Küçük esnafın zor durumda olan vatandaşa veresiye defterini sürekli açık tuttuğunu söyleyen Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Küçük esnaf ve sanatkar sosyal hayatımızın olmazsa olmazıdır. Geliri az, kredi kartı dolmuş, işsiz kalmış vatandaşımızın zor anında mahalle esnafımız veresiye defterini hiçbir zaman kapatmadı. Çünkü esnaf ve sanatkar bulunduğu bölgenin sosyal denge unsurudur" dedi.

Palandöken, "Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası sermaye grupları, mahallelerde sevgi ile dizilmiş taze meyve, sebzesini satan manavlarımızı, güler yüzle müşterisini karşılayan mahalle bakkalını, kasabını adeta küçük esnafı yok etmek için tüketiciler üzerinde etkili olmaya çalışıyor” diye konuştu.

“MARKETLER VERESİYE VERMEZ, PEŞİN ÇALIŞIR”

Büyük süpermarketlerin kuruldukları bölgelerde sosyo-ekonomik yapının bozulmasına yol açtığını TESK Genel Başkanı Palandöken, “Şehirlerimizde açıldıkları bölgelerdeki esnaf ve sanatkarın işlerinin bozulmasına yol açan Hiper ve Gross marketler aslında geleneksel perakendenin payını almak istiyorlar. Perakende sektörünün cirosunun yüzde 41,7’sini geleneksel perakendenin aldığını açıklıyorlar. Yüzde 65 payı varken yüzde 41,7’ye düşen geleneksel pazar payına gözlerini dikmiş durumdalar. Büyük sermaye grupları süpermarket olmazsa, mahalle aralarına küçük zincir marketler açıyor. İstedikleri veresiyesiz ‘Tek Pazar tek Fiyat’ oluşturmak. Vatandaşımız bilsin fiyat rekabetini sağlayan mahallesindeki esnaf ve sanatkardır. Onlara zor günlerinde veresiye defterlerini açan mahalle esnafımızdır” ifadesini kullandı.

“VERESİYE DEFTERİ VATANDAŞIN CAN SİMİDİ”

Esnafın vatandaşa açtığı veresiye defterinin aslında can simidi olduğunu söyleyen Palandöken, şunları dedi:

“Geliri yetmeyen vatandaşın kredi kartı dolunca mahallesindeki esnafa gider. Esnaf, dükkânına gelerek ekmek almış, süt almış komşusunu parası yok diye geri çevirmez, çeviremez. Ekonomik kriz dönemlerindeki sosyal patlamayı engelleyen en önemli etken esnaf ve sanatkarımızdır. Bugün 2 milyon esnafın yaklaşık 8 - 10 milyar liralık bir borç yükünü tolere ettiği görülecektir. Ama boşalan raflara mal koymak gerektiğinde, faturaların, sigorta primlerinin ödeme zamanı geldiğinde yapmış olduğu sosyal yardımın, mahallesinde yarattığı faydanın devlet desteği ile doldurulması gerektiğini söylüyoruz. Avrupa Birliği’nde yapıldığı gibi ekonomik kararlar alınırken ‘Önce Küçüğü Düşün’ anlayışı hakim kılınsın. Gerçekten ekonominin kılcal damarları sağlıklı çalıştığında görülecektir ki kalkınma da sağlıklı bir yapıya kavuşacaktır.”