Çıldır Gölü sınırlarında bulunan Akçakale Ada Şehri, diğer adıyla Alparslan Adası, doğal güzelliklerinin yanı sıra 10 bin yıllık tarihin de izlerini taşıyor. Antik kent olma özelliğine sahip Akçakale Ada Şehri’nde, Neolitik dönemden günümüze pek çok mimari yapının kalıntılarını görmek mümkün.

Ardahan’a 70, Kars’a ise 86 kilometre uzaklıkta bulunan Akçakale Ada Şehri, doğal güzelliklerinin yanı sıra 10 bin yıllık tarihin de izlerini taşıyor. Karayla bağlantısı bulunmayan Ada Şehri’nde, sonradan eklenen köprü ile giriş çıkışların sağlandığı belirtiliyor. Ada Şehri’nin tarihine yönelik ilk araştırmayı 1952 yılında başlatan İsmail Kökten, araştırma neticesinde, tümülüs eteklerine kurulmuş olan taş damların Neolitik devir işçiliğine uygun bir biçimde yapıldığını belirlemiş. Ayrıca dikilitaşlar, kurganlar ve harçlı duvar yıkıntıları da belirleyen Kökten, bir dolmen içerisinde yapılan sondaj çalışmasında ise kalkerden bir alete rastlamış. Çalışmada mimari kalıntıları oldukça belirgin olan bir kale de belirleniyor. Bu kaleye Ermenilerin “Pağkatsıs”, Türklerin ise “Akçakale” ismini koyduğu ve daha sonradan bu ismin, Ada Şehri’nin karşısındaki köye adını verdiği sanılıyor.

AKÇAKALE ADA ŞEHRİ GÖZETLEME KULESİ

Akçakale Ada Şehri’nde yapılan araştırmalara daha sonraları da devam edilir. 1995 yılında bölgede inceleme yapan Köroğlu, Akçakale mezarlarının Kafkaslarda bulunan ve Orta Tunç Çağı’na tarihlenen mezarlarla karşılaştırmış. Mezarların kurgan türü mezarlar olduğunu, benzer örneklerinin Gürcistan’da, Trialeti ve Mashet’te de aynı inşa tekniği ile görüldüğünü vurgulamış. Ayrıca Köroğlu, kalede bulunan kromlekin, bir ölü gömme geleneği olduğunu ve Ermenistan’da da bu örneklere rastlandığını kaydetmiş. Ada Şehri’nde bulunan kale, şapel ve kule ile ilgili araştırma yapan Gündoğdu ise, özellikle şapelin 11. yüzyılda Kıpçak-Gürcü egemenliği sırasında yapıldığını belirlemiş.

En kapsamlı çalışma ise 2004-2005 yıllarında Kars Müze Müdürlüğü ve Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin ortaklaşa düzenlediği kazılar oluyor. Doç. Dr. Alparslan Ceylan’ın bilimsel başkanlığında on kişilik bir ekiple yapılan kazılarda M.Ö. 7000-8000 yıllarına ait 3 tarihi kalıntı ortaya çıkarılır. Bunlardan en önemlileri olan ve MÖ 8000’e dayandırılan “Taş Dam”, daha önceden birçok kez defineciler tarafından tahrip edilmiş. Ceylan, Ada Şehri’nin pek çok noktasında kaçak kazıların olduğunu ve bunlara önlem alınması gerektiğini çalışmasında vurguluyor.

NE KADAR KORUNUYOR

Akçakale Ada Şehri, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gereğince “korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı” olarak tescil edilen Kurt Kalesi, Çıldır Gölü, Kuş Adası ile beraber 13 Şubat 1986’da “arkeolojik ve doğal sit alanı” ilan edilir. Bu karar Ada Şehri’nin yapılarının köylüler tarafından yağmalanmasına engel olur; fakat definecilerden kurtarmaz. Ada Şehri, özellikle son yıllarda olmak üzere yoğun bir defileci tahribine maruz kalmış. Bunu Ada Şehri’nin çeşitli yerlerinden görmek mümkün. Öyle ki, Ada Şehri’nin karşısında yaşayan Akçakale Köyü halkı, 2012 yılında tam 20 gün her gece kazı yapıldığını söylüyor ve bu duruma ise seyirci kalındığını ekliyorlar. Ayrıca köy halkı, gelen piknikçilerin ve turistlerin buraya çöplerini bırakarak Ada Şehri’ni kirlettiğini de söylüyor.

En büyük sorun ise her yıl düzenli olarak yaz aylarında yapılan Çıldır Göl Festivali’nin adaya verdiği zarar. Festival’e 8-9 bin kişinin üzerinde katılım oluyor ve tarihi adadaki kale ile bitki örtüsü tahribata uğruyor. Festivale katılanların çevreye rastgele saçtıkları atıklar, arkeolojik kazı çalışmalarının yapıldığı 10 bin yıllık tarihe sahip adayı çöplüğe yığınına çeviriyor. Festivale katılanların tuvalet ihtiyaçlarını giderilmesi için ise Çıldır Belediyesi, kepçeler ile adanın birçok yerinde çukurlar açıyor ve bu da adaya büyük zarar veriyor. Festivale katılan binlerce kişinin gelişi güzel çevreye attıkları atık ve çöpler, 10 bin yıllık tarihi adayı çöplüğe yığınına çeviriyor.