Canikli’nin basın açıklaması şöyle:

“128 MİLYAR DOLAR NEREDE şeklinde bir soru ile başlattıkları karalama kampanyası, başta Kılıçdaroğlu ve CHP olmak üzere muhalefetin AK Parti ve Cumhurbaşkanımızı yıpratmak için ne kadar gözlerini kararttıklarını, izan ve ölçüden yoksun olduklarını ve hiçbir etik değere sahip olmadıklarını göstermektedir.

Bu soru ile insanların zihninde Merkez Bankası’nın 128 milyar Dolar tutarındaki döviz rezervini ucuz fiyattan birilerine sattıkları ve bu yollan birilerine çok büyük rant aktardıkları algısını oluşturmaya çalışıyorlar.

128 milyar doların nereye gittiği sorusunu cevaplandırmaya geçmeden önce ekonomiyle ilgi bazı temel kuralların hatırlatılmasında fayda var.

Dövizin (döviz ile kastedilen rezerv para özelliği olan Dolar ve Euro’dur.) TL cinsinden fiyatı arz ve talep kurallarına göre işleyen döviz piyasasında serbestçe belirlenmektedir. Ülkemizde esnek kur politikası uygulandığı için dövizin fiyatı döviz piyasasında oluşmaktadır. Merkez Bankası ya da başka bir merci dövizin fiyatını belirlemez. Merkez Bankasıpiyasaya döviz sattığında herhangi bir piyasa oyuncusu gibi hareket eder. Merkez Bankaları döviz kurunu etkilemek amacıyla piyasaya müdahalede bulunabilirler. Ancak bunun, dövizin fiyatının piyasada belirlendiği gerçeği ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Döviz piyasasına gelen yani piyasaya arz edilen doların yanında, piyasadan satın alınmak istenen yani talep edilen dolar söz konusudur. Satın alınmak istenen (talep edilen)dolar miktarı, piyasaya gelen (arz edilen) dolar miktarından fazla ise doların TL karşısındaki fiyatı yükselir. Eğer piyasaya gelen dolar miktarı, talep edilen dolar miktarından fazla ise dolar TL karşısında değer kaybeder, yani doların fiyatı düşer.

Döviz piyasası için, yurtdışına ihraç edilen mal ve hizmet gelirlerinden elde edilen dövizler ana giriş kalemini oluşturur. Bunun yanında turizmden elde edilen dövizler, doğrudan yatırım veya portföy yatırımı yapmak amacıyla ülkemize gelen dövizler döviz piyasasının arz kısmını oluşturur.

Döviz piyasası için ana talep kalemini ise yurtdışından ithal edilen mal ve hizmetler için satın alınan dövizler oluşturmaktadır. Bunun yanında özellikle belirli dönemlerde, yurtiçindeki yerleşik gerçek ve tüzel kişilerin döviz talebi büyük boyutlara ulaşabilmektedir. Yine yurtdışına çıkmak isteyen yabancı sermayenin satın aldığı döviz de, döviz piyasasının talep kısmının unsurlarındandır.

TL konvertibil bir paradır.(Rezerv para ile karıştırılmasın, TL rezerv para değildir, rezerv para Dolar ve Euro’dur.) TL’nin konvertibilitesi 1990 yılında ilan edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, TL’nin konvertibilitesinin ilan edilmesiyle birlikte önemli bir yükümlülük altına girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisine getirilen TL karşılığında piyasa fiyatı üzerinden rezerv para sağlamayı garanti etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına bu işleri, yani para politikası uygulamasını TC Merkez Bankası yürütmektedir.

Döviz satın almak isteyen bir gerçek veya tüzel kişi döviz piyasasından döviz talep eder. Eğer döviz arzının yetersizliği nedeniyle talep ettiği dövizi satın alamaz ise TC merkez Bankası piyasanın ihtiyacı olan dövizi piyasaya, piyasa fiyatı üzerinden verir.

Eğer TC Merkez Bankası kendisine getirilen TL karşılığında rezerv para sağlayamaz ise bu durum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temerrüde düşmesi, yani mali açıdan iflas etmesi anlamına gelir. Bu gibi durumlarda genellikle başta İMF olmak üzere uluslararası finans kuruluşları devreye girerek önerecekleri ekonomik programların uygulanması şartıyla döviz kredisi sağlayarak, sistemdeki tıkanıklığın önünü açarlar. Bu tür formüller hiçbir ülkede hiçbir zaman özellikle döviz açığından kaynaklanan problemlerin çözümüne katkı sağlamamış, tam aksine problemleri ağırlaştırarak ileriye taşımıştır.

