıştırmak isteyen karanlık mihraklara karşı verilecek en güzel cevap, ‘inadına kardeşlik-İnadına beraberlik’ düsturuyla milli birlik ve beraberliğimize sahip çıkmak olacaktır. Üçüncüsü terör bu milletin ortak dramı ve ortak acısıdır. Ortak acılar ortak kararlılıklar gerektirir. Bu süreç kısır siyasi çekişmelerin malzemesi haline getirilmemelidir. İvedilikle, toplumun bütün kesimlerinin temsil edildiği bir ‘Milli İstişare Toplantısı’ gerçekleştirilmelidir. Dördüncüsü terörist unsurların ve marjinal grupların ortalığı savaş alanına dönüştürmesi ne kadar yanlışsa, yönetici erklerin de, ‘Güç bende. Kimseyi dinlemem istediğimi yaparım’ yaklaşımı o kadar yanlıştır. Beşincisi Türkiye’de kardeş kavgası çıkarmaya yönelik bu tür oyunlar daha önce de sahnelenmiş ve acı tecrübeler yaşanmıştır. Herkes bu acı tecrübelerden ders çıkarmalı ve sorunlarını yakarak, yıkarak, ötekileştirerek değil, konuşarak çözmeyi öğrenmelidir. Altıncısı ülkede Sükûneti ve huzuru sağlamak en başta iktidarın görevidir. Üslup ve yaklaşıma her zamankinden daha fazla önem verilmeli Türkiye bir inatlaşmanın kurbanı edilmemelidir. İnatlaşma, kamplaşma kimseye fayda sağlamaz. Çevremizin yangın yerine döndüğü, ateşin kapımıza dayandığı bir ortamda ihtiyacımız olan şey, kamplaşmak, kutuplaşmak değil birbirimizi anlamaya çalışmak olmalıdır. Yedincisi Çözüm süreci ile ilgili süreç, ekonomik ve sosyal politikalarla desteklenmelidir. Özellikle de üretimi değil tüketimi esas alan politikalar, gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi konular, toplumu sosyal bir uçuruma sürüklemiş ve maalesef provakasyonlara açık hale getirmiştir. Sekizincisi çözüm süreci şeffaf bir şekilde, istikameti ve hedefi, milletle paylaşılarak yürütülmelidir. Çünkü, gideceği yeri bilmeyen gemiye hiçbir rüzgar fayda etmez. Dokuzuncusu bizler aynı bahçenin çiçekleri, aynı milletin evlatlarıyız. Renklerimiz, hassasiyetlerimiz, düşüncelerimiz farklı olabilir. Farklılıklarımızı ayrılık nedeni değil, zenginlik unsuru olarak görmeliyiz. Onuncusu özellikle hudut bölgelerinde oluşan istikrarsız ortam, yabancı istihbarat güçlerinin provokatif faaliyetlerine uygun bir zemin hazırlamıştır. Bu faaliyetler dikkatle takip edilmeli ve gereken güvenlik tedbirleri alınarak mutlaka engellenmelidir.” Açıklamasında bulundu.