Dicle Üniversitesi Hastaneleri’nde 1 Aralık Dünya AIDS Günü olması sebebiyle ’33 yıl sonra dünyada ve Türkiye’de HIV/AIDS ve Tedavileri’ ile ‘Ebola’ konulu panel düzenlendi.

Tıp Fakültesi konferans salonunda gerçekleştirilen panele sağlık bölümü çalışanı ve öğrencileri katıldı. Haziran 1981’de ABD’de bilim adamlarının daha sonraları AIDS olarak bilinecek hastalıkla ilgili ilk bilimsel verileri bildirdiklerini belirten Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Günay Saka, 33 yıl sonra AIDS salgınının dünyanın her köşesine yayıldığını belirtti. HIV virüsünün 1926-1946 yılları arasında maymunlardan insanlara yayıldığını kaydeden Günay Saka, 1981 yılında erkek homoseksüellerde, kadınlarda ve damar içi uyuşturucu kullanıcılarda alışılmadık immün sistem yetmezlikleri görülen ilk olguların tanımlandığını açıkladı.

İlk kez AIDS’in 1982 yılında tanımlandığına dikkat çeken Saka, bulaşmanın kan, anneden bebeğe, cinsel ilişki olmak üzere üç yolunun belirlendiğini ifade etti. 1998 yılında anneden bebeğe geçişi önleyen ilk kısa süreli tedavi rejiminin yapıldığını ve Güney Afrika’da HIV’lilerin tedaviye ulaşabilmeleri için ulusal kaynakların harekete geçirmek amacıyla kampanyalar düzenlendiğini ifade eden Saka, 2001 yılında Kofi Annan’ın gelişmekte olan ülkelerde AIDS mücadelesi için yıllık 7-10 milyar dolarlık bütçe oluşturulması için çağrıda bulunduğunu dile getirdi.

2013 yılı verilerine göre dünyada 35 milyon kişinin HIV virüsü taşıdığını ve 1.5 milyon kişinin AIDS’e bağlı hastalıklar nedeniyle öldüğünü aktaran Saka, vakaların genellikle 15-39 yaş arasında olduğunu, erkeklerde daha çok göründüğünü ve herkesin HIV testi yaptırmasının gerekliliğini belirtti.

Prof. Dr. Mustafa Kemal Çelen de “AIDS Tedavisinde Yenilikler” konusunda bir sunum yaptı. Çelen, Türkiye’de 2013 yılı verilerine göre kayıtlı hasta sayısının 7.500 olduğunu ve tedavide erken teşhisin önemli olduğunu söyledi. Çelen, “Tedavideki amacımız, yaşam süresi ve hayat kalitesini artırmak, hücre sayısını 200’ün üzerine çıkartmak- fırsatçı enfeksiyonları engellemek ve Dünyada HIV yayılımını azaltmaktır. Bu amaçlar tabi ki birbirinden bağımsız değil Erken tedavi CD4 hücre sayısı düşmeden klinik yanıta hizmet ediyor” dedi.

Son olarak söz alan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Recep Tekin ise, ‘Ebola’ hakkında açıklamalarda bulundu. Tekin, Ebola’nın son 40 yılın en tehlikeli salgınlarından biri olduğunu belirterek, “Akut başlangıçlı, yüksek ateş, gastrointestinal semptomlar ve kanama ile seyredebilen bir hastalık olduğuna dikkat çekti. İnsanlara vahşi hayvanlardan geçtiğini ve insandan insana yayıldığını anlatan Tekin, Nijerya, Gine, Liberya ülkelerinin salgını en çok yaşayan ülke olduğunu söyledi. Tekin, Ebola virüsünün vücuttaki belirtilerini baş ağrısı, kas ağrısı, aşırı halsizlik, bulantı, ishal ve kanamalar olarak sıralayarak, hastalığın hızlı bir şekilde bulaşmasından ötürü gerekli önlemin alınması gerektiğini ve gerekmedikçe birebir temas ta bulunulmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Panel, HIV ve Ebola hakkında merak edilen soruların cevaplanması ile son buldu.