ŞİMDİ 128 MİLYAR DOLARIN NEREYE GİTTİĞİ SORUSUNA GELELİM.

2019 ve 2020 yıllarında döviz piyasasında yoğun bir dolar satın alma baskısı, talep baskısı oluşmuştur. Bir başka ifade, döviz piyasasına gelen döviz miktarı, talep edilen döviz miktarını karşılayamamış ve bu nedenle TC Merkez Bankası konvertibiliteden gelen yükümlülüğünün gereği olarak döviz piyasasına, piyasa fiyatından döviz satmak zorunda kalmıştır. Özellikle TL varlıklara verilen faiz oranını yeterli bulmadığı için bankadaki TL mevduatı karşılığında dolar satın almak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, döviz piyasasına büyük baskı oluşturmuşlardır. Benzer şekilde yabancı portföy yatırımcısı da aynı gerekçeyle döviz talep ederek döviz piyasasındaki baskıyı artırmıştır.

128 MİLYAR DOLARLIK DÖVİZ TALEBİNİN UNSURLARI

2019 ve 2020 yıllarında döviz piyasasından karşılanamayan ve bu nedenle Merkez Bankası kaynaklarının kullanıldığı döviz talep unsurlarını aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür.

2019 ve 2020 yıllarında dövize en büyük talep, Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilerden gelmiştir. 2018 yılının sonunda Türkiye’de yerleşik gerçek kişilerin bankalardaki döviz tevdiat hesapları toplamı 96 milyar dolardır. Tüzel kişilerin ise aynı tarihte banka hesaplarında 63 milyar dolarları bulunmaktadır. 2020 yılının sonuna gelindiğinde, gerçek kişilerin döviz hesaplarındaki tutar 148 milyar dolara yükselmiş. Aynı şekilde tüzel kişilerin bankalardaki döviz tutarı 2020 yılı sonunda 86 milyar dolara ulaşmıştır.

2018 yılında gerçek ve tüzel kişilerin Türkiye’deki bankalarda bulunan döviz mevduatları toplamı 159 milyar dolardan, 2020 yılında 234 milyar dolara yükselmiş. Yani 75 milyar dolarlık bir artış olmuştur.

Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişiler bu 75 milyar doları nereden satın aldılar? Tabii ki Türkiye döviz piyasasından, TL karşılığında ve piyasa fiyatından satın aldılar. Yani TC Merkez Bankası’nın piyasaya sattığı dövizlerden karşıladılar. Bu 75 miyar dolar da Türk bankalarının hesaplarında durmaktadır, hiçbir yere gitmemiştir.

Diğer tartışma konusu ise 75 milyar doların hangi fiyattan bu kişilere satıldığıdır. Bu sorunun cevabı da çok net, tabii ki piyasa fiyatından satıldı. Örneğin 23 Ağustos 2019 tarihinde dolar satın alan bir kişi, doların o günkü piyasa fiyatı olan 5,7690 TL’den satın almıştır. Ya da 7 Kasım 2020tarihinde, doların o günkü piyasa fiyatı olan 8.52 TL’den satın almıştır.

2019 ve 2020 yıllarında Türkiye ekonomisinin kümülatif cari açığı 30 milyar dolardır. 2019 yılında 6.8 milyar dolar cari fazla ortaya çıkmış, buna karşılık 2020 yılında ise

36.8 milyar dolar cari açığımız oluşmuştur. İki yıl birlikte değerlendirildiğinde Türkiye’nin döviz giderleri toplamı, döviz gelirleri toplamından 30 milyar dolar daha fazladır. Bu açık, dış ticaret açığından, yüksek ithalattan gelmektedir.

Kısacası 2019 ve 2020 yıllarında ithalatçıların döviz talebini karşılamak için Merkez Bankası tarafından piyasa fiyatından satılan dövizin 30 milyar dolarını ithalatçılar satın almıştır.

Türkiye 2019 ve 2020 yıllarında yurtdışından 36 milyar dolarlık altın ithalatı gerçekleştirmiştir. Altın ithalatının 11 milyar dolarlık kısmı2019 yılında 25 milyar dolarlık kısmı ise 2020 yılında yapılmıştır. İthal edilen 36 milyar dolarlık altının küçük bir bölümü bankalarda, büyük bölümü ise cumhuriyet altını, bilezik ve benzeri yatırım araçları şeklinde Türk insanının evlerinde muhafaza edilmektedir. Yani, altın ithalatı için ödenen 36 miyar dolar hiçbir yere gitmemiştir, hane halkının tasarrufunda bulunmaktadır.

