Şahin yaptığı yazılı açıklama da, “ Medyada görüldüğü gibi  28 Şubat post modern darbesi anlatılmakta ve işlenmektedir. Elbette darbeyi yapanların yanına kar kalmaması ve bu gibi sıkıntılı durumların tekrar yaşanmaması açısından;  Gelişmelerden tamamiyle memnun olmamız noktasında  28 Şubatı sadece askeri  yönüyle değil,  diğer yönleriyle de ele alınması gerekir.  Türkiyeyi o karanlık döneme götüren medya, akademisyen, yargı,  iş adamları ve işbirlikçi politikacı ayaklarıyla  analiz edilmesine  ihtiyaç  var. 
En önemlisi;  bütün darbeler hepimizin malumu üzere dış kaynaklı yapıldığını biliyoruz. Ek’te sunduğumuz belgede yani kriptoda ‘okunduğu zaman anlaşılacaktır’  ABD nin Merhum Hocamızın hükümetinden memnun olmadığını görüyoruz. Kısaca açıklarsak 54. Refahyol hükümetinde ne yapılmıştı; Havuz sistemi kuruldu, Türkiye Cumhuriyetinin ilk denk bütçesi yapıldı, sömürü musluklarının birazcık kısılarak  halkımıza akıtılmak suretiyle refah seviyesi yükseltildi.  Bu yüzden hocamız  ‘Efsane Başbakan Erbakan’ olarak milletimizin gönlünde taht kurmuştur.
Tabidir ki bu gelişmeler ABD nin işine gelmedi ve 28 Şubat 1997 de bildiğimiz MGK toplantısı yapıldı. MGK’ da Asker irtica var gerekçesiyle 18 maddelik dindar ve maneviyatçı kesimin aleyhine olacak biçimde Erbakan hocamızdan imzalamasını istediği kağıtlar sunuldu.  Erbakan Hocamız asla bu 18 maddeyi  imzalamadı, imza atmadı, atmadı, atmadı. Bu vesileyle SP olarak  28 Şubat MGK tutanakları biran evvel açıklanmasını istiyoruz. 
İkinci yıl Tansu Çillerin Başbakan olması 54. Refahyol hükümetinin koalisyon protokolü gereğiydi, gerekli çoğunluk ve imzalar olmasına rağmen  Demirel başbakanlığı Mesut Yılmaza verdi.  ‘Siyasi hayatıma malolsa dahi bu kanunları çıkartacağım’ diyen  Mesut Yılmaz’ın başbakanlığındaki  Anasol azınlık hükümeti, başörtüsü, katsayı adaletsizliği, İHL lerin orta kısımlarının kapatılması ve meslek liselerinin durumunu içeren kanunlar o dönemde çıkartılmış ve uygulanmıştır. Akabinde, Demirel ve Mesut Yılmaz ın 28 Şubattaki rolleri incelenerek yargıya intikal edilmelerinde fayda görüyoruz.
Esasında; ABD, Türkiye de işine gelmediği zaman çürük elmaları maşa olarak kullanarak darbeler yapmıştır. ABD durumu kendi lehine çevirmek için, darbe yapmadan önce gerekçesini hazırlamıştır. Örneğin; 12 Eylül ihtilalinde, Kenan Evren ihtilal yapmasaydı da kardeş kavgaları, sağ sol çatışmaları, Millet birbirini vurması devam mı etseydi? İyi ki de ihtilal yapıldı da kurtulduk deniliyordu. İlk aşamada haklı bir gerekçe gibi gözüküyordu. O zamanlarda olaylar önlenmiyordu, bilerek besleniyordu, provakatörler sayesinde kasden Türkiye anarşi ortamına sürüklendi. Sonra sözde Kenan Evren kurtarıcı rolünü oynamıştır. Yani Filimde ki sahneyi herkes bilir, Çocuk camı kırar, gerekçe hazırlanır….arkadan cam satıcısı gelir camı takar, camı kırılan kişinin sıkıntısı giderilmiş olur, ama bilinmez ki camı kıranla, camı takan aynı takımdadır.

Halkımız  camı kıranla-takanın aynı takımda olduğunu zamanla anladı. ABD bu yolla iş yapamayacağını gördü. O zaman bu durumu lehine çevirerek Askerin içinde Amerikancı olmayanları  dize getirmek için yani maşa olarak kullanamadığı askerlere hesap sormak için, askeri darbelerdeki kötü sicili  gerekçe göstererek, yeni bir darbeci olmayan darbe üretti. Hemen şunu söyleyelim darbecilere hesap sorulması gerekir bu başka şeydir. Ancak  Amerikancı olmayan askerlerin bir başka suçu gerekçe gösterilerek bir nevi şantaj yapılarak ABD nin istek ve arzularını yerine getirilmesi oyununu görmemiz gerekir. Farklı bir yol  üretilerek bu güne kadar ‘kimse askere hesap soramıyordu’ gelişmesi içinde inandırıcı olması için Amerikancı olanlara da hesap sorulmaya başlanması düşündürücü bir durum… Nasıl ki ihtilaller, darbeler ABD menşeliyse,  ‘kimse askere hesap soramıyordu’ da ABD menşelidir… Şimdi ise artık hesap soracak duruma geldik şeklinde ki mandacılığın yeni versiyonu olan uyarlamayla karşı karşıyayız.

Ordumuz, bizim ordumuzdur. Milletimizin ordusudur. Semih Sancar Paşa Kıbrıs savaşında ki Genel Kurmay Başkanımızdır. Şerefli bir paşamızdır. Önceleri Kıbrısa iki kez müdahele edilmek istenmiş ikisinde de dış güçlerin çabalarıyla yarı yoldan döndürülmüştür. Ta ki  Erbakan Hocamız ve Semih Sancar Paşanın gayretleriyle iki cesur yüreğin bir araya gelmesiyle Kıbrısta ki soydaşlarımız kurtarılmıştır. Daha sonraları  birinci körfez harbinde Türkiye ABD nin yanında savaştırılmak istenmiş. Nejdet Toruntay Paşa hayır bu savaş bizim  savaşımız değildir diyerek, Türkiyeyi savaşa sokmamıştır. Ve çuval geçirme hadisesinde  Ordumuz içerisinde şerefli subaylar ABD ye tepki gösterdiler.  Bunun gibi çok örnekler vardır. ABD, İrana karşı Suriyeye karşı Türkiyeyi savaştırmak istiyor, Amerikancı olmayan subayları sindirmek ve ordumuzda engelle karşılaşmamak için, Maalesef kafa karıştırarak yeni bir taktik uyguluyor. Hem böylece Akp halka karşı parlatılmış olduğundan, ABD’ye taşeronluk yapması da rahatlıkla yürümüş olacak.

Son olarak Akp hükümetinin gidişatı iyi değildir, Chp yi herkes biliyor Chp yi bahane ederek prim kazanma oyununu durdurması gerekir. Cari açık, Borçlar gün geçtikçe artıyor. Abd, Avrupa Birliği, İmf ve Nato yla işbirliğimiz bize bir menfaat getirmez. Allah Korusun Çaycumada ki köprü gibi çökersiniz, çökeriz.  Avrupa Birliğinde çöken ülkeleri görüyoruz. Köprüye bakım yapılmamış devamlı vizyon-makyaj yapılmış” ifadesinde bulundu.