Yiğit Mehmed’im;

    Bundan tam yüz altı yıl önce; sıcak evini, aileni, kundaktaki yavrunu, kınalı yavuklunu ve sevdiğin bütün şeyleri bir yana bıraktın ve dönüşü olmayan o kutlu yola doğru ardına bakmadan gittin. Bütün bu sevdaları yüreğinin en derin köşesine koyup, asıl sevdan olan vatan aşkını sinene işleyerek cepheye koştun. Biliyordun ki, üzerinde yaşadığın, ekmeğini yediğin bu aziz vatan olmasaydı kalbinde taşıdığın o yüce sevdaların hiçbir anlamı da olmazdı senin için. Ve biliyordun ki sana emanet edilen bu ay yıldızlı al bayrak semada dalgalanacak ve ezanlar susmayacaktı minarelerden. Bu duygularla; günlerce cephelerde her türlü ezaya metanetle direndin, mermi ve gülleye göğsünü siper ettin. Senin kutsal saydığın değerlerine hunharca ve en acımasızca saldıran tek dişi kalmış düşmanların hem malzeme hem de sayıca kat be kat üstündü. Söylesene Mehmed’im, seni onca acıya ve sıkıntıya karşı ayakta tutan, yüreğinde beslediğin iman gücünden başka ne olabilirdi ki? Kalbinde taşımış olduğun o sağlam iman; cephede sana en olmaz denilenleri olduracak, düşmanın batmaz denen dev gemilerini, paslı gülleler perişan edecek ve onları boğazın derinliklerine gömecekti. Sömürgeci zalimler henüz bu sırra eremediler, eremeyeceklerde. Üstünlüğü güçte görenler yine yanıldı. Tarih bir kez daha tekerrür etti ve yiğit Mehmed’im o şanlı destanı yazdı. Düşmanlara verdiğin dersi, aradan koca bir yüzyıl geçmesine rağmen ne onlar ne de torunları unutabildi.

Yiğit Mehmed’im;

   Düşman cephede en güçlü silahlarıyla hayasızca saldırdıkça sen, Seyit olacak ve kaldıracaktın 215 kiloluk dev gülleleri. Batıracaktın onların o batmaz denilen en güçlü gemilerini. Düşman en ağır silahlarıyla hücum ederken sen! Son mermisi de tükenmiş tüfeğinin paslı namlusuna, süngü yerine yüreğini takacak ve şahadete doğru ardına bakmadan koşacaktın. Onlar silahlarının gücüne sığınarak ve her geçen gün Ebreheleşecek, sense cephede o iman dolu kalbinle ne ateşler söndürecektin. Sen Allah dedikçe gökten inen her bir ebabil, onları yenik ekin başaklarına döndürecekti. Sömürge ordusunun zalim erleri yediği her kurşunda dağılacak. İman karşısında batıl, kez daha tarumar olmaya mahkûm kalacaktı. Yalnız sen Mehmed’im! Sense yanında binlerce melekle kol kola şahadete ermek için, ölüm mavzerlerinin üstüne korkusuzca atlayacaktın. Üstat Akif! Sana methiyeler düzecek, Âlemlerin Efendisi (sav) sana aguşunu açacaktı. Allah (cc) sana yardım etmeleri için binlerce alaca atlı melek indirecekti göklerden.

Yiğit Mehmed’im;

  Şunu unutma ki! Sensiz bir yanı hep yetim kaldı sevdiklerinin. Seni en çok bir daha göremediğin gözü yaşlı sevdiklerin bekledi tozlu yollarda. Anneler arkandan sana ninniler ve ağıtlar dizdi yıllarca. Gelinler namusuna halel getirmediklerine mahşerde şahit olsunlar diye, evlatlarına vasiyet ettikleri o bir tutam saçlarıyla gömüldüler mezara. Kınalı kuzuların sızısı yıllar yılı yürekte kapanmaz yaralar bıraktı. Sana türküler yazıldı; “Çanakkale içinde vurdular beni, ölmeden mezara koydular beni” diye başlayan. Sana ağıtlar dizildi “Hey onbeşli onbeşli, Tokat yolları daşlı” diye yürekleri dağlayan. Sonra seni beklemekten yaşlı gözler toprak oldu, hatıralarını yüreğine ve sevdalarını dualarına yazanlar soldu. Sen gittin amma kapanmaz yaralar kaldı yüreklerde.

Yiğit Mehmed’im;

   Şu an, mektubumu yazarken ellerim titrese de sana üzüleceğin havadisler de vereceğim. Tıpkı senin yaşadığın o buhranlı günlerde olduğu gibi bugünlerde de savaşların insanlığı yok ettiği ve zulmün her geçen gün vahşete dönüştüğü zor dönemlerden geçmekteyiz. İnsanlık kisvesi altında zorbalık yapanlar harabeye çevirdikleri şehirlerde ölüm kusarken; evlatlar yetim kaldı sokaklarda. Zalime sessiz kalanlar artarken, mazlumların feryadı semayı ulaştı. Feryatların ayyuka çıktığı bugünlerde onlara sığınak olan bir tek torunların kaldı. Bu aziz milletin evlatları yine yaraları sardı. Filistin’de, Suriye’de, Arakan ’da Doğu Türkistan’da, Irak’ta ve dünyanın dört bir yanında vahşetler sürerken, senin o asil torunların tıpkı senin gibi sahip çıktı ümmetin yetimlerine, kimsesizlerine ve de gariplerine. Bu duygularla “Ey her şeye kadir olan Yüce Rabbim! Kimsesizlere sığınak olan bu kutsal vatanımızı her zaman koru ve birliğimizi daim eyle! Bu aziz vatanın bekası için canını veren Çanakkale şehitlerine Adn Cenneti’ni nasip eyle ve Resul-i Ekrem (sav) Efendimize komşu eyle.”

Selam ve dua ile…

Fehmi oğlu Erdal