Ömür takviminden yeni bir yıl daha giderken bir iç muhasebe yapar insan. Giden seneden neler gitmiş? Senden ne gitmiş, sana ne gelmiş? Garip dünyamızda üçyüzatmışbeş gün altı saatlik maratona kimlerle başlamışsın, varış çizgisine kimlerle ulaşmışsın? Klasiktir ama bir film şeridi akar gözünün önünde. Sonra anlamsız bir kafa karışılığı yaşarsın. Yaşanmışlıklar gelir aklına bir bir. Kimileriyle güldüğüne ağlarsın, kimileriyle ağladığına gülersin. Ama olsun yaşamışsın ya o sana yeter. 
 Kalabalıklar içerisindeki yalnız insanlar özledikleri sevginin ve saygının ne kadarını karşıya gösterebiliyor? En son ne zaman bir çıkarın olmadan “Merhaba” dedin karşından gelene? Mesela, sokaktaki çaresiz kedi yavrusuna gösterdiğin şefkatin ne kadarını gösterdin, arabalar arasında ölüme meydan okuyup mendil satan yavruya? Bir fidanı toprağa emanet edip can suyunu verdiğin ellerinle en son ne zaman bir dost sırtını sıvazladın, dara düştüğünde? En son ne zaman bir arkadaşın hakkında “Bu işi benden daha iyi yapıyor?” diyebilme erdemini gösterdin, egonu bir kenara atarak?
 Sanal yaşadığımız dünyada, kendi sandığımız gibi olsun istiyoruz, dışımızdaki dünyayı. Sonra olmayınca da kızıyoruz, küsüyoruz, kahrediyoruz… Oysa yaşamak zor ama kolay. Zor, zira güzel yaşamak bir sanattır. Kolay, bu sanat eserine sahip olabilmek için para değil sevginizi harcamanız yeter. O da olmadı saygı denilen bir şey var. 
 Unutmayın! Herkes kendi filminin baş rol oyuncusudur. Herkes kendi hikayesinin iyi adamıdır. Kendi filminde iyi adamsındır ama filmin senaristi karşındaki ise kötü adam sen olabilirsin. Birinin hikayesinde zalimsindir, aynı hikayeyi sen anlattığında mazlumsundur. Empati kurun, sempatik olun, gülün yahu! Olduğu gibi kabul edin bazı şeyleri. Herşeyi kafaya takıp hayatı kendine zehir edersen yıllar yenilense ne olur yenilenmese ne olur? 
 Yeni yıl gönlünüze göre olsun. Gönlünüzde kime ne varsa sizin hayatınızda da o olsun. Ama önce sağlık getirsin, huzur getirsin, sevgi getirsin. Mutlu yıllar.