BİR TABAK KURU FASULYE

Bugün 18 Mart,
Bayrağımızın al rengine kavuştuğu gün…
Yemenli Ahmet’in sözlüsüne veda bile etmeden canını vermeye gittiği gün, Urfalı Alinin annesine hasret ölüme yürüdüğü gün.
Halil Çavuşun bir tabak kuru fasulye özlemiyle son nefesini verdiği günden bahsediyorum…
Onun özlemi okuduğum günden beri kuru fasulye kutsal bir yemek gibi bir şey oldu benim gözümde.
O gün bugündür evde ne zaman Kuru Fasulye pişse içim burkulur. Torunun ağzından birde siz dinleyin istedim bir tabak kuru fasulyedeki vatan hasretini…
‘’Dedemin babası Halil çavuş Çanakkale savaşları başladığında 47-48 yaşlarındadır. Oğlu Ali 19-20 yaşlarındadır. Çanakkale’ye gider. Halil çavuşun hanımı bir gün dükkâna gelir “Bey iki asker geldi seni sordular. Hemen askerlik şubesine gidecekmişsin. Acaba Ali’mize bir şey mi oldu? Yüreğime bir kor düştü der.
“Tamam Hanım! Olur. Ben şimdi gider öğrenir gelirim. Sen ocağa bir kuru fasulye koyda akşama yiyelim”
Halil çavuş dükkânı toparlar, askerlik şubesine gider kendini tanıtır. Komutan ayağa kalkar.
“Sen nerede kaldın yürü! Edremitliler Çanakkale’ye gidiyor. Koş yetiş!”
“Aman bey varıp eve haber vereyim. Helalleşelim”
“Mümkün değil. Kafileden kopma! Koş! Eve biz haber veririz.”
Hemen eve koşup “Kocanızı Çanakkale’ye yolladık” diye haber vermişler. Aradan hayli zaman geçer. Halil Çavuşun oğlu Ali İstiklal harbinden sonra geri döner. Halil Çavuş’tan bir daha hiçbir haber alınamaz.
Ben Çanakkale’den dönmeyen Halil çavuşun oğlu Ali’nin torunuyum. Ninem hayatının sonuna kadar her akşam kuru fasulye pişirdi. Kendisi o yemekten ağzına tekbir lokma koymadı. Hep bize yedirirdi. Ölene dek hep o boş tabağı sofraya koydu. Kaşığı yanında hazır boş tabak. Dedemizin tabağıydı.”Gelirse hemen koyuvereyim yemeğini acıkmıştır. Özlemiştir. Hemen koyuvereyim”diye ninem o boş tabağı sofraya koydu, kaldırdı. Ölüm döşeğinde bile “Dedenizin tabağı. Dedenizin tabağı. Koyun!” diyordu. 
Bir şey daha söyleyeyim belki inanmazsınız bizim evde hala her akşam kuru fasulye pişiyor. Çocuklar “bıktık” diye mırın kırın ediyorlar. Ama hala pişiyor. ‘’
O boş tabaktaki özlemdir Çanakkale…
Tarih kitaplarında okutulan bir hikâye değil, hele ki çocuklara verilmiş bir ödev hiç değil...
Çanakkale geçmişimizdir, dünümüzdür, günümüzdür.
Süngülerinin ucuna yüreklerini takıp, dünyaya meydan okuyanların günü.
Ne yapsak ödeyemeyiz haklarını, sevdalarını…
Ruhları Şad olsun.