Cihannüma Karaman Şubesi tarafından düzenlenen Pazar Sabah Namazı Buluşmaları devam ediyor. Bu haftaki sohbette selam konusu işlendi. Aktekke Camisinde eda edilen namaz sonrası Hatuniye Medresesine geçildi.

Şükrü Özdemir Hoca’nın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program KMÜ İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. NasseruddinMazheri’nin sohbetiyle devam etti.

Nasseruddin Mazhari konuşmasında;

SELAM VERMEK GÜVEN VERMEKTİR

‘Değerli dinleyiciler! Yine bu mübarek mekân ve zamanda bizi buluşturan Allah’a şükürler olsun. Bu gün Müslümanların parolası olan selam verme hakkında kısa bir sohbet edeceğiz. Selam vermek aslında karşı tarafa güven vermektir. Dini simgelerinden birisidir. Bunu yaygınlaştırmak ve bunu şuurlu bir şekilde kullanmak, yerinde başka cümleler kullanmamak, bir Müslümanın dini, vicdani görevlerindendir.

İmam Taberani kitabında şöyle bir hadis nakleder: “insanların en âcizi dua etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir”.

Selam kelimesi Allah’ın isimlerinde alınmıştır. Anlamı ise güven, sükûnet, sulh, tüm kötülüklerden, şerlerden uzak olmak demektir.

Allah (c.c) Nisa süresinin 86.cı ayette şöyle buyuruyor. “size bir selam verildiği zaman ondan daha güzeliyle veya aynı selam ile karşılık verin. Şüphesiz Allah (c.c) her şeyin hesabını gereği gibi yapandır”.

Selam bütün Müslümanları birleştiren aralarında ülfeti arttıran sevgiye sebep olan bir duadır. Dilini bilmediğiniz Müslümanlarla karşılaştığımız zaman ilk akla gelen cümle selamdır. Selam verdin mi karşı taraf bir Müslüman ile muhatap olduğunu bilir ve kendini güvende hisseder. Başka tabirle selam vermek sulhun ilanıdır. Hislerin en samimisi, en içten gelen halis sevgiyi de ifade ediyor. Yani benden sana zarar gelmez demektir. Selamın ne anlama geldiğini bilen ve bunu şuurlu bir şekilde kullanan Müslümanlar selam verdikleri kişiye zarar vermezler. Ama bu cümleyi şuurlu kullanmayan insanlar hem sana selam verir hem de sana tuzak kurar.

Hicretten sonra Hz. Peygamber’in ilk tavsiyesi selam vermek olmuştur. Abdullah b. Selam anlatıyor: “Hz. Peygamber (s.a) Medine’ye geldiğinde ona yaklaştım ve yüzünü gördüğüm anladım ki yalan söyleyen birisinin yüzüne asla benzemiyor. Ondan ilk duyduğum söz bu oldu: “ Ey insanlar! Selamı yaygınlaştırın, sılayı rahimde bulunun, fakirlere yemek yedirin, insanlar uyurken gece namaz kılın, böylece cennete selametle girin; birçok insan bu hadisi duyduktan sonra Müslüman oldu”.

Yunus süresi 10 ayette selam hakkında şöyle geçiyor:“onların orada duaları Allah’ım sen Süphan’sın; ve onların orada dilekleri, tahiyatları, selamdır ve dualarını sonu âlemlerin rabbi olan Allah’a hamt etmektir”.

Her milletin bir selamlaşma metodu vardır: Yahudiler parmaklarıyla selamlaşırken Hıristiyanlar ise ellerinin avuçlarıyla selamlaşırlar. Allah (c.a) da Müslüman milleti için selamı hediye etmiştir. Hz. Aiyşe’den şöyle bir rivayet vardır. “Yehudiler en çok sizi “Selam” ve “Âmin” konusunda kıskanırlar”.

Dostluğu pekiştirir: samimiyeti ve dostluğu pekiştirme ve güçlendirme açısından da en etkili yoldur selam vermek. Nitekim İmam Müslim’in rivayet ettiği bir hadise şerife göre Hz. Peygamber: “dostluğunuz pekiştiren bir şey hakkında size bilgi vereyim mi? Birbirinize selam verin” buyurmuştur.

Selam vermek Müslümanın hakkıdır: Hz. Peygamber (s.a) bu konuda şöyle der: “Müslümanın bir diğer Müslüman üzerinde beş hakkı vardır: hastalandığında ziyaretine gitmek, davetini icabet etmek, cenazesine katılmak ve hapşırdığı zaman Allah (c.c) sana rahmet etsin demek”.

Melekler de selam verirler: Hz. Cibril vahiy indirirken bazen de Hz. Hadice ve Aiyşe(r.a)’e selam söyler ve Hz. Peygamber (s.a)’den selamını zevcelerine iletmesini söylerdi. Hz. Peygamber (s.a) de Cibril’in selamını onlara iletirdi”.

Hz. Peygamber (s.a) çocuklara selam verirdi: çocuklara selam vermek aslında onların şahsiyetine itiraf etmektir, onlara değer vermektir. Büyüklerin bu davranışı çocuklara güven kazandırır.

İlk selam veren olun: çünkü Hz. Peygamber (s.a) bu konuda şöyle buyurmuş: “ selamı ilk veren kibirden uzaktır”. Demek ki insanlarla karşılaştığımız zaman onlardan selam beklemek yerine seam vermede çabuk davranmamız lazım.

Kâfirlere diğer merhabalaşma tabirlerle karşılamak daha uygundur. Ama gönüllerini İslam’a ısındırmak amacıyla selam verilirse bir beis yoktur.

Önce selam sonra kelam: Türkçede kullanılan bu sözün kökü aslında hadistir. Sahabeyi kiram bir yere girerken konuşmadan önce selam verirler ondan sonra işleri hakkında konuşurlardı.

Eve girerken selam: hatta hiç kimsenin olmadığı bir eve girildiği zaman bile selam vermek sünnettir. “kendinize selam verin” diyor Allah (c.c). hiç kimse olmazsa da melekler, cinler ve kendine selam vermesi lazım bir insanın. Aslında hiç kimsenin olmadığı yerde selam vermek her şeyden önce insanın kendisine karşı bir saygıdır. Çünkü selamda bereket, şefkat ve selamet vardır. Birisi eve girip te selam verirse bunların hepsini kendisiyle birlikte eve getirir demektir.

Mevlana’da gazeliyatında insanlara müzikal bir selam vermiştir. Şöyle der: “gece gündüz geldiği sürece ve ud telleri birbiriyle konuştuğu sürece size selam olsun” hani saz aletlerine insan iyi kulak verirse, sesin iniş ve çıkışına teemmül ederse tellerin sanki bir biri ile konuştuğunu hisseder.” dedi.

Yapılan dua ile program sona erdi.