Gün geçmiyor ki Karaman’da olan bitenleri öğrenmek için haberleri okumaya başladığımızda, içler acısı bir trafik kazası görüntüsüyle karşılaşmayalım. Bir yandan haberleri okuyoruz bir yandan da yüreklerimizin yangınını dindirmeye çalışıyoruz. Aslında şöyle biraz derin düşününce trafik canavarının da bir çeşit terör örgütü elebaşı olduğu sonucuna varmadan edemiyorum. Elbette ki trafik kazalarına yol açanlar da bu örgütün üyesidir düşüncesinden nasibini alıyor.

Çoğu zaman ‘cana geleceğine mala gelsin’ deyip geçiyoruz ufak tefek durumlar için. Ama her zaman zarar gören mal olmuyor maalesef. Yine canlar acıyor, yine yürekler yanıyor. Ama sürücüler biraz daha dikkatli ve tedbirli şekilde araç başına geçse belki de her şey çok daha farklı olacak. Mesela aracına biner binmez emniyet kemerini ya da kaskını taksa, trafikte birilerine sinirlenip de aşırı hız yapmasa, ya da trafik işaret ve işaretçilerine tam olarak uysa her şey çok daha güzel olacak. Bunlarla birlikte biraz da trafikte kibar olmayı öğrenebilsek keşke. Geçite inen yayaya yol versek, kavşaklardaki geçiş haklarını ihlal etmesek, ya da sırf onun aracına zarar verebilmek için karşımızdaki insanın gözünün içine baka baka aracına çarpmasak… ‘Böyle şey olur mu, insan göz göre bir başkasına çarpar mı hiç?’ demeyin, elbette ki  İNSAN olan bunu yapmaz…

Tüm bunların yanında motosiklet kullanıcılarına değinmeden edemeyeceğim. Gecenin karanlığında farlarını söndürüp, kaskını kafasına takmak yerine plakası görünmesin diye arkaya asmak ve alabildiğine gaza yüklenip motosikletin üzerinde akrobasi hareketleri yapmak çok heyecan verici görünebilir. Peki ya sonra? Acaba ambulansın siren sesleri eşliğinde, yattığı yerden kıpırdayamadan, gözünü alan ameliyat masası ışıklarına doğru hız sınırlarını aşarak yolculuk etmek de bu kadar heyecan verici midir onu da düşünmek gerek. Tabi ambulanstaki o ikinci hız heyecanını yaşayabilecek kadar şansı varsa…

Ama bütün kazaların sebebini sürücülere yüklemek de pek doğru değil. Trafik içerisindeki işaret ve işaretçiler de pek yeterli görünmüyor aslına bakarsanız. Daha dün sabah seyir halindeyken yolda durup, kazayı önlemesi amacıyla yolun tam ortasına konulmuş ama devrildiği için görünmeyen ve kazaya sebebiyet verebilecek bir trafik işaretçisini yerine yerleştirdim. Çoğu zaman insanlar yolun neresinden gideceklerini, neresinden çıkacaklarını şaşırır olmuşlar artık. Onlara hak vermemek elde mi?

Karaman ilinde trafikle ilgili bir problemin olduğunu görmek için aslında kaza haberlerini takip etmeye bile gerek olmadığını düşünüyorum. İnsanların toplu olarak yaşadıkları alanlardaki otoparklara (Örneğin TOKİ) bakmak bile bu sonuca varmak için yeterli aslında. Mesela iki araçlık alanı işgal edecek şekilde tek bir arabanın baba çiftliğindeki açık alana bırakılır gibi park edilmesi, ya da motosiklet park alanlarını bırakıp da arabalar için ayrılmış park alanlarının tam ortasına motosikletin bırakılması, Karaman ilindeki trafik problemlerinin başlıca sebeplerini gözler önüne seriyor.

Eee peki Karaman’daki herkes trafik canavarı mı? Asla! Kurunun yanında yanan bir çok yaş olduğunu da görüyoruz. Aracına binince emniyet kemerini veya kaskını takan, hız limitlerine, geçiş önceliklerine, trafik işaret ve işaretçilerine, diğer kurallara uyan ve diğer bireylere kibar davranan o seçilmiş, o özel insanları da tebrik etmek boynumuzun borcu. Çünkü onlar bu karmaşada zoru başarıyorlar…

Tüm bu bahsettiklerim konusunda bol keseden attığımı düşünenler varsa onlar için de bilimsel bir veriden bahsetmek istiyorum. 2010 yılında yapılan ve CNBC-e Business dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre Türkiye’de kaza oranı en yüksek 3. il Karaman olarak tespit edilmiştir. Bu bilimsel veriler gerçektir ama değiştirilebilir. Nasıl mı? Elbette birlik beraberlik içerisinde el ele verip harekete geçerek…
Hepinize sakin trafikli ve kazasız günler diliyorum…