İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halit Çalış’ın yönetiminde gerçekleştirilen söyleşide Prof. Dr. Ahmet Yıldırım, kendi deneyimlerinden yola çıkarak gençlere tavsiyelerde bulundu. 
“İmam Hatiplilik şuurunu okuldan mezun olduktan sonra edindim”
İlkokula beş yaşında başladığını, on yaşına geldiğinde ise kendi isteği ve aile büyüklerinin desteğiyle İmam Hatip Lisesine kaydolduğunu söyleyen Yıldırım, “Sınıftaki en küçük öğrenciydim. Benim yaşımda çocuğu olanlar, hafız abiler ve müezzin olmak için okuyanlar vardı sınıfımızda. O zamanlar İmam Hatip Lisesi okuyanlar şuurlu gençlerdi.” dedi. 
Yıldırım, kendisinin 16 yaşında İmam Hatip Lisesinden mezun olduğunu ve yaşının küçük olmasından dolayı iki yıl üniversiteye gitmemek için ısrar ettiğini, bu arada da bir kitapçı yanında çalıştığını dile getirdi. “Kitapçıda çalışırken çok kitap okuma fırsatım oldu ve ben asıl İmam Hatiplilik şuuruna mezun olduktan sonraki o iki yılda eriştim.” diyen Yıldırım, kendisini din adamı olarak yetkin bulmadığı için üniversitede İlahiyat’ı tercih etmediğini, ama bunun, içinde hala ukde olarak kaldığını ve idarecilik görevini bırakır bırakmaz açık öğretim ve uzaktan eğitim yöntemleriyle İlahiyat okuyacağını belirtti.
“Tabiatıma en uygun meslek ziraat”
Üniversite sınavında ikinci tercihi olan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesini kazandığını söyleyen Yıldırım, “Fakültede toprakla haşır neşir olunca benim tabiatıma en uygun mesleğin ziraat olduğunu anladım. Henüz lisedeyken bir tohumdan yedi başak çıkması ile ilgili ayeti okuyunca ‘İnşallah ben de bu konuda çalışırım, buğday ıslah ederim’ demiştim. Yani bazen aklımızdan geçirdiğimiz bir şey dua yerine geçebiliyor.” diye konuştu.
“Biz iyilik adı altında gençleri tembelliğe alıştırıyoruz”
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde yüksek lisansını yaptıktan sonra doktora için Amerika Birleşik Devletlerine gittiğini anlatan Prof. Dr. Yıldırım, “Ben ders çalışmayı ne yazık ki ABD’de öğrendim. Ziraat Fakültesinde bir dönem boyunca aldığım dersler, orada iki haftada bitmişti. Bildiğim tüm konular hızla eriyordu. Hocalar ise asla yardımsever ve iyimser değildi. Adildiler, işlerini iyi yapıyor, dersleri çok iyi anlatıyorlardı, ama soğuktular ve merhamet göstermiyorlardı. Herkes çok planlı ve programlı çalışıyordu, prensipler oturmuştu. Biz ise Türkiye’de iyilik adı altında gençleri tembelliğe alıştırıyoruz.” şeklinde konuştu.
ABD’nin bilimsel buluş, inovasyon ve Ar-Ge konularında dünyada birinci ülke olduğunu dile getiren Prof. Dr. Yıldırım, “ABD’de öğrencilere ilk ve ortaokulda ödev verilmez, daha çok sosyal aktivitelere yönlendirilir, üniversitede ise gençler gece gündüz çalışır. Türkiye’de öğrenciler lise sona kadar sıkılır, lise sonda serbest bırakılır, üniversitede ise gençler tatile gelmiş gibidirler.” dedi.
“Ümmet, yara almış bir değerimiz, bunu ABD’de daha iyi anladım”
Yurt dışında ilk şaşırdığı şeyin özellikle üniversite kasabalarında herkesin birbirine selam vermesi ve tebessüm etmesi olduğunu söyleyen Yıldırım, en çok üzüldüğü şeylerden birinin de ABD’deki Müslümanların birbirleriyle gereksiz çatışmaları olduğunu belirtti ve “Ümmet, yara almış bir değerimiz, bunu ABD’de daha iyi anladım. Ümmet bilinci maalesef sadece Türkiye’de değil tüm İslam ülkelerinde yitirilmiş durumda.” dedi.
Söyleşisinde gençlere tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Ahmet Yıldırım, “Ben hayatta her neye sahipsem bunun benim için en iyisi olduğuna inandım ve başıma gelen hiçbir şeyden pişman olmadım. O yüzden siz de ne isterseniz isteyin ama en hayırlısını talep edin. Ayette buyrulduğu gibi ‘Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun.’ Sonucu ne kadar ağır olursa olsun doğruluk ve dürüstlükten vazgeçmeyin.” diye konuştu. 
Söyleşi, dinleyenlerin merak ettikleri soruların yanıtlanmasının ardından sona erdi.