Şehirlerin çatışması ve Karaman
Konuşmasına Saraybosna ve Manhattan şehirlerinin mimari eleştirisi üzerinden başlayan Dr. Mustafa Erim, bunu şehirlerin çatışması olarak nitelendirdi ve “Şehirler ya karmaşık ve yoğun ya da sakin ve rahatlatıcı yapıdadır. Günümüzde birinci tip şehirlerin diğerleri üzerine ciddi bir tehdit oluşturduğunu ve diğer şehirlerin bu yoğun saldırıya direndiğini görmekteyiz. Karaman da huzurlu yapısını korumaya çalışan şehirlerden. Çünkü günümüz şehirleri modern yapısıyla artık insanları rahatlatmıyor.” diye konuştu. 
“İlk ev Kabe, şehirlerin anası Mekke”
İnsanlık tarihinde ilk şehirleşmenin görüldüğü dönemlerde tarih, arkeoloji, psikoloji gibi herhangi bir bilimsel disiplin olmamasına rağmen şehircilik anlayışının bulunduğunu söyleyen Dr. Erim, İslam şehirlerinden örnekler verdi. Dr. Erim, Mekke ve Medine gibi şehirlerin İslamiyetle birlikte kimlik kazandıklarını ifade ederken Kudüs, Şam, İskenderiye, Antakya, Diyarbakır, Konya gibi şehirlerin önceki medeniyetlere beşiklik eden, sonrasında İslam’ın izlerini taşıyan şehirler olduğunu söyledi.
Gerek kutsal metinlerde gerekse düşünce tarihi ve edebiyatta şehirlerin önemli bir yeri olduğunu belirten Dr. Erim, Kuran’da Kabe’nin ilk ev, Mekke’nin ise şehirlerin anası olarak tarif edildiğine dikkat çekti. 
Şehirlerin sırrı ve ruhaniyeti
“Bir şehri anlayabilmek, görebilmek, geçmişte orada yaşayanları duyabilmek için şehirle ruhunuzun örtüşmesi gerekir.” diyen Dr. Erim, “Şehirler esrarengiz ve tılsımlıdır. Şehirlerin sırrı vardır, ancak bunu herkese söylemezler. Şehirler yalnızca onlarla ilgilenenlere kendini açarak sırrını söylerler. Yoksa içinde otuz yıl yaşasanız da bir şehrin sırrına vakıf olamayabilirsiniz.” açıklamasında bulundu.
“Önce siz şehri planlarsınız, sonra şehir sizi planlar”
Dr. Erim, ‘Şehir kimdir’ diye sorarak devam ettiği konuşmasında “Şehir, içinde yaşayanların düşünceleridir. Önce siz şehri planlarsınız, sonra şehir sizi planlar, hayat tarzınızı belirler. Siz şehirde özgür olduğunuzu sanırsınız, ama o sizi esir almıştır.” diye konuştu.
Şehrin insanları dönüştürdüğünü söyleyen Dr. Erim, göçebe uygarlıkların yerleşikliğe direnişini de bu dönüşüme ve şehrin insanı esir almasına bir tepki olarak değerlendirdi. Geleneksel yapılara sahip tarihi şehirlerin hafızası olduğunu ve defalarca talan edilseler dahi geçmişleri ve birikimleriyle yeniden ayağa kalktıklarını hatırlatan Dr. Erim, “Üç kuşaktır bir şehirde yaşayan hiç kimse yaşadığı şehri tahrip etmez. Çünkü o şehrin sokakları onun için önemlidir.” dedi.
İslam medeniyetindeki şehir tasavvuru hakkında da bilgi veren Dr. Erim, İslam şehirlerinde öncelikle dinî alanı temsil eden merkezde bir ulu cami, resmi alanı temsilen camiye yakın bir hükümet konağı, iktisadi alanı temsilen çarşı ve pazarlar, eğitim ve sağlık alanını temsilen medrese ve darüşşifa, bunlarla birlikte konutlar, han, hamam gibi mimari yapıların yer aldığını ifade etti.
İslam medeniyetinde ilk şehir planlamasının Emeviler döneminde ortaya çıktığını vurgulayan Dr. Erim, tarihte ilk kaldırım uygulamasının yine bu dönemde Medine’ye hayata geçirildiğini söyledi. Emeviler döneminde ilk imar planlaması yapıldığını, yol ve caddelerin genişletildiğini, gece yol aydınlatmasının gerçekleştirildiğini, çöp toplama hizmetlerinin verildiğini, merkez camiye belli bir mesafeye kadar yapılaşmanın yasaklandığını, su kuyuları ve sarnıçların inşa edildiğini belirten Dr. Erim, günümüz şehircilik anlayışını ise eleştirdi.
“Şehirle insan birbirini itiyor, her gün birbiriyle kavga ediyor”
“Şehir öyle bir kurgulanmalı ki siz fark etmeksizin sizi mescide, komşulara götürmeli, hayatınızı kolaylaştırmalı.” diyen Dr. Erim, “İki katlı evde yaşayan biri mi, yoksa yirmi katlı apartmanda yaşayan biri mi camiye gider?” sorusunu yöneltti. 
Dr. Erim, “Günümüz şehirleri plansız, şekilsiz, anlamsız ve hayattan kopuk mekanlar olduğu için bugün insanların problemleri var şehirlerle. Artık şehir ve insan birbirini itiyor. Şehirle insan her gün birbiriyle kavga ediyor evde, asansörde, sokakta, trafikte.” şeklinde konuştu.
“Kötü şehirleşmeyi en iyi inşa etme şekli”
Dr. Erim, geleneksel yapılar hesaba katılmaksızın yürütülen kentsel dönüşüm projelerine ve uydu kentlere de eleştiri getirerek bunları “Kötü şehirleşmeyi en iyi inşa etme şekli ve son şehir kırıntılarını da tüketme” olarak nitelendirdi ve yeni şehir kültüründe toplumun can damarlarının kesildiğini, bireyciliğin ön plana çıktığını, dünyadan kopuk bir anlayışın hakim olduğunu söyledi.
Dr. Mustafa Erim, söyleşisinin sonunda kendisine soru yönelten bir öğrenciye kitabını hediye ederken Araştırmacı Yazar Dr. Erim’e plaket takdimiyle etkinlik sona erdi.