Demokrasi Nerede?

Gerçekten kanımızı donduran, aklımızı uyuşturan ve öfkelerimizi kabartan değerlendirmeler sağanak sağanak geliyor ve “Hangi toplumda yaşıyoruz” sorusunu sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Daha dün postallar altında ezildiğini, günlerce işkence gördüklerini iddia eden, yargısız birçok insanın öldürüldüğünü ileri sürenler bu gün, bu olayların bir daha yaşanmaması için verilen mücadelelerde öyle bir karşı duruş sergiliyorlar ki…
60 sonrasını ve 82 öncesini canlı yaşamış bir nesiliz. Öyle solcular tanıdık ki, önlerinde ceket düğmelenecek kadar saygındılar. Öyle fikri tartışmalara şahit olduk ki, içimizden “bu kişi bize tam muhalif bir yerde ama bizim fikirlerimizi bizden iyi savunuyor” dedik. Öyle mücadele ruhuna sahip muhalifler tanıdık ki, onarlın vatanseverlik ve samimiyet duygularına kefil olduk. Fikirlerini kabul etmesek de bu ülke için verdikleri mücadeleyi alkışladık.
Ama bu gün eski tüfek solculardan tutun da yeni yetme entel-dantel geçinip, Kemalizmi kalkan, ilericiliği zırh, aydın olmayı perde, aykırı fikirleri savunmayı çağdaşlık ve düşünce özgürlüğü sayanların tezleri karşısında hayretler içinde kalıyoruz.
Daha dün, her 10 yılda bir kesintiye uğrayan demokrasinin ülkeyi muz cumhuriyeti haline soktuğunu savunanlar, bu gün ezici bir oy çokluğu ile iktidar olanları alaşağı etmek için çalışma yapanların yargılanmasına isyan etmekteler.
Daha dün karanlık güçlerin çirkin oyunlarla bu ülkeyi yıkmak,  yok etmek istediklerini bağıranlar, bu şüphelerle yapılan soruşturmalara isyan etmektedirler. Fikirleri ve siyasi safı ne olursa olsun bu ülkede yaşamış ülke yararına bildiklerini ve inandıklarını savunmuş Mumcu’ları, Üçok’ları, Aksoy’ları ve daha onlarcasını katleden karanlık güçlerin bir kez daha sahne almaya çalıştığı bir ortamı engelleme çalışmalarını bu gün nasıl kınayabiliyorlar, hayret!
Hukukun üstünlüğü, düşünce özgürlüğü ve siyasi iradeye saygı mefhumlarını savunanlar, bir zamanlar ölümüne sahip çıktıkları hukuk kurumlarının, gerçek anlamda ve korkusuzca görev yapmaya başladıklarında neden onlara bir anda düşman oluveriyorlar.
Devletimiz, Milletimiz, Ülkemiz ve Cumhuriyetimiz adına tabulaştırılıp, topluma bir yük haline dönüştürülen çağdışı, insanlık dışı uygulamaların cesaretle ortadan kaldırılması veya düzeltilmesi karşısında nasıl bu kadar bağnaz ve tutucu olabiliyorlar.
İlericilik kaftanını kimselere bırakmayanlar ilerleme, çağdaşlaşma ve kalkınma yönünde atılan olumlu devasa adımlara neden körü körüne isyan ediyorlar.
Resmi ekonomik verilerin olağanüstü bir yükseliş göstermesi karşısında çerden çöpten ve uyduruk bahanelerle nasıl kampanyalar başlatabiliyorlar.
Eğitim, sağlık, ekonomi, siyaset, devlet-hükümet ilişkileri, güvenlik, fikir hürriyeti, dış politika, AB, din ve vicdan hürriyeti, yerel yönetimler, enerji politikaları, sosyal güvenlik ve yatırımlar gibi konular her birisi başlı başına örnek alınacak birer konu. Yapılanlar ve yapılmak istenenler gün gibi aşikâr iken, sırf sandıktan biz çıkamadık, iktidarı elde edemedik, ne yapıp edip bunları bitirmeliyiz zihniyetinde olanları anlamak mümkün değil.
Geçmişte yaptıkları ile halkın gözünde küçülenler, böyle büyümeyi düşünüyorlar. Ama bu yaptıkları ile küçülmenin ötesinde tükeniyorlar.
Artık Türkiye’de siyaset elit yüzde 5 lik gurubun tekelinde değil. O yüzde 5 lik gurup, tokat yediklerine karşı duruşu sergileyemeyecek kadar aciz ve kafası karışık durumda.
AK inciyi katrana bulamakla rengini karartamazsınız! Katrana bulamak eyleminin dışında “halkı halk için halkın içinden çıkanlarla ve halkın istekleri doğrultusunda yönetmenin yollarını öğrenip, bunu kendi fikri yapınızla bütünleştirmelisiniz.
Öyle yapanlar doğruyu yapıyorlar…