LEFKOŞA (İHA) – Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin müzakerecisi Ergün Olgun, bir antlaşmaya ulaşmak için Kıbrıs Rum tarafının bir yol haritası niteliğinde olan “ortak açıklamaya” bağlı kalarak, tek taraflı adımlardan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.

Müzakereci Ergün Olgun, müzakere heyeti ile birlikte düzenlediği basın toplantısında müzakerelerdeki son gelişmelere değindi. Olgun, ortak açıklamada yer alan yetki paylaşımına uyumlu olarak Kıbrıs Rum tarafının tek taraflı adım atmaktan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, Kıbrıs Rum tarafının atacağı her tek taraflı adıma karşılık Türk tarafının da adım atmak zorunda olduğunu belirtti. Değişmesi olanaksız unsurları, çözüm fırsatlarını, çözümün önündeki engelleri anlatan Ergün Olgun, Kıbrıs’ın bulunduğu coğrafyanın adadaki iki halktan birinin diğeri üzerinde yetkili olamayacağı, egemenliğin iki topluma ait olduğu ve siyasi eşitlik gerçeklerinin değişmez unsurlar olduğunu vurguladı. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar arasında normal olmayan ilişkinin işbirliğine dönüştürülmesi gerektiğini belirten Olgun, işbirliğine dönüştürme sürecinin “kabak tadı vermeye başladığını” ve “her yerde bir yorgunluk” yarattığını belirtti. Mevcut durumun sürdürülemez olduğunun 11 Şubat 2014’de iki lider tarafından kabul edilen ve yol haritası olarak görülen ortak açıklamada da belirtildiğini kaydeden Ertuğ, “Görev doruk antlaşmaları çerçevesinde ortaya çıkan ve son olarak iki tarafın 11 Şubat’ta imzalamış olduğu ortak açıklama metninde çizilen hedefin geçekleştirilmesidir” dedi.

Kıbrıs açıklarında bulunan hidrokarbon kaynaklarının iyi yönetildiği takdirde nimet olabileceğini ancak kötü yönetildiği takdirde gerginlik, rekabet ve çatışmaya dönüşebileceğinin altını çizen Ergün Olgun, adanın bir bütün olarak Avrupa Birliği’ne alınma olasılığının da 2004 öncesi bir fırsat olduğunu ancak Kıbrıs Rum tarafının AB üyeliğini Kıbrıs sorunundan koparmayı, “çözüm olsa da olmasa da Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB’de olmasını kabullendirmesiyle” başardığını anlattı.

“MÜZAKERELER BAŞLAYABİLİR”

Kıbrıs Rum tarafının bugün ise, hidrokarbon yataklarının keşfi ve kullanımını Kıbrıs çözüm sürecinden ayırmaya çalıştığını belirten Olgun, “Aynı şeyi şimdi hidrokarbon konusunda Kıbrıs Rum tarafı yapmaya çalışıyor. Yani hidrokarbon konusunu bir antlaşmanın sonrasına ertelemek suretiyle ikisinin arasındaki bağı koparmaya çalışıyor. Bu hidrokarbon konusunun bir katalizör olarak hizmet etmesini ortadan kaldıracak bir amaç” dedi.

Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hidrokarbon arama hakkını “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” egemenlik hakkı olarak gördüğünü, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” devamını sağlayarak bir mücadelenin statükonun devamını sağlamaya yönelik bir mücadele olduğunu ifade eden Olgun, “Ortaklık devletinin geçekleştirilmesi için siyasi eşitlik temelinde adımlar atılmasına ihtiyaç var. Tek yanlı adımlarla, statükoyu pekiştirici adımlar atılması statükoya hizmet eden adımlardır” dedi. Kıbrıs Türk tarafı adına Türkiye’nin ilan ettiği Navtex çerçevesinde çalışma yürüten Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemisinin araştırmalarını tamamlamak üzere olduğunu, bunun yanında teknik gerekçelerle Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından yaptırılan araştırma çalışmalarının da durma olasılığının bulunduğunu kaydeden Olgun, “Böyle bir fırsat varsa, tarafların duraksama dönemi olacaksa Kıbrıs Türk tarafı bunu sağlıklı değerlendirip, ön şartsız müzakere masasına dönülmesinin sağlanması çabası içerisindedir” diye konuştu.

