Başbakan Ahmet Davutoğlu, Nato’nun ihtiyaç hissettiğinde, küresel meydan okumalar karşısında her zaman Türkiye’nin kapısını çaldığını belirterek, "Türkiye eğer Transanlantik Ortaklık Süreci’nin dışında bırakılma gibi istenmeyen bir durumla karşılaşırsa bunu kimse izah edemez. Komşu ülke olarak Rusya ile geliştirdiğimizi ekonomik ilişkiler, başka ekonomik ilişkiye alternatif değil. Türkiye’nin öncelikli tercihi, Avrupa Birliği’ne tam üyelik, bu tam üyelikle birlikte transanlantik yatırım ve ticaret ortaklığına da tam ve öncü bir ülke olarak girmektir. Kararlığımımızı herkesin görmesidir. Siyasi istikrar, ekonomik istikrarla birlikte yatırımı teşvik etmenen önemli araçlarından biridir. Türkiye’de sağlanan istikrar, demokratik olarak sağlanmazsa başka problemler çıkarır. Bizim öncelikli hedefimiz istikrar ortamını sağlayıp, iş dünyasının önünü göreceği uzun dönemli planlamaları devam ettirmektir" dedi.

Bursa’da Tofaş Otomobil Fabrikası tarafından üretilen yerli Doblo’nun Amerika’ya ihraç törenine katılan Başbakan Davutoğlu, ekonomik ve siyasi istirar ile güvenin önemine dikkat çekti.

Son birkaç gün içinde Türkiye ekonomisinin küresel ekonomi içindeki performansı bakımından çok güzel gelişmeler olduğuna işaret eden Davutoğlu, “Geçen cuma İstanbul Borsası yüzde 7,5 ile dünyada yükselen üçüncü borsa idi. En yüksek performans gösteren üçüncü borsa idi. Son 15 ayın en yüksek düzeyine ulaştık. Yine gösterge tahvil bileşik faizleri de 7,6 düşerek, son Temmuz 2013ten beri en düşük seviyedeydi. Bunlar çok önemli göstergeler. Hepimizi gururlandıran bir diğer gelişme de, 1 Aralıktan itibaren G20 dönem başkanlığını üstlenmiş olmamız. Dönem başkanlığı ile küresel ekonominin bir yıl için patronluğunu üstlenmekle, bugün burada doblo ihracatının gerçekleştiği töreni aynı haftada yaşıyor olmamız, ülke bazında Tofaş’ın performansa sağladığı katkı açısından önemli tesadüf. Türk ekonomisi büyürken şirketlerin üretim kapasitesi artacak. Özellikle dünya ekonomisi küçülürken, küresel ekonomi daralırken, bütün dünya yüzde 2 performansını yakalamaya çalışırken, Türkiye dünyada en yüksek büyüme performansını gösteriyor” dedi.

“YATIRIMCI SİYASİ İSTİKRARA BAKAR”

