Çocuklarımız evimizin, hayatımızın ve düneğimizin  neşe kaynaklarıdır. Dünek diyorum ki çocuklarımız , düneğimizin en güzel yerine tünemiş saflığın ve masumiyetim sembolü güvercinler gibidirler.

Çocukluk dönemini evinde geçiren o saf tertemiz güvercinler, ergenliğe girmekle birlikte yavaş yavaş yuva dışındaki dünyayı keşfetmeye başlarlar. Yuvanın dışında onları kanatlılar familyasında üç farklı tür ,üç farklı dal beklemektedir.

Birinci tür bembeyaz güvercinler … Kanatlarında tek tük siyahlıkları olsa da genel görünümü beyaz olan güvercinler…Bu tür kendi düneğinin özelliklerini taşıyan aynı yaşam şartlarını taşıyan aynı değerler etrafında birleşenlerin konduğu bir dal. Çocuğumuz bu dala konmuşsa iyi…
İkinci tür biraz daha yükseklerde kanat çırpanların bulunduğu Kaf Dağı zirvelerinde yaşayan Zümrüdüankaların yaşadığı ululuklar dalı.Bu daldan dünyaya bakış,  bir çift gözle değil gönül gözüyle olmaktadır. Bu daldaki her bir ötüşme sevgiden, dostluktan, manayı düşünmekten ve hakikat yolunu görmekten ibarettir.

Çocuğumuz bu dala konmuşsa harika…

Üçüncü tür en alçaklarda kol gezen, şehrin çöplükleri için bir o kadar çukur kazılan, sefilliklerin hüküm sürdüğü , kargaların tünediği zakkum dalı. Bu dalda kötülükler cirit atmakta, ağzı leşliler etrafa amansız bir koku salmaktadır. Çocuğumuz bu dala konmuşsa  eyvah…Kargalarla dostluk kurmaya başlamışsa güvercinlerimiz , tüyü beyaz kalsa da kalbi gün be gün kararmakta…

Bizler bir anne baba olarak evimizin neşesi bembeyaz , masum güvercinimizi üçüncü tür dala konmaması için bu güvercinlerimizi öncelikle insani ardından milli , manevi ve ilmi bilgilerle besleyerek onların kanatlarını tunçlaştırmalıyız.
Mehmet BAŞTUĞ
Eğitimci-Yazar