Çözüm sürecindeki sorunlarla ilgili olarak Ergün Olgun, “Hidrokarbon konusu ele alınıp, bir sonuca bağlanıncaya kadar, her iki taraf da kendi pozisyonlarını muhakkak ki devam ettirir. Öyle bir noktadayız” dedi.

Ergün Olgun, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 9’uncu parselde çalışmalarını durdurmasından sonra başka bir parselde arama çalışması başlatmayı planladığı veya planlamadığı noktasında bir bilgi sahibi olmadıklarını ifade etti. Çözümü teşvik edecek fırsatlarla ilgili olarak ise Ergün Olgun, ortak açıklamanın bir yol haritası niteliğinde olduğunu ve kaçırılmaması gerektiğini söyledi. Bir çözüm durumunda bölgede işbirliği için oluşacak imkanların bugün her iki tarafın da içinde bulunduğu ekonomik zorlukların aşılması için de bir teşvik edici unsur olarak durduğunu kaydeden Olgun, adada bulunacak bir çözümün istikrarsızlık içerisindeki bölgeye istikrar gelmesi için önemli bir katkı koyacağını belirtti.

“TOPLUMSAL DESTEK VAR”

Kıbrıs Türk tarafında çözüm yönünde bir birlikteliğin olmasının da çözüm yönünde yapıcı bir unsur olduğunu kaydeden Olgun, “Ortak açıklama doğrultusunda bir çözüme toplumsal bir destek var” dedi. Türkiye yetkilileriyle Cumhurbaşkanlığı’nın Kıbrıs çözüm süreci ile ilgili en üst düzeyde temasların devam ettiğini de belirten Olgun, Türkiye’nin de çözüm sürecinde Kıbrıs Türk kesimine mutlak desteğinin de sürece önemli bir katkı sağladığını ifade etti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanlığı görevine atanan Espen Barth Eide’nin de çözüm sürecindeki rolünün olumlu olduğunu kaydeden Olgun, Eide’nin pozitif ve yaratıcı bir yaklaşım sergilediğini kaydetti. Dışişleri Bakanlığı ile de istişare içerisinde olduklarını, Müzakere Heyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile de görüştüğünü belirten Olgun, hedeflenen antlaşmaya ulaşılmasında Kıbrıs Türk tarafından bütünlüğünün son derece önemli olduğunu söyledi.

Bir çözüme ulaşılmasında Kıbrıs Rum tarafının eşitliğe karşı olmasının en büyük engeli teşkil ettiğini ifade eden Olgun, “Birinci tehlike, Rum’da kurumsallaşan, siyasi kültürde Kıbrıs Türkü ile siyasi eşitlik zemininde bir yetki paylaşımına ve iki kesimliliğe karşı olan kararlı tavırdır. Tüm siyasi partilerde hakim olan bir davranış haline gelmiştir” dedi. Hidrokarbon yataklarında ve hellimin tescili konusunda tek yanlı hareket etmekte ısrar etmesinin Kıbrıs Rum Yönetimi’nin “egemen biziz” yaklaşımını gösterdiğini ve bunun en büyük engellerden biri olduğunu ifade eden Olgun, 2004’te dönemin Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Tasos Papadopulos’un “Cumhuriyet devraldım bunu bir kurucu devlete indirgeyemem” ifadesinin de Kıbrıs Rum kesiminin bir federasyon altında bir anlaşmaya karşı olduğunu gösterdiğini anlattı. Uluslararası toplumun adadaki statükoyu benimseyen açıklamalar yapmakla da eleştiren Ergün Olgun, hidrokarbon yatakları arama çalışmalarında Kıbrıs Rum Yönetimi’ni destekleyici yönde kullanılan “Ada açıklarında olası hidrokarbon yataklarında arama yapılması Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkıdır” ifadelerinin statükoyu destekleyen ifadeler olduğunu söyledi. Olgun, uluslararası toplum bir çözüm konusunda samimi ise her iki halka eşit muamelede bulunması gerektiğini söyledi.

“RUM ADAPTASYONU SAĞLAYAMADI”

21’inci yüzyılda yapıların çok dinamik bir şekil aldığını Kıbrıs Türk tarafının bu dinamik yapıya adapte olmayı başardığını kaydeden Olgun, halen ENOSİS düşüncesinden kurtulamayan Kıbrıs Rum Kesimi’nin 21’inci yüzyıldaki dinamik yapıya adapte olmayı başaramadığını belirtti. Olgun, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Anastasiadis’in Helenizm’i sürdürmek yönündeki kararlılığını ifade eden açıklamaların da, söz konusu adaptasyondaki eksikliğinin göstergesi olduğunu da ifade etti.