Liderler arasında yapılan özel oturumda Türkiye ekonomisinde üç hususa dikkat çektiğini anlatan Davutoğlu, “Siyasi istikrar, makro ekonomik istikrar ve rasyonel makro ekonomik politikalar ve üçüncüsü yapısal reformlar, yapısal atılımlar. 62. hükümeti kurar kurmaz, hükümet programımızı, ikinci ekonomik hamle olarak orta vade programı, sektörel, yapısal programın ilk 9’unu açıkladık. Son 12 yıl içindeki performansımızın en önemli, en sihirli anahtarı güven ve istikrardır. Bütün yatırımcılar, iç veya dış yatırım sahipleri, öncelikle rasyonel aktörler olarak öngörülebilirliliğe bakarlar. O ülkede görünür gelecekte kriz, türbülans olur mu, alınan siyasi kararlar uygulanabilir mi? En önemli kriterdir. Orta vadede iddialı hedefler ortaya koyabilirsiniz, orta vadeli program uygularken, aynı siyasi kadro, ekip ve mantık o ülkeyi yönetmeye devam edecek mi? Soru budur. Güzel tanımlamalar yetmez. Hedefleri hayata geçirecek olan siyasi istikrarın sürüp sürmeyeceği önemlidir. 90’lı yıllarda dünya ekonomisi büyürken, bütün ülkeler, özellikle Marksist ekonomiden liberale geçenler büyük kalkınma sağlarken, Türkiye’nin 2-3 ekonomik krizi yaşamasının başında, 16 ayda değişen hükümet gerçeği vardır. 16 ayda değişen ve koalisyon olan hükümetlerin uzun dönemli perspektif üretmeleri, sanayi ve yatırımcıya güven telkin etmesi mümkün değil. Öyle dönemler yaşandı ki, Ekonomi Bakanlığı bir partide, diğer ekonomi ile ilgili bakanlıklar başka partilerde. Siyasi istikrar, ekonomik istikrarla birlikte yatırımı teşvik etmenin önemli araçlarından biridir. Türkiye’de sağlanan demokratik istikrar, eğer demokratik olarak sağlanmazsa başka problemler ortaya çıkarır. Bizim öncelikli hedefimiz, istikrar ortamını, en güçlü şekilde, sanayici, iş dünyasının rahat yatırım yapıp önünü göreceği, uzun dönemli planlamaları sürdürebilir devam ettirmesidir. 62. hükümet ve gerek 12 yıldan beri süregelen iktidarlarımız döneminde, iş dünyasına teminat vermek istiyoruz. Seçim varmış yokmuş kaygısına girmeden, ekonomik istikrar için siyasi istikrarı sürdürmeye kararlıyız. Reformları arttıracağız. G-20 zirvesinde, siyasi istikrar, makro ekonomik istikrar, bütçe disiplini de içinde olmak üzere, mali ve finansal yapıdaki reformlar, önümüzdeki dönemde temel ilkemiz olacaktır” diye konuştu.

“KOBANİ OLAYLARI DÜŞÜNDÜRÜCÜ”

Gezi ve 17 Aralığın ardından Kobani olaylarının düşündürücü olduğuna dikkat çeken Davutoğlu şunları söyledi:

“Teşvik sistemi getirdik, yatırımları Türkiye sathına yaymak istiyoruz. Bursa’nın başarı hikayesine Tofaş çok ciddi katkı yaptı. İstiyoruz ki bu Türkiye’nin bütününe yayılsın. Çok ciddi teşviklerle altı bölgeye ayırarak, doğu, güneydoğuya yaymak, oralara da götürmek istedik. Teşvik sistemini gözden geçirip AR-GE ve teknolojiye yeni teşvikler getirmenin çabasındayız. Çözüm süreciyle birlikte doğu ve güneydoğuya olağanüstü ilgi uyunmaya başladı. 2 yılda ciddi yatırım kaymaları başladı. Kobani bahane edilerek olayların yaşanması, bu bölgede yeni dönemin başlangıcını engellemeye çalışılması hepimizi düşündüren husustur. Gezi ve 17 Aralık ve Kobani sonrası türbülanslarda ülkenin istikrarını korumaya yönelik ciddi tutum sergiledik. Kamu düzeninin nerede olursa olsun teminat altında olduğunu vurgulamak istiyorum. Kamu düzeni bozukluğunun nasıl çatışmalara yol açtığını hepimiz görüyoruz Suriye, Irak, Ukrayna ve Mısır’da. Önemli olan, demokrasi ile kamu düzenini, özgürlük ve güvenliği birlikte yaşatmak. Buradan, bu güzel günde bütün yatırımcılarımıza, iş adamlarımıza ve vatandaşlarımıza şu mesajı vermek istiyoruz: Türkiye’de siyasi istikrar sürecek. Kamu düzeninde kararlı tutum sergilenecek. Ekonominin kalkınması için, demokratik istikrarı devam ettirecek şekilde siyasi ekonomik reformlar sürdürülecek"

"ALTERNATİF PAZARLARA YÖNELDİK"

