ANKARA (AA) - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Diyanet İşleri Başkanlığının da diğer kurumlar gibi dahili ve harici vesayet alanlarından uzak bir şekilde kendi hizmetlerini sürdürebilmesi gerekir. Bunun için de kurum, olabildiğince özerk bir şekilde siyaset ve diğer ilgili kurumların etki alanlarından bağımsız olarak yeniden yapılandırılmalıdır" dedi.

Görmez, Ankara Bilkent Otel'de devam eden 31. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun toplantıya teşrifinden duydukları menuniyeti dile getirerek, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hizmetlerine verdiği destekten ötürü Davutoğlu'na teşekkür etti. 

İl müftüleri istişare toplantılarının 30'uncusunu Edirne'de Balkan ülkeleri Diyanet İşleri Başkanlarıyla gerçekleştirdiklerini hatırlatan Görmez, 31'incisini Ankara'da, 32'ncisini ise Balkan ülkelerinde bütün müftülerle yapacaklarını kaydetti. 

Bu toplantılarda sadece Türkiye'deki değil, İslam dünyasındaki bütün dini gelişmeleri değerlendirdiklerini ve hizmet politikalarını gözden geçirdiklerini ifade eden Görmez, "Bu toplantımızda her biri bulunduğu ilin, bölgenin ruhu ve vicdanı ve aynı zamanda iyi bir gözlemci olan il müftülerimizle hem ülkemizde hem dünyamızdaki dini gelişmeleri ele alma imkanına sahip olduk" diye konuştu. 

Toplantı boyunca beş konuyu müzakere etme imkanı bulduklarını belirten Görmez, bu çerçevede hizmet faaliyetlerini yeniden gözden geçirdiklerini, buna göre yeni hizmet politikaları, yeni stratejileri ve yeni yol haritaları belirlediklerini dile getirdi. 

Görmez, üzerinde durdukları birinci konunun dünyada İslam dini, Müslümanlar ve İslam coğrafyasının içinden geçtiği zorlu süreçle ilgili olduğunu belirtti. Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan "DAEŞ" raporuna da değinen Görmez, "Ahlak ve hukuk tanımayan hiçbir savaşa cihat denemez. Yanlış dini referanslarını, araçsallaştırdıkları din anlayışlarını ve yapı bozumuna uğrattıkları İslam'ın temel kavramlarını enine boyuna il müftülerimizle ele almaya çalıştık. Bunların başka dünyalarda İslamofobyaya nasıl dönüştüğünü ve Diyanet İşleri Başkanlığı olarak üzerimize düşen vazifeleri konuştuk" dedi. 

Görmez, 2014 yılı ramazan ayında "Dünya İslam Bilginleri, Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi"ni başlattıklarını ve sonrasında "Barış ve İtidal Daimi Temas Grubu" kurduklarını hatırlatarak, 2015 yılı Ekim ayında "I. Asya ve Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi"'nin İstanbul'da gerçekleştirileceğini açıkladı. Görmez, bu yıl içerisinde