Klasik haline gelmiş bir söz vardır biz sermayeye ve madenlere, fabrikalara karşı değiliz diye söylenir ülkemizde ama bu faaliyetleri yaparken hazırlanmış kurallara kaidelere uymak doğayı korumak insanların hak ve hukuka saygılı olmak gibi zorunlulukları ihlal etmedikçe.    
Taşkale’nin, Ağin’in Yeşildere’nin meralarında onlarca maden ocağı yabani bir şekilde faaliyetlerini sürdürmektedirler yolları delik deşik hayvancılık ve tarım ile geçinen üç beş kişi kalan köylüleri köylerinde zor bulacaksınız (Çobanlar artık kimi otlatacak)sesi çıkmayanları mı? 
Bu yazının konusu yeraltı madenlerimizden olan Mermer ocakları.  
Mermerler Kalker (CaCO3) ve dolomatik kalkerlerin (CaMg (CO3)2) Isı ve basınç altında Metamorfizmaya uğrayarak, tekrar kristalleşmesi sonucu yeni bir yapı kazanmalarıyla meydana gelen taşlardır. Kesilip parlatılabilen ve ticari değeri olan her türlü kayaç, mermer olarak adlandırılır. Bilinen mermer türleri ise klasik mermer (dolomat, konglomera) sert mermerler(granit, serpantin, diyabaz),Traverten ve oniks, mermerler kuvarsve karbonhidrat zengini mermerlerdir. Taravertenler toplu iğne başından birkaç cm’ye varan boşluklar içerdiklerinden kolaylıkla işlenebilmekte ve iyi cila kabul etmektedir.


Doğal taş ve mermer sektörü açısından Türkiye dünyanın en zengin doğal taş oluşumlarının bulunduğu Alp kuşağında yer aldığından ülkemiz çok çeşitli ve büyük miktarda mermer rezervine sahiptir. Türkiye dünya doğal taş rezervinin yaklaşık %40‘ına sahiptir; bu önemli rezervler Anadolu ve Trakya boyunca geniş bir alana yayılmıştır. Doğal taşların yapı ve dekorasyon malzemeleri olarak kullanılmaya başlanması doğal taş üretiminde de artışlara neden olmuştur. Ülkemizde yıllık blok üretimi 3,000,000 ton civarındadır ve 400’e yakın renk ve doku kalitesine sahip mermer çeşitleri ile dünyada önemli bir pazara sahiptir ve ülkemizde 500 den fazla ocak halen üretime devam etmektedir sektörde yaklaşık 60 bin işçi istihdam edilmektedir maden ihracatı gurubunda mermer %17’lik bir paya sahiptir. 
Bu tanımlamalardan sonra Karaman ve çevresi yaklaşık on yıldır mermer ocaklarının bir çığ gibi büyüdüğü bir bölge haline gelmiştir; bu maden ocaklarında işçi istihdamı, ülke ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır; bu faydalarının yanında çevre ve insan sağlığına, su havzalarına, meralara, ekolojik dengeyi bozarak büyük zararlar vermektedir. Her sektörde olduğu gibi maden sektöründe de kanunlara uymak, çevre koşullarını düşünmek, doğayı korumak ve yazılı olmayan fakat insanlara zarar veren faaliyetlerden uzak durulması gerekir. 
Özellikle Anadolu köylerinde gözden uzak bölgelerde Dağ Taş demeden ÇED raporunu beklemeden, doğaya insanlığa zararları düşünülmeden kanun tanımaz bir şekilde iş makinalarını sahaya sürmektedirler ve bu duruma hiçbir yetkili işin gereği gibi müdahale etmemektedirler çünkü bu maden ocakları o yörenin ileri gelenlerinin madenleridir. 


Son zamanlarda artık sosyal medyanın sayesinde köylülerin bilinçlenmesiyle çoğu gerçeğin farkına vararak haklarını aramaya başlamışlardır. Son olarak Kazımkarabekir ilçemizde mermer ocaklarının Hiçbir uygarlığın dokunmadığı ve özenle koruduğu eşsiz doğayı ve tarım arazilerini yok ettiğini tepeler ve bölge moloz yığını dolduğunu binlerce endemik bitkinin yok olduğunu, hayvan otlatacak meralarının kalmadığını su havzalarının yok olduğunu yabani hayvanların bölgeyi terk ettiğini mevsimlerin bile değiştiğini açılacak yeni mermer ocaklarının yerini bile köylüye ilgili kurumlara bildirmeden at koşturduğunu yollarını tahrip ederek ulaşımı engellediğini dile getirerek artık protestolara eylemlere başlamışlardır. 


Karaman’ın bir başka bölgesi doğduğum köy Taşkale neydi şimdi ne hallere düştü servet düşmanlığı yapmadan herkesin kanun nizama uyarak ve doğaya ve insanlığa zarar vermeyecek şekilde üretim yapmasına kimse karşı duramaz ancak yukarıda belirtiğim gibi zarar veriyorsa buna kimse Müsaade etmemeli; Taşkale ve Kızıllarağini köylerinde  çok büyük talan yapılmaktadır kanun tanımamazlık diz boyu genelde tarımcılığın yanında küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır bu yüzden meralar çok büyük önem taşımaktadır her köye gittiğimde  mermer ocak sahipleri kural tanımaz bir şekilde  yeni ocaklar açmaktadırlar  ve bütün mera delik deşik bir şekilde rezerv olmayan ocaklar moloz yığını  olarak   bırakıldığı için doğanın dengesini bozmaktadır. 30.40 tonluk tırlar ile sevkiyat yaparak köy yollarını bozarak çukurlara ve heyelan meydana gelmektedir bu  nedenle kazalara sebep vermektedir  4 gün önce asfalttaki çukurlardan kurtulmak isterken bir köylü motosikletle kaza yaparak ağır yaralanmıştır ve bu yolların tahribatı yüzünden devlet büyük zararlara uğramaktadır.  
Bu nedenlerle bir an önce ilgili kurumlar Köy muhtarlarıyla beraber denetimler yapması tek taraflı olmaması bir bilen olarak muhtarsız denetim olmaz İnsanların şehirlerden köylere dönmeleri için teşvik edilirken madenler yüzünden hayvancılığın ve meraların yok olması nedeniyle insanlar şehirlere göç etmektedir. Doğanın, köylülerin yok olmaması için yasal denetimlerini yaparak gerekli müeyyideleri uygulamaları gerekirse kapatılması yoluna gidilmeli çünkü köylünün ve doğanın tokat atması sert olur. 
Maden ocaklarına ruhsat verilirken acaba bu çayır ve meraların sahibi olan çoban ve koyunlara yabani hayvan, endemik bitkilere, doğaya sordular mı? 


Mera dediğimizde aklımıza gelenler. 
Ekosistem, yaşam kaynağı, bitki -hayvan çeşitliliği, doğal kaynak koyun-keçi, sığır, arılar kuşlar böcekler, sürüngenler, kemirgenler 
Sözün özü belki kısa dönemde kendi menfaatimiz için bu madenlerin verdiği zararları görmezden gelebiliriz ancak uzun vadede çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini karartırız doğa affetmez eninde sonunda elinden alınanları geri alır.