Bu arada yeri gelmişken bir bilgiyi de paylaşalım: Vatandaşımızın elinde 5.000 ton altın olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakama Merkez Bankasının altın rezervleri dahil değildir. Yastık altı olarak da tanımlanan, Türk hane halkının elinde olduğu tahmin edilen 5.000 tonluk altının yaklaşık 3.500 tonluk kısmı AK Parti iktidarları döneminde vatandaş tarafından satın alınmıştır. 5.000 ton altının bugünkü piyasa değeri 279 milyar dolardır ( 2 trilyon 260 milyar TL).

2019 yılında 2.7 milyar dolar ve 2020 yılında 9.3 milyar dolar olmak üzere, 2 yıl içinde toplam 12 milyar dolarlık portföy çıkışı olmuştur. Yabancı portföy yatırımcısı daha önceki yıllarda Türkiye’ye getirip TL’ye çevirdikten sonra genel olarak borsa ve kamu kağıtlarına yaptığı yatırımların 12 milyar dolarlık kısmını tekrar dolara çevirerek yurtdışına çıkarmıştır. Yabancı portföy yatırımcısı döviz piyasasından TL karşılığında piyasa fiyatından 12 milyar dolar satın almıştır. 12 milyar doların kaynağı da Merkez Bankası’nın döviz piyasasına piyasa fiyatından sattığı dövizlerdir.

Yabancı yatırımcının döviz talebinin karşılanması Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına TC merkez Bankası’nın yükümlülüğündedir. Bu nedenle TL karşılığında kendisinden döviz talep eden yerli-yabancı tüm gerçek ve tüzel kişilerin döviz taleplerini piyasa fiyatından karşılamak zorundadır. Bu aynı zamanda TL’nin konvertibil bir para olmasının ortaya çıkardığı bir yükümlülüktür.

2019 ve 2020 yıllarında özel sektör yurtdışına olan döviz borçlarından 43 milyar dolarlık kısmını ödemiştir. 2018 yılının sonunda özel sektörün toplam dış borcu 298 milyar dolar iken 2020 yılının sonunda 255 milyar dolara gerilemiştir. Özel sektörün yurtdışına borcuna karşılık olarak ödediği 43 milyar dolar Türkiye’deki döviz piyasasından sağlanmıştır, satın alınmıştır. Zaten TL karşılığında dövizi satın alabileceği başka bir piyasa da bulunmamaktadır. Yurt dışı borçlarını ödemek için satın aldığı dövizlerin kaynağı da Merkez Bankası’nın piyasa fiyatından döviz piyasasında sattığı dövizlerdir.

Yukarıdaki 4 kalemin toplamı 160 milyar dolar olmaktadır. 75 milyar dolar yurtiçi yerleşiklerin satın aldığı döviz miktarı.

30 milyar dolar cari açığın finansmanı için sağlanan döviz miktarı.

12 milyar dolar yabancı portföy yatırımcısı için sağlanan döviz miktarı.

43 milyar dolar özel sektörün dış borcunu ödemesi için sağlanan döviz miktarı.

Bunların toplamının neden 128 milyar dolara eşit olmadığı sorusu akla gelebilir. Böyle bir eşitliğin sağlanması zaten söz konusu değildir. Bunun iki nedeni bulunmaktadır.

Birincisi 128 milyar dolar rakamı muhalefetin ortaya attığı bir rakamdır, tam olarak hangi yıllara ve hangi döviz talep kaynaklarına ait olduğunu bilmiyoruz. Muhalefetin kamuoyuna sunduğu somut ve ayrıntılı hiçbir bilgi ve değerlendirme de bulunmamaktadır.

İkincisi ve daha önemlisi ise 160 milyar dolarlık tutarın bir tahakkuk kaydı olmasıdır. 160 milyar dolar maksimum döviz talep miktarını gösterir. Bu taleplerin bir bölümü o dönem içinde realize edilmeyebilir. Örneğin, vadeli ithalat için o dönem döviz talep edilmez, sonraki dönemlerde, ödeme vadesi geldiğinde döviz talebi söz konusu olur.

Burada önemli olan Merkez Bankasının sattığı iddia olunan (bir an 128 milyar dolarlık satış rakamının doğru olduğunu varsayalım) 128 milyar dolarlık rakamın, toplam döviz talep rakamına eşit veya rakamından küçük olmasıdır. Yani Merkez Bankası döviz piyasasına gelen ve piyasa tarafından karşılanmayan brüt 160 milyar dolarlık döviz talebi için piyasaya, piyasa fiyatından 128 milyar dolar döviz satmıştır. Bir başka ifade ile 128 milyar dolar tutarındaki Merkez Bankası’nın döviz satışı, yukarıda belirtilen 4 kalem döviz taleplerini karşılamak için yapılmıştır.

