Beni en çok düşündüren meselelerden biri de ahlak meselesidir. Çünkü bu ahlak meselesi; bir ülkenin var olması ya da yok olup gitmesiyle birebir ilgilidir.

Daha dün Afganistan’ın ne hale geldiğine, hep beraber şahit olduk. Koskoca devlet yok oldu gitti.

Afganistan Dışişleri Bakanlığı’nda, Bakanlar Kurulu uzmanlığında görev yapan Abdulkahar Bahşi, “Eşref Gani’nin ve çevresinin rüşvetsiz iş yapmadığını hemen herkes biliyordu. Defalarca tanık oldum.” dedi.

Ahlak çökerse ülke çöker.

Suriye’nin, Irak’ın, Tunus’un, Libya’nın durumu ortada...

Zamanında İsrail’e topraklarını satan Filistinliler içinde bir ahlak meselesinden bahsedilebilir.

Bu günlere nasıl gelindi, bir düşünmek gerek?

Ahlak nedir?

Ahlak, bireylerin toplumda uyması gereken yazılı olmayan kurallardır. Diğer bir tabir ile bireyin çevresine ve yaşadığı topluma zarar vermeden uyum sağlamasıdır. Evrensel kaidelere uygun davranmaktır. Daha doğrusu; genel geçer insani değerleri benimsemek; bu değerleri hayata geçirerek yaşamaktır.

Ahlaklı toplumlar gelişir ve güçlenir.

Bir ülke geriliyorsa, yoksullaşıyorsa o ülkede ahlak çöküyordur.

Ahlaki yozlaşma neden; çöküş sonuçtur.

Cumhurbaşkanının deyimi ile faiz sebep, enflasyon sonuçtur.

Bizde yaygın bir inanış vardır: “Avrupalılarda ahlak yoktur! Onlar ahlaksızdır!”

Avrupalılar hırsız mıdır? Yalancı mıdır? Dolandırıcı mıdır? Üçkâğıtçı mıdır? Ahlakın temel felsefesine aykırı bir davranışları mı vardır?

Siz söyleyin…

 Nedir Avrupalıları ahlaksız kılan?

Bizde durum çok vahimdir.

Nereye gitseniz, kiminle konuşsanız, kiminle arkadaş olsanız, kiminle bir ticari ilişkiye girseniz, bir taraf bu işten zarar görür.

Doğru, dürüst, iyi olmak ülkede keriz olmakla eş değerdir.

Dürüst olanlara, “Senin gibiler hala var mı bu ülkede?” denilir.

Ahlaki çöküntü toplumun iliğine kadar sirayet etmiş durumdadır.

Nereye gitseniz hep bir ahlak sorunu ile karşılaşırsınız.

En kötüsü de bu ahlak anlayışı yaşam tarzımız haline gelmiş.

Her birimiz kanıksamış durumdayız.

Bu durum hayra alamet değil.