Tarih 1915, 18 Mart sabahı bir gemi yaklaşıyor Çanakkale’ye doğru. Bir gemi ve içinde sayısızca düşman, emelleri apaçık ortada; Çanakkale’yi almak, bu vatanı yok etmek. Âmâ bilmiyorlar ki vatan aşkı nedir, iman nedir? Hiç demişler miydi ömürlerinde bir kere ”Vatanımı alacağına canımı al.” diye. Ama benim askerim “Vatanın bir karış toprağı haram olsun düşmana. Diye çıktı cepheye. Geride nişanlısı, çocukları, gözü yaşlı anası vardı bir de.

Gemiler yavaş yavaş yaklaşıyordu Çanakkale’ye. Bulutlar kararmış, deniz sinirden köpürmüştü adeta. Düşman kendinden çok emindi. Vatan aşkı bilmeyen gönülleri, sayısız askerleri, mermileri, topları var diye güveniyorlardı kendilerine. Lakin benim askerimin hayalinde yoktu bu vatanı onlara vermek. Gerekirse canını verecekti, geride bekleyen kardeşi vardı, nasıl olsa o gelirdi cepheye yerine. Anası yine ağlar, kına yakardı oğlunun eline; vatana kurban olsun, diye.

Nişanlısı geliyordu gözünün önüne, kızının sesini duyuyordu sanki yanındaki bölük arkadaşı da şehadet şerbetinden içiyordu. Biliyordu sıra birazdan ona da gelecekti. Hayallerini gömecekti toprağa, az önce arkadaşının yaptığı gibi. Âmâ ne olursa olsun hayallerini gömdükleri bu toprağı vermeyeceklerdi düşmana. Verilmeyecekti Çanakkale, bu vatan verilmeyecekti!

Az sonra bir yiğit, bir kahraman koyuyor 276 kiloluk mermiyi topun ağzına ve ateşliyor mermi düşmanı mahvediyor.

Nihayet deniz sakinleşiyor, kara bulutlar yerini beyaz bulutlara bırakmaya başlıyor. Ve benim askerim kalbindeki vatan aşkıyla, inancıyla bu toprakları düşmana vermiyor.

Şimdi sana sesleniyorum Çanakkale!

Toprağının her bir parçası anaların gözyaşlarıyla sulandı,

Ve o toprağa şehidimin al kanı karıştı,

İnancı sonsuz binlerce şehidime örtü oldu toprağın,

Nice hayaller yıktın, nicelerinin yavrusuna nişanlısına kıydın

Bir karış toprağı için bu kadar mücadele edilen Çanakkale!

Bir avuç toprağın olsaydı yanı başımda

Çanakkale ruhu bilmeyen tüm bedenleri yıkardım toprağınla!

BU VATAN VERİLMEDİ VERİLMEZ,

ÇANAKKALE GEÇİLMEDİ GEÇİLMEZ!