Arge yatırımları, markalaşma ve teknolojinin önemine dikkat çeken Başbakan Davutoğlu, "Büyüme; üretime dayanmıyor, şişirilmiş özel alanlara dayanıyorsa, hizmet sektörü ve değişik alanlarda bunun yol açacağı ciddi krizler yaşanır. Kriz ötesinde politikalar üretmek için finansal sistemin sağlam olması, kredi akışında reel sektör arge yatırımlarının öncü olması gerekir. Bu bağlantıyı kuranlar diğer ülkelere karşı olağanüstü rekabet üstünlüğü sağlıyor. 2008 krizinin bize öğrettiği mali disiplinle birlikte sürdürülen bütçe disiplini ile ekonominin makro dengeleri korunmuştur. Şimdi ağırlık vermek durumunda olduğumuz husus reel sektörün canlanması ve yeni hamle dönemine girmesidir. Bu töreni önemsiyorum. Sanayici ve yatırımcılarımızdan, yatırımlarını Türkiye’nin geleceğine dönük katkı için arge ağırlıklı planlamalarını istiyoruz. Markalaşmış Türk ürünlerinin dünya piyasasına sürülmesini istiyoruz. Türkiye’nin argeye ayırdığı pay 12 yılda binde 55’ten binde 95 seviyesine yükseldi. Şimdi yüzde 3’ler düzeyine çıkarmak istiyoruz. Şimdi artık nitelikli üretim; teknoloji yoğun rekabet gücü, yüksek büyüme kompozisyonunu büyümenin motor gücü yapmak durumundayız. Öncü girişimcilere beşiklik etmiş Bursa ve Tofaş’a, bütün kuruluşlara güveniyoruz. Önümüzdeki dönemde bunun artacağına inancımız sonsuz. Üretim yanında ihracat çok önemli. Bugün sembolik olarak bizim presektifimizi yansıtan bir tablo, Doblo’nun ihracatındaki tablodur. Türkiye’de ihracata dayalı kalkınmanın sürdürebilir şekilde devamında önem olduğu kanaatindiyz. Bu sene bir çok probleme rağmen ihracatçıların performansı olağanüstü. 11 ayda 158,3 milyar dolar gerçekleşti. Ekim sonunda 131 milyarı geçmiştik. Özellikle de ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 60,7lerden 66’ya çıktı. Son açıkladığımız reel sektör reformunda en çok önem verdiğimiz husus; ihracatın ithalatı karşılama oranıdır. Cari açığı kontrol altına almak mümkün hale geliyor. Cari açıkta son 10 ayda 15 milyarı aşan düşüş var. Ekonomik sıhhat açısından bu çok önemli. Yapısal reformları gerçekleştirirken sanayicilerin desteğine ihtayıcımız var. Yapısal reformlar, Kalkınma Bakanlığı ve hükümetlerde yazılı kağıtlarda sürmesi halinde hayata geçirilemez. Bütün sanayi kuruluşlarımızdan sektörel dönüşüm programlarımıza destek talep ediyoruz. İthalata bağımlılığı azaltmak, enerjiden turizme, ulaşımdan lojistiğe geniş reel sektör yapılandırması, dış ekonomi ile entegresine önem veriyoruz. Tofaş’ı tebrik tebrik ediyorum. İhracat perspektifine uyumlu seyir izliyor. Dışişleri Bakanı iken takip ettiğim, ekonomi ile dış politika arasındaki irtibat kurduğumuz husus, pazar alanlarının daralmasına izin vermemek, bir pazar daraldığında yeni pazara yön göstermek. 2008’den sonra Avrupa Pazarı’nın düşmesi, komşu ülkelerle yaptığımız açılımlarla kapandı. Komşu ülkelere ihracat yüzde 32’ye çıktı. Siyasi gerilim yaşandığında Afrika, Doğu Asya, Amerikaya çıktık. Daralan piyasalarda sanayici ve ihracatçımızın kendilerine yeni ufuklar açtığını gördük. Önümüzdeki dönemde 2014’te yaşadığımız olumsuzluklara rağmen Avrupa ekonomileri bizim istediğimiz ölçüde canlanmadı. Avrupa piyasaları daraldı, Irak’ta kriz sebebiyle pazar daraldı. Ukrayna yüzünden Rusya’nın sıkıntıları sebebiyle ihracat dalanı azaldı. 2014’te ihracatçılarımızın performansını taktir ediyoruz, yeni ufuklara açılmasını takdirle anıyorum. Üretim ve ihracat dışında bugünün önemli boyutu; bu ihracatın Kuzey Amerika’ya, Kanada’ya yapılıyor olması. Transanlantik Yatırım ve Ticaret Ortaklığı tartışmaları yaşanırken, bizim içinde olmamız vurgusunu yaparken, bu ihracat birbirinden uzak görünen Amerika ve Türk Ekonomisi’nin aslında ne kadar yakın olduğunu ortaya koymuştur" şeklinde konuştu.

