DES Genel Merkezinde “Türkiye’nin Normalleşme ve Demokratikleşme Sürecinde Eğitim Politikalarına Bakış ve Reform İhtiyaçları” konulu toplantısı DESAM (Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi) ile Genç Demokratlar Vakfı ve Yeniden Büyük Türkiye Hareketinin organizasyonu çerçevesinde yapıldı.

Toplantıda Türk eğitim sisteminin tarihsel gelişimi, demokratikleşmede derinleşme, niteliksel genişleme noktaları, özgürlükçü politikalar ve bunlara bağlı olarak da reform sürecinin işleyişi hakkında değerlendirmeler yapıldı.

Toplantıda, Türk eğitim sisteminin, okul öncesinden başlanarak hayat boyu öğrenmeyi ve beceri gelişimini teşvik etmek, kazanılan becerilerin küresel iş gücü piyasasında uygun işlerle eşleşmesini sağlamak gibi zorlu bir sorumluluğu yerine getirmesine ihtiyaç olduğunu belirten DESAM Başkanı Gürkan Avcı, konuşmasında özetle şunları söyledi;

TÜRKİYE’NİN BÜTÜN SORUNLARININ KÖKENİNDE EĞİTİM SİSTEMİ VAR

Bugün Türkiye’nin yaşadığı sancının kökeni, jeo-politik ve jeo-kültürünün dayattığı baskıyı tüm insanlığın faydasına dönüştürebilme sorunudur. Türkiye, bulunduğu bu kritik eşikte, milletinin derin ontolojisindeki kadim davasının ruhu ile 100 yılı aşkın süren bir parantezin kapanma sancılarını yaşamaktadır.

En kalıcı çözüm; bütün milleti ilgi ve etki alanına alan, heyecanlandıran bir “üst proje” ile bir büyük gelecek tasavvuru ile özgünleştirilmiş yeni ve demokratik, bilimsel, nitelikli bir eğitim sistemi olacaktır. Açık ve net olarak söylüyorum ki gerçek demokrasi “için”, yani hukuk, eşitlik, adalet ve özgürlüğün tam ve mutlak hâkimiyetinin olduğu Türkiye için verilecek kararlı ve muktedir mücadelenin başat ve psikomotor gücü muasır bir eğitim sistemi olacaktır.

EĞİTİMDE YENİLİK ARAYIŞLARINA ŞÜPHE VE TEHDİTLE YAKLAŞILMAMALI

Eğitimde ‘fakat’sız, ‘ama’sız, ‘ancak’sız, şartsız ve şurtsuz demokrasi, özgürlük ve bilimsel, analitik stantardı yüksek kaliteli bir sistem istiyoruz. Türkiye gerçeği değil şekli arayan ve edilgen bir başrol üstlenen eğitim çıktılarıyla yerinde saymamalı! Yasak, baskı ve kalitesizlik kültürüne bağlı bir eğitim anlayışının on yıllardır sürdürüldüğü Türkiye’de yenilikçi, özgürlükçü ve bilimsel eğitim hak arayışlarına şüpheyle bakılmamalı, tehdit olarak algılanmamalıdır.

BAŞBAKAN DAVUTOĞLU VE BAKAN AVCI’YA REFORM ÇAĞRISI

Eğitim sistemimizin geleceğine yön veren Başbakan Davutoğlu ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya özellikle seslenmek istiyorum. Son yıllarda Türkiye kayda değer bir normalleşme yaşamaya başlamıştır. Bu normalleşmeden en az eğitim sistemi nasibini aldı. Eğitimi asli rotasına yönlendirme iradesini gösteren demokratik reformlara rağmen Türkiye’de eğitimin özüne dönük, temel sorunlarına dönük hala atılması gereken ciddi adımlar bulunmaktadır. Eğitimde bütün yapıyı ciddi bir reforma tabi tutmak gerekiyor. Eğitim sisteminin temel sorunlarıyla hesaplaşmak gerekiyor.

DEMOKRATİK EĞİTİM SİSTEMİ DEMEK DEMOKRATİK TÜRKİYE DEMEKTİR

Çağdaş ve demokrat ülkelerin çoktan terk ettiği düalist bakışı ve ilkel seküler bir mantığı dayatan eğitim sistemimize dönük yasaklar toptan kaldırılmalıdır. Okullarda özgürlük ve demokratik değerler hâkim olmalıdır. Dogmatik yasaklar hem öğretmenler hem de öğrenciler için tümüyle kaldırılmalıdır. Eğitimdeki antidemokratik tüm uygulamalar sona ermelidir. Tek tipleştirilmiş zorunlu eğitim ile her çocuk cendereye alınmaktadır. Okullar öğrenciler ve eğitimciler için yaşam hapishanesine dönüştürülmüştür.

EĞİTİMDEKİ ÇAĞDAŞLIK ŞEKİLSEL KALDI

Herkesin emin olması gerekiyor ki Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunların hemen hepsinin nedeni sorunlu eğitim sistemimizdir. Türk eğitim sisteminde modernleşme şekilsel olduğu ve bir derinlik üretemediği için, merkezî, ideolojik, baskıcı oldu. Eğitim reformları toplumun hemen değiştiğini görmek isteyen bir acelecilikle yapılmış, temel olarak insan yaradılışına, gelenek ve kültürümüze uygun hâle getirilememiştir. Maddi ve manevî anlamda sağlıklı bireyler yetiştirmesi pek mümkün olamamıştır. Hâlbuki özgürlük değil, baskı, vehim, vesvese ve dayatmalar çocukların psikolojisini bozar. Soğuk savaş dönemlerinden kalma yasakları savunanlar tek tip, itaatkâr, sistemin çarklarına hizmet için disipline edilmiş insanlar istiyor. Çocukları tek tip eğitime tabi tutmak maharetiyle eşitlendin diye kandırmaya çalışıyor. Yasaklar eğitim sistemlerinin bireyin bedeni, aklı ve ruhu üzerinde kurmak istediği hegemonyanın ürünüdür. Eğitimde disiplin ve asayiş diye başlayan konuşmalarını, bu çağda bir talihsizlik olarak görüyorum.

OKULDAKİ EĞİTİM GERÇEK HAYATTA NE KADAR İŞİMİZE YARIYOR?

Dünyadaki gelişmeler ışığında Türk eğitim sisteminde yapılan reformların kalitesini açıkça tartışmamız ve masaya yatırmamız gerekmektedir. 21. yüzyılda, eğitimde sadece akıllı tahtalara, tabletlere ve modern okul binalarına sahip olmak yetmiyor. 21. yüzyılda, eğitimde sadece bilgiyi öğretmenin yeterli olmadığını da bilmemiz gerekiyor. Bilginin gerçek hayatta ne kadar pratiğe dönüştüğüdür artık önemli olan ve tabi ki bilginin nasıl öğretildiği de. Bu bağlamda sormamız gerekiyor; Türk eğitim sistemi öğrencilere girişimciliği, yaratıcılığı, yenilikçiliği, liderliği, özgüveni ve etiği ne kadar verebiliyor? Öte yandan Türkiye’de, sürekli gelişen ve değişen bir kavram olarak eğitim sistemi ne kadar sürdürülebilirlik, kalite ve fırsat eşitliğini sağlayabilmektedir?