Biz görmeyenler hayata ellerimizle tutunuruz. Sevdiklerimizi ellerinden tanırız. Dokunuruz biz karanlığa. Nedense hep toplumda yeteneklerimizle hatırlanırız. Ne gözel türkü çığırıyor, ne gözel de sesi var, hafızası çok kuvvetli vs. çoğu bilmez bizimde duygularımızın olduğunu nedense. Bir gören kadar hayatı hak ettiğimizi anlayamaz nedense çoğu. Topluma hitap eden hiç bir TV programında hiç bir dizide bir görmeyenin hayatına rastlanmaz. Sadece engelliler gününde farkındalık adı altında ve sosyal sorumluluk anlayışı altında sönük faaliyetler gözlemlenir o kadar. Bir görme engelli iyi bir eğitim alabilmişse işte o zaman toplumda yer alabiliyor. İstihdam edilebiliyor. Mamafih her görmeyeninde eğitime kolay ulaşabilmesi söz konusu olmuyor. Bir görmeyen kardeşiniz olarak beni hocalarım hafızlığa ve dolayısı ile imam hatibe yönlendirdiler. Yıl 2007, o yıllarda imam hatibin meşhur müdürü olan Zat; elinde bir yönetmelik kitabı olduğu halde kitapta imam hatibe sakatları kabul edemiyoruz diye belirtilmiş. Üzgünüm açık öğretimden imam hatip okuyabilirsin istersen dedi. Ama açık öğretimden de imam hatibi okuyamadım işte. Yine çevrenin yönlendirmesi ile açık öğretimden düz lise okumam halinde de bir iş bulabileceğim inancıyla açık öğretim lisesinden mezun oldum. Açık öğretim lisesinden mezun olabilmekte bir görmeyen için öyle kolay değil hani. Tek bir örnek vermek isterim dersleri çalışabilmek için cd istenmesi gerekiyordu ama cd isteme biriminde de tüm derslerin seslendirilmiş CD’lerini bulabilmek mümkün olmuyordu. Bu kadar gailenin arasında düz liseden mezun olabildim ama ne var ki halen bir iş bulabilmiş değilim. Karaman’ımız bir fabrika kenti. Geçenlerde bir yerde konuşulurken duydum ki dünyaya bisküviyi biz ihraç ediyormuşuz. Devlet engelli çalıştırmayı zorunlu kılıyor kılmasına ama yine görme engelliler tercih edilmiyor istihdamda. daha çok işe yarayan engelliler istihdam ediliyor fabrikalarda. Ben yıllardır kısık sesimi kimselere duyuramadım. Kanal7 televizyonuna bile katıldım ama yine de sesimi kendimden gayrısına duyuramadım. Hep düşünüyorum, yarın ciğer parem okula başlayacak. Öğretmenleri, arkadaşları oğluma soracaklar “Baban ne iş yapar?” diye. Oğlum: “Benim babam bir iş yapmaz, evde yatar dediği zaman hem çocuğun iç alemindeki infialleri, hem de bir babanın aczi yetini varın siz tahayyül edin. Neyse ki ben bu günlere geldim. Benim tek istediğim, benden sonra gelecek görme engelli kardeşlerim bu zorlukları yaşamasınlar. Devlet yetkilileri de kısık sesimizi duysun da engellileri gruplandıracak bir çalışmaya imza atsın. Görme engellilerin kolay istihdam edilebileceği yaptırımlar getirilsin diye haykırmak isterim kısık sesimle. Yine bir gün kon TV’de bir programda görme engelli birisi şöyle demişti: “Hala evlerinde hapis olan görme engellilerin olduğunu üzülerek duyuyoruz” demişti de bu söz beni hayli etkilemişti. Evet, büyük şehirlerde elinde baston karış, karış gezen kardeşlerimiz var. Ama biz maalesef evlerimizde hapisiz çünkü bağımsız hareket eğitimi alamadık. Küçük şehirlerde görme engellileri yeterince rehabilite eden kuruluşlar yok. Bu tür kuruluşlar olsa bile Karamanlı görme engelli kardeşlerimden elinde baston Karaman sokaklarında yürüyecek cesaret yok. Cesaretimiz olsa bile, toplumun bizden haberi yok. Yollar, kaldırımlar, insanlar, dükkan önleri. Neresinden kavrasak tutacak yanı yok. Biz kısık sesleriz, bizim sesimizi duyun ve bizden sonra gelecek görme engelli kardeşlerimin sesleri gür olsun, toplum onları daha çabuk duysun ve daha müreffeh bir gelecek onları beklesin. Unutmayın, hepiniz engelli adayısınız.