Federal yapıların temelinde yetki paylaşımının yattığını ifade eden Müzakereci Ergün Olgun, federal çatı altında bir antlaşmayı hedefleyen süreçlerin de farklı amaçlar için kullanılmaması gerektiğini söyledi. Olgun, “Kıbrıs Rum tarafının şu ana kadar olan davranışlarından, federasyon müzakerelerini kendi otoritelerini Kuzey Kıbrıs’a yaymak, Rumların tekrar eski mallarına dönmesi için zemin hazırlamak, garanti anlaşmasının altını oymak ve Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkmasını sağlamak gibi başka hedeflere yönelik olduğu intibahı ortaya çıkıyor” dedi. Bölgede ittifakların kurulduğunu, polarizasyonların yaşanmakta olduğunu belirten Ergün Olgun, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin İsrail ve Mısır hükümetleriyle ortak deniz alanları yaratmak için görüşmeler yaptığını kaydetti. Olgun, ”Tüm Akdeniz’i paylaşacak koşullar yaratıp da 78 milyonluk ve Doğu Akdeniz’de en büyük sahile sahip bir ülkeyi doğu Akdeniz’deki kaynaklardan mahrum etme anlayışı, çok ciddi bir risk olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

Kıbrıs adasının Hristiyanlığın bölgedeki uç kalesi olarak da görüldüğünü söyleyen Olgun, bu açıdan da adada Kıbrıslı Türklerin ötekileştirilmesi tehlikesinin bulunduğunu kaydetti ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tek taraflı olarak Avrupa Birliği’ne üye yapılmasına işaret etti. İki toplum arasında kültürel miras ve adadaki çatışmalar sonrası kayıp ilan edilenlerin bulunması yönünde işbirliğinin yapıldığını belirten Olgun, hidrokarbon alanında da işbirliğinin neden yapılamadığını sorguladı. Kıbrıs Rum Kesimi ile Türkiye’den gelecek olan su alanında da işbirliği yapılabileceğini ifade eden Olgun, “Bu alanları genişletme çabası içerisindeyiz bunun içerisinde tabii ki Hidrokarbon da var. Hidrokarbon konusu müzakerelerin parçasıdır. Hidrokarbonun katalizör gücünü kullanmak için, müzakere sürecinin bir parçası olduğu konusunda kararlıyız” dedi.

Bir çözüme ulaşılmasının ekonomik açıdan her iki tarafa da olumlu yansımaları olacağını belirten Olgun, Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki işletmeler için Türkiye pazarının açılacağını, Kıbrıs Türk kesimi üzerindeki sınırlamaların kaldırılacağını, hidrokarbon kaynaklarının en karlı bir şekilde pazarlanabileceğini anlattı.

ROAMING, RADYO FREKANSLARI

Bugün Kıbrıs Türk tarafının haklarının bir antlaşma sonrasına ipotek edilmiş durumda olduğuna işaret eden Olgun, “Kıbrıs Türk halkının hakları 1960 antlaşmasına dayanıyor. Kıbrıs Rum tarafının ‘haklarınızı anlaşma sonrası vereceğim’ diyerek bizi ipotek altına alma hakkı yoktır. Bizimle eşittir. Biz de hak sahibiyiz. Ayrı evlerde yaşıyoruz ama boşanmadık... Kaynaklar üzerinde bir paylaşım yapılmış değildir” dedi.

Anastasiadis’in Kıbrıs Cumhuriyeti’ne katılmayan bir yapıyı ortak kabul etmeyecekleri şeklindeki açıklamasına da atıfta bulunan Olgun, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti’ne katılıp hak arama arayışı içerisinde olmadığını söyledi.

“DÜNYA BANKASI’NIN RAPORU HAZIRLANABİLİR”

Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri’nin, Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon kaynakları konusunda komisyon kurulması önerisi karşısında, Dünya Bankası’nın rapor hazırlaması önerisinin sorulması üzerine Olgun, önerinin Hidrokarbon konusunu öteleme niyetiyle yapıldığını, Hidrokarbon konusunun iki tarafın görüşerek çözeceği bir sorun olduğunu söyledi. Yerel bir gazetede Kıbrıs Türk tarafının devre dışı bırakıldığı yönde çıkan haber hakkında sorulan soruya karşılık Olgun, konunun Türkiye yetkililerinin Kıbrıs Türk tarafı ile belirlenen ortak pozisyonun, Yunanistan yetkililerine sözlü bir şekilde aktarılması olduğunu anlattı. Olgun, Türkiye tarafından Kıbrıs Rum Yönetimi’ne gönderilmiş bir mektubun söz konusu olmadığını belirtti.

Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından bir anlaşma için talep ettiği köylerin basında yer almasıyla ilgili olarak ise Olgun, toprağın müzakere masasına en son ele alınacak konulardan olduğunu belirtti. Müzakerelerin yeniden başlaması durumunda birinci gündem maddesinin yetki paylaşımı ve mülkiyet olacağını, toprak konusunda Kıbrıs Türk tarafının, en az sayıda insanın göç etmek sorunda kalacağı “Minimum ölçüde toprak iadesini” öngördüğünü ifade eden Olgun, yüzde 29 artıya “Yakın bir noktada” olunduğunu bunun kendi görüşü olduğunu söyledi. Kıbrıs Türk tarafının yaklaşımının en az insanı göç etme zorunda bırakacak şekilde toprak ayarlaması yapılması yönünde olduğunu belirten Olgun, Talat döneminde yapılan öneriden farklı bir öneri yapılmadığını bunun da kriterler bazında olduğunu söyledi.

Müzakere heyeti üyelerinden Güneş Onar, Kıbrıs Türk tarafının toprak ayarlaması konusunda rakam ve harita görüşmediklerini, toprak ayarlamasıyla ilgili kriterlerin Temmuz 2011’de Cenevre’de ele alındığını anlattı. Kıbrıs Rum tarafından, istenen yerleri içeren bir kağıt alındığını söyleyen Onar, listenin ”Öneri olmayan bir öneri” olduğunu kaydetti.

Cumhurbaşkanı Müsteşarı Hasan Güngör İSE, Roaming, radyo frekansları gibi güven artırıcı konularla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Müsteşarı Hasan Güngör, roaming konusu, radyo ve televizyon frekansları gibi konuların görüşüldüğünü ancak bu konuların Kıbrıs Rum Yönetimi’nin egemenlik anlayışına tosladığını ifade etti. Güngör, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bir yerde “Bizim egemenlik anlayışımıza aykırıdır” ifadeleriyle sürecin ilerlemesini engellendiğini kaydetti. Günlük zorlukların aşılması için oluşturulan iki toplumlu teknik komitelerin arzu edilen performansta olmadığını belirten Güngör, yeni yılda yeni bir strateji belirleme düşünceleri bulunduğunu ifade etti.

Osman Ertuğ, güven artırıcı önlemlerin çözüm süreci ile paralel yürütlen süreçler olduğunu, birinin diğerinin yerini almasının söz konusu olmadığını söyledi. Hidrokarbon konusununun görüşülerek çözülmesi gereken mutlak bir konu olduğunu ifade eden Ertuğ, “O kadar önem kazandı ki geleceği ipotek altına alan antlaşmalar imzalanıyor” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Osman Ertuğ ise, basın toplantısının başında yaptığı konuşmada, Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Nikos Anastasiadis’in Türkiye’ye ait sismik araştırma gemisinin, KKTC ile yapılan antlaşma altında Kıbrıs açıklarında araştırma başlatmasını gerekçe göstererek müzakerelerden çekilmesiyle Ekim ayında durağan bir döneme giren müzakere sürecini, Kıbrıs Türk tarafı olarak “yolun sonu” olarak değerlendirmediklerini ifade etti. Kıbrıs Türk tarafının 2015’de çözüm bulunması temennisi içerisinde olduğunu belirten Ertuğ, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin müzakere sürecinin Kıbrıs’ta bir çözüm bulunması için son şans olduğunu ve Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun ise Kıbrıs Türklerinin bir çözüm için 46 yıl daha bekletilmesinin beklenmemesi gerektiği yöndeki ifadelerini anımsatarak, Kıbrıs Rum tarafına ön koşulsuz olarak müzakere masasına dönme çağrısını yeniledi. Müzakerelerin durağan döneme girmesine rağmen Ergün Olgun’un Kıbrıslı Rum muhatabıyla sosyal ve sportif faaliyetlere katılmayı sürdürdüğüne işaret eden Ertuğ, ara bölgede, 1’nci Dünya Savaşı sırasında, Noel’de yapılan bir günlük ateşkes anısına düzenlenen futbol karşılaşmasında yer aldığını anımsattı.