Eğer 128 milyar dolar rakamı, yukarıda belirtilen 4 kalem toplam rakamından daha düşük olsaydı, örneğin 160 milyar dolar yerine 105 milyar dolar olsaydı, esas problem o zaman ortaya çıkardı. Bu durumda Merkez Bankası, en azından sattığı dövizin bir kısmını, piyasanın ihtiyacını ve talebini karşılamak amacıyla değil, başka sübjektif amaçlar için birilerine veya bir yerlere döviz satmış veya aktarmış olurdu.

Piyasanın talebi olan 160 milyar dolar rakamı, satıldığı iddia olunan 128 milyar dolar tutarındaki rakamın bir hayli üzerinde olduğu için satılan dövizin tamamı piyasanın ihtiyacı ve talebini karşılamak amacıyla piyasa fiyatından satılmıştır.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere konu çok net, açık ve tartışmasızdır. Buna rağmen başta Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP olmak üzere muhalefet kara propaganda, dezenformasyon ve iftira ile algı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Bu konuda söyledikleri somut hiçbir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Ellerinde sadece 128 milyar dolar rakamı vardır. Bu rakam nedir? Hangi dönemlerde Merkez Bankası’nın sattığı döviz miktarını göstermektedir? Kime hangi fiyattan ne kadar döviz satılmıştır? Yukarıda verdiğimiz rakamlara bir itirazınız var mı? Varsa sizin rakamlarınız nedir? Bu sorularla hiçbir iddiaları bulunmamaktadır, hiçbir bilgileri bulunmamaktadır. Muhalefete çağrı yapıyoruz ve hodri meydan diyoruz: Elinizde ne varsa, küçük bir bilgi kırıntısı dahil açıklayın. Kamuoyu ile paylaşın.

Elinizde hiçbir bilgi olmamasına rağmen oluşturmaya çalıştığınız algı ülkeye, ekonomimize zarar veriyor.

Kılıçdaroğlu ve muhalefetin durumu gerçekten içler acısı. Acınacak halleri var. Yalan ve iftira üzerine kurulu, mantıksız, tutarsız içi boş iddialarla AK Partiye zarar verme faaliyetlerini artırdılar. Hiçbir ölçüleri yok. İzan yok. Ahlaki hiçbir kuralı tanımıyorlar. Kendilerini kaybetmiş bir halde sadece saldırıyorlar.

DÖVİZ SATIŞ BİLGİLERİNİN AÇIKLANMASI

Bu açıklamaya bilimsel ve somut hiçbir itirazda bulunamayan muhalefet, şimdi Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel kişilere satılan döviz miktarlarını ve satış fiyatlarının açıklanmasını istiyor.

Bu kişiler döviz piyasasına girip o günkü piyasa fiyatından döviz satın almışlar. Bunların hepsi bankaların kayıtlarında mevcut. Bu bilgiler tüm dünyada ekonomideki en mahrem bilgilerdir. Bu bilgilerin korunması Türkiye’de de anayasal güvence altına alınmıştır. Hiç kimse bu bilgileri açıklayamaz. Açıklanması Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil etmektedir. Bu bilgiler ancak yargı tarafından talep edildiğinde verilebilir.

Bu bilgilerin açıklanması halinde Türkiye ekonomisi uluslararası alanda tüm kredibilitesini kaybedecektir. Böyle bir durumda hiçbir yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelmez. Yurtiçinde de ticari bilgileri deşifre olan yatırımcı veya kişiler güvenli bulmadıkları Türk bankalarındaki paralarını yurtdışına, daha güvenli buldukları ülkelere aktaracaklardır. Bu bilgilerin açıklanmasını talep etmekle muhalefet adeta Türkiye ekonomisinin intihar etmesini talep etmektedir.

Bütün bunlara rağmen, Merkez Bankasının piyasa fiyatının altında döviz sattığı şeklinde bir iddia varsa bu konu elbette usulüne uygun olarak araştırılır, soruşturulur. İdarenin tüm eylem ve işlemleri yargının denetimine tabiidir. Bu tür bir inceleme ve soruşturmanın yapılabilmesi için somut bir iddianın olması gerekir. Örneğin, Merkez Bankası şu tarihte, şu kişiye, piyasa fiyatının altında, şu fiyattan döviz satmıştır gibi somut bir iddia olmadan yetkili hiçbir merci bir araştırma ve inceleme başlatamaz. Böyle somut bilgi ve veri olmadan bir iddia dillendiriliyorsa bunun adı İFTİRA olur. Şu anda muhalefetin tam da yaptığı budur.