"RUSYA ALTERNATİF DEĞİL, ÖNCELİKLİ TERCİHİMİZ AB VE TRANSANLANTİK ORTAKLIK"

Doblo’nun Amerika’ya ihracatı konusunde emeği geçenlere teşekkür eden Başbakan Davutoğlu, "Çünkü bbiz Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği içinde olmamız sebebiyle çok haklı gerekçelerle hem etik ve hem ekonomik anlamda ahde vefa talep ediyoruz. Avrupa Birliği ve ABD’nin Kuzey Amerika’nın Transanlantik bir Ortak Ticaret ve Yatırım Havzası’na dönüşmesi halinde Türkiye’nin dışarıda bırakılması ekonomik olarak da ahde vefa itibariyle etik olarak da yanlıştır. Bunu Avrupa’da da ABD’de de anlatıyoruz. Bu çabalarımız bundan sonraki dönemde de devam edecek. Türkiye bu yapıda yer almadan Transanlantik Ticaret Ortaklık Yapısı içinde yer almadan bu yapı tamamlanmış olamaz. Savunmada NATO söz konusu olduğunda, transatlantik ittifakın en önemli unsuru olarak görülen Türkiye. Diğer küresel meydan okumalar karşısında,ne zaman ihtiyaç hissedilse kapısı çalınan Türkiye, eğer transatlantik ortaklık üsrecinin dışında bırakılma gibi istenmeyen bir durumla karşılaşırsa, bunu kimse izah edemez. Bütün bakanlıklarımız olarak her görüşmede her düzeyde bizler bunu gündeme getirdik, getirmeye devam edeceğiz. Rusya ile sayın Putin’in ziyareti ile birlikte bizim yaptığımız görüşmelerde ele aldığımız hususlarda tabiki enerji başta olmak üzere bir çok konu var. Komşu ülke olarak Rusya ile geliştirdiğimizi ekonomik ilişkiler; başka ekonomik ilişkiye alternatif değil. Ancak bu kadar dinamik seyreden konjektürde Türkiye’nin öncelikli tercihi Avrupa Birliği’ne tam üyelik, bu tam üyelikle birlikte Transanlantik Yatırım ve Ticaret ortaklığına da tam ve öncü bir ülke olarak girme kararlığımımızı herkesin görmesi lazım. Doblo ihracatı Avrupa Birliği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki siyasi lider ve ekonomik kuruluşa mesaj olur. İlk giden Doblolar çok önemli. Türkiye’yi hiç bir sürecin dışında bırakamzsınız. Biz ABD’de de Avrupa Birliği’nde de, dünyanın her yerindeyiz"şeklinde konuştu.

"YERLİ MARKANIN VAKTİ GELDİ"

Sözlerinin sonunda Türk Otomobili’nin üretilmesi vaktinin geldiğini kaydeden Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı: "Şu iki husus bizim için önemlidir; Birincisi arge ve tasarım alanında bu çalışmaların artmasıdır. Arge ve tasarım bizim için varoluşsal önem taşıyor. Kendi üretimini her alanda yapan özgün markalar üreten yapıya yönelmeliyiz. Türkiye otomotiv sektörünün pazarı itibariyle son derece geniş imkanlara sahip. İç pazar o kadar büyük ki, bin kişi de 164 araba var. Avrupa’da bu rakam 553. Bizim refahımız yükselirken iç pazar büyüklüğüne dikkat çekerim. İç pazarda kullanılan araçların yüzde 80 ithal .Türkiye’de üretilen araçlar hem ihraç edilsin hem de içerideki pazarda bizim sanayicilerimiz söz sahibi olsun. Kapasitemiz önümüzdeki dönemde daha da artmaya müsaittir. Şimdi Türkiye, yüzde 28 ile Avrupa’nın en büyük hafif ticari araba üreticisi. Bunun da yüzde 46’sını Tofaş üretiyor. Bunun iç ve dış piyasada yukarılara çıkacağını düşünüyorum

Türk Markası’nı yerli üretim bir Türk markasının üretilmesinin vakti gelmiştir. İnşallah çok kısa zamanda güzel bir vesile ile ilk yerli üretim Türk markasının törenine de hep beraber katılmak bize nasip olur. Ro.ya Amerika’ya hayırlı yolculuklar diliyorum"