Kurulduğu dönemde Ahilik Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılarak Anadolu’nun Türkleşip İslamlaşmasını kolaylaştırmıştır. Ahilik geleneğinin geçmişten günümüze kadar gelen kültür ve felsefesinin, toplumsal yaşamın ortak paydası olan ‘insan’ı esas aldığı söylenmiştir. Geçmişten günümüze ticaret hayatına ışık tutan Ahilik sistemi Anadolu’dan dünyaya sunulan bir hazinedir. Ahilik öyle çok yönlü bir teşkilattır ki, araştırmacılar Ahiliğin bir devlet gibi yapılandığını belirtmektedir. Bu çok yönlü teşkilat insanı merkeze koyarken, üretim ve satış konularında da oldukça ileri bir anlayış geliştirmiştir.

Bir esnaf teşkilatı olarak Ahilik maksimum kalite, maksimum hizmet ve değerleriyle ücret anlayışına sahiptir. Para kazanmak amaç değildir. Ahilik en büyük değeri insana vermiş, insana yatırım yapmış ve insanı amaç edinmiştir. Bütün bunlar ise Ahiliğin günümüzde popüler olan ‘’insan odaklı hizmet’’ anlayışını yüzyıllar öncesinde bile fazlasıyla hayata geçirdiğini göstermektedir.

Günümüzdeki esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik, temeli yardımlaşma dayanışma ve cömertliğe dayanan, iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin bir araya geldiği bir sosyo-ekonomik düzendir.

Saraçlık ve debbağlık gibi meslekler geçmişten günümüze kadar ulaşabilen geleneksel sanatlarımızdan birkaçına örnek verilebilir. İhtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak geçmişte daha yaygın olan fakat günümüzde talep azlığından önemini kaybederek birçok geleneksel sanat gibi yok olmaya yüz tutmuştur. Tarihi çarşılarını koruyan ve yaşatmaya çalışan veya geleneksel sanatlarımızı turizme yönelik olarak değerlendiren birkaç şehrimiz dışında bu tip sanatlara ve meslek erbaplarına günümüzde rastlamak pek mümkün değildir. Ahilik denince gençlerimizin azımsanamayacak bir kısmı bu kelime ile ilgili hiçbir şey bilmemektedir ve geri kalanı ise çok yüzeysel bilgilere sahiptir.

Kurulduğu esaslarla devam ettikten sonra teşkilat olarak yapısının bozulduğu döneme kadar olan kısmı eski, sonrasından günümüze kadar uzanan yakın tarihsel kesiti ise günümüz olarak nitelendirecek olur isek; eskiden meslek odalarına mensup sanatkârlar birlik ve beraberlik içinde hareket ederlerdi. Ahilik kuralları olarak bilinen 740 kural geçmişte sıkı bir şekilde uygulanırdı. Temel ahlâk ve dini kurallara dayanan bu 740 kurala bağlılığın yanında çeşitli Ahi merasimleri de gelenekleşmişti. Mesela bir çırağın peştamal kuşanması, çırağın kalfa olması ayrı törenlerle icra edilirdi. Ona ustaların el vermesi yani bugünkü manasıyla hocalarının diploma vermesi gibi sistem içerisinde bazı gereklilikler yazılı kurallara dayandırılmasa da bu gerekler yerine getirilmeden usta, esnaf ya da ticaret erbabı olmak o dönemde mümkün değildi. Dolayısıyla Ahiliğin insan yetiştirme konusunda, eğitim konusunda ciddi bir görev üstlendiği görülür. Sözüne güvenilir sanatkârlar yetişmiştir.

Meslekler yok olmaya başlayınca bu kurallarda yok olmaya mahkûm olmuştur. Eskiden alışverişlerde günümüzdeki gibi senet, çek gibi değerli evraklardan ziyade, söze dayalı ticari ilişkiler mevcuttu. Geçmişte sözün önemi büyüktü.

Teknolojide gelişme, refah seviyesinde yükselme, sağlık sektöründe gelişme yaşanırken toplumsal ahlâk ters orantılı şekilde bir seyir izlemektedir. Haksız kazanç elde etmek uyanıklık, işini bilmek, menfaatinin peşinde koşmak gibi olumlu ve hatta özendirici şekilde değerlendirilerek Ahilik kurallarına ters bir durum teşkil etmektedir. Bu durum eğitim eksikliğinden kaynaklanmaktadır.

Meslek odalarının şu anki çalışmaları esnafın gerek ekonomik, sosyal, ahlaki eğitimi konusunda geçmişteki gibi çalışmaktan ziyade sadece çeşitli evrak işleri ve prosedürlerle ilgilenmektedir. Günümüzde çıraklık eğitimi yeterli düzeyde olmadığı için nitelikli eleman yetiştirilememektedir. Birçok meslek günümüzde makineleşmiştir. Tecrübe gerektirmeden birkaç günlük meslekî eğitimle rahatlıkla icra edilebilen meslekler artık sanat olmaktan çıkmıştır. Bu durum çalışanların işlerine saygısının azalması ve hatta yok olması gibi olumsuz bir durumla sonuçlanmıştır. Aynı şekilde söz konusu mesleği sanatıyla icra eden sanatçıya da saygı yok olup gitmiştir.

Günümüzde odalardaki dayanışma yok olmuştur. Esnafa olan faydaları neredeyse en aza inmiştir. Eskiden haksızlığa uğrayan esnafa sahip çıkarak korunup kollayan sistem bugün bu tip fonksiyonları yerine getirmemektedir. Esnaflar ve sanatkârlar arasındaki dayanışma ise günümüzde yerini çıkar ilişkisine bırakmıştır.

İstanbul’un henüz fethedilmediği zamanlarda Edirne’de bulunan Sultan Mehmet, fetih hazırlıklarını yaparken diğer bir taraftan halkın durumunu kontrol etmeyi ihmal etmiyordu.

Ona göre önemli olan milletin birlik beraberlik içinde olmasaydı. Bunu fethin gerçekleşmesinin şartlarından biri olarak görüyordu.

Sultan Mehmet bir sabah kılık kıyafet değiştirip pazara çıktı. Satılan malların kalitesini, fiyat durumunu ve esnafın halini kontrol etmek için,  Edirne’nin çarşılarını gezmeye başladı. Sultan Mehmet, sokağın başındaki ilk dükkâna girdi. Selam verdikten sonra:

‘’Bana yarım batman yağ, yarım batman bal ve biraz da peynir veriniz,’’ dedi. Müşteriyi güler yüzle karşılayan esnaf, selamı alıp memnuniyetle yarım batman yağı tarttı. Yağı verirken, karşısındakini padişah olduğundan haberi yoktur:

‘’Ağam, dilerseniz bal ve peynir verebilirim. Ancak ben bu yağı satarak siftah ettim. Diğer isteklerinizi de daha siftah etmeyen karşı komşumdan alırsanız memnun olurum’’.

Bu duruma içten içe sevinen padişah karşı dükkâna geçti. Yarımşar batman bal ve peynir istedi. Dükkân sahibi yaşlı adam balı tarttıktan sonra:

‘’Allah’a şükür bugün de siftahımızı ettik. Ancak peyniri henüz siftah etmeyen komşumdan alırsanız sevinirim.’’

Sultan Mehmet diğer dükkândan peyniri aldıktan sonra:

‘’Bu millette bu yüksek ahlak varken değil İstanbul, dünya alınır.’’ Diyerek çarşıdan mutlu bir şekilde ayrıldı.

Geçmişte iş yerlerinin iş yeri sahipleri tarafından hiçbir güvenlik önlemi almak zorunda kalmaksızın gönül rahatlığıyla bırakıp gidebilmesi, bugün ise birden fazla güvenlik önlemi almasına rağmen defalarca soyulan işyerleri, eskilerdeki birlik- beraberlik, yardımlaşma-dayanışma ve günümüzdeki rekabet ve bencillik durumun vahametini ortaya koymaktadır.

Sonuç olarak kapalı ekonomi modelinin terk edilip küresel sermayenin pazar payının artmasına göz yumulması da bu durumun en büyük etmenlerinden biridir. Küçük marketlerden büyük AVM’lerle rekabet etmeleri beklenemez. Ahilik teşkilatı ve faaliyetleri yok olduktan sonra ekonomik bocalamanın süregeldiği aşikârdır. Günümüz teknolojisine ayak uydurarak Ahilik modeliyle eskisinden daha güçlü bir pozisyona gelmek öngörülebilir bir durumdur. Günümüzde nitelikli personel ihtiyacını esnaf odalarının duyarlılığı ile devletin ilgili kurumları hassasiyetle çalışmalarına olumlu ivme kazandırılarak diplomalı fakat niteliksiz bir toplum yerine ahlaklı, çalışkan, güvenilir, işini sanatkâr olarak yapan nitelikli bir toplum hayal olmamalıdır…

Nitekim ulu önder M. Kemal’in söylediği gibi “Muhtaç Olduğumuz Kudret, Damarlarımızdaki Asil Kanda Mevcuttur.”