İlimizde faaliyet gösteren en aktif Derneklerinden birisi olan Karaman Doğa Sporlar ve Fotoğraf Derneği(KARDOF) üyeleri Hıdırellez Bayramı kutlama etkinliği kapsamında Saklı Cennet Gödet’e fotosafari etkinliği düzenledi. Gezi kapsamında Saklı Cennet Kanyonu tepeleri boyunca yaklaşık 10 km’lik bir mesafede yürüyüş yapıldı ve Gödet çok farklı açılardan fotoğraflar çekildi.
Doğa ile huzurun iç içe olduğu Cennetten bir köşeyi andıran Gödet halkı Kardof ailesini bir aile sıcaklığıyla karşıladı. Köyün birbirinden şirin çocuklarının fotoğraf çekimleriyle etkinlik sonlandırıldı.

GEZİ YAZILARI;

1. GEZİ YAZISI 
Pazar pazar erkenden kalkmanın verdiği hazla kalkıp sıcacık yataklarımızdan Kardof binasının yolunu tuttuğumuzda hala uyuyorduk. Evet )
Sıkmaları mideye indirip, koyulduk yola, 'Saklı Cennet'leri keşfetmek için.
Ersin abi, beklentilerimizi olabildiğince düşürüp, gördüğümüz kupkuru manzaraya razı olmamızı sağladığında keşke uyusaydım diye hayıflandığımı itiraf etmeliyim. Lakin Gödet'e vardığımızda orada bir 'Cennet' saklandığını anladım.
Ersin abinin önderliğinde tırmanışa başladığımızda, köyün gençleri (bknz: fotoğraflar ) eşliğinde Gödet'i tüm güzelliğiyle önümüze serdi dağın zirvesi. İlerledikçe dehşet verici güzelliğiyle kanyon uzandı karşımızda. Kale'ye varan yolda Alper'in damardan şarkıları, kuşların cıvıltıları ve deklanşör sesleri duyuluyordu. Ayşe'nin yaramazlıkları, Betül'ün korku bilmez fotoğraf sevdası, Emrah'ın çantasındaki meyve suyu kanyonu renklendiren en önemli faktörlerdendi.
Kanyon'dan aşağı inmek ürkütücü görünse de uzaktan bize, yürüdükçe küçüldü patikalar. Yürüdükçe dostluklar derinleşti. . Yürüdükçe küçüldük biz, bir cennet büyüdü.
Kaledeyken yalnız sesini duyduğumuz dereye vardığımızda, bambaşka bir dünya serildi önümüze. Tahtadan yapılmış derme çatma köprülerden geçtik. Bulduğumuz en sıcak alana oturup güneşe karşı piknik yaptık. Fevzi'nin annesinin yaptığı leziz sandviçlerin hepsini yedik ve Emrah'ın meyve suyundan ona hiç bırakmadan içtik. İsmail abinin acı sosuyla yandık, Zehra'nın yüksek faktörlü kremleriyle kendimizi koruduk. (Şu anda yüzüm kıpkırmızı ve yanıyorummmm!)
Köye dönerken Elzem'i faka(!?) bastıran Selman'ın sesi duyuldu: Elzem .........bastııııııığğğ! ) Yol boyunca Elzem'le dalga geçip, yolun sonunda bir köpeğin tok sesiyle ürküp kol kola köye vardık .
Misafirperver köy sakinleri, yüzü kırışmış ama yüreği taptaze teyzeler. Ve inanılmaz güzel köy çocukları.
'Haydi eve' diyen karabulutlar asınca yüzünü bize, 'ayıboğan' abimizin kullandığı servisteki yerlerimizi aldık ve yarın çalışmak üzere, hepimiz kendi cehennemimize doğru yol aldık.
Ve ben...
Bir kez daha tanıklık ettim Tanrı'nın büyüklüğüne. Ve şükrettim, Ersin abinin, İsmail abinin, Selman'ın, Ayşe'nin, Betül'ün, Gülşah hocanın, Chris'in, Emrah'ın, Elzem'in, Fevzi'nin, Alper'le Ayşe'nin, Önder'in, Mustafa hocanın, Tayyar'ın varlığına. .
Yeni cennetlere. .
yazarımız: PINAR ...................... ( TEŞEKKÜRLER )

2. GEZİ YAZISI
6 Mayıs 2012… Ballıkayalar’dan sonra Kardof çatısı altında katıldığım ikinci
etkinliğimde Gödet Saklı Cennet’teydim. Sabahın erken saatlerinde dernek binasında toplanıp bütün
hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra dernekten hareket ettik. İstikamet; klasik bir kahvaltı (peynirli
sıkma) için Kardof ekibinin aslında hep gittiği güzel, küçük ve sıcak bir kahvaltı salonuydu. Yeni
yapılmış ve dumanı üstünde mayalı ekmeklerimizin arasında kaşarı eriyen sıkmamızı yedikten sonra
saat 9 sularında Gödet’e doğru yola koyulduk. İlk başlarda neyle karşılaşacağım konusunda en ufak
bir fikrim bile yoktu açıkçası… Çok methetmişlerdi Saklı Cennet’i ve yaklaştıkça bu güzel yeri
keşfetmenin heyecanı yavaş yavaş içimi sarmaya başlamıştı. Yol üzerinde, kıymetle Ersin ve İsmail
abilerimizin deneyimlerine dayanan rehberlikleri eşliğinde buz gibi suyu olan bir çeşmede kısa bir
moladan sonra nihayet Gödet sınırlarına vardık. Neden gideceğimiz yere Saklı Cennet dediklerini daha
ilk girişte anlamıştım aslında. Muhteşem bir kanyon vardı karşımda ve bu kanyon ortasında yemyeşil
bir doğa, pırıl pırıl akan bir dere… Bütün bu güzellikler arasında köye vardık, aracımızı köy okulunun
bahçesine park ettikten sonra köyün çocukları karşıladı bizi; imkansızlıklar içinde, karlara inat fışkıran
bir kardelen misali deli dolu, umutlu, bir o kadar da temiz ve saf kalpli. Ve sonrasında sırt
çantalarımızı alıp vurduk kendimizi dağlara. Amacımız kanyonun tepesine tırmanmak, bu harika
görüntüyü doyasıya içimize çekmek ve yaşadığımız bütün bu anları ölümsüzleştirmekti. Tırmandık,
yürüdük keçiler gibi, bulduğumuz bir ayak boyu patikalardan. Yürüdükçe, doldurdukça temiz ve bol
oksijenli havayla ciğerlerimi açıldım. Etrafım yeni filizlenmiş çiçeklerle, çıplak güneşte dans eden
kelebeklerle, böceklerle doluydu. Bir çoban gördük kısa molalırımızdan birinde bir keçi çobanı…
Yaşadığı yılları yüzündeki çizgilere gömmüş ve hayatını dağlarına, keçilerine adayan bir çoban. Küçük
sıcacık bir muhabetten sonra hayıflandı çoban: “Keşke biraz evvel geleydinizde size keçi sütü
içireydim köye gönderdim hepsini.” diye, bütün misafirperverliğini, atadan gördüğünü ister bir
kanyonda ol istersen şehirde, göstermek gerektiğini bizlere öğütlercesine. Etrafımızda belki de doğalı
bir ay olmuş küçücük oğlaklarla devam ettik yolumuza. Etrafımızda Kale diye adlandırılan mağaralar
eşliğinde kanyonun en tepesinden yeşilin ve buz gibi akan derenin kucağına doğru yavaşça süzüldük.
Doğa tüm heybetiyle, gücüyle aynı zamanda tüm bonkörlüğüyle karşımda öylece duruyordu ve
gerçekten çok büyüleyiciydi. Kısa bir yürüyüşten sonra yanımızda getirdiğimiz azıklarımızı hepberaber
kurduğumuz Halilibrahim sofrasında paylaşarak karnımızı doyurduk. Daha sonra gezimizi derenin
kenarından yürüyerek tekrar geziye başladığımız köy okulunda sonlandırdık. Toplanan kara bulutlar
ardarda patlayan şimşeklerle sanki haykırırcasına gitme vaktimizin geldiğini haber ediyorlardı. Bizde
doğanın bu muhteşem çağrısına uyarak hafiften çiseleyen yağmur damlalarının melodisi eşliğinde
yaşadığımız bu güzel günün sarhoşluğu içinde yine geldiğimiz gibi döndük bütün güzellikleri
arkamızda bırakarak.
Böyle bir günü yaşama imkanı veren bütün Kardof üyelerine ve böyle bir derneği kurarak
daha keşfedilecek doğal var olduğunu gösteren herkese teşekkürü bir borç bilirim.

SAYGILARIMLA                         ---    ALİ EMRAH UĞUR
(AV. ALİ EMRAH arkadaşımıza teşekkür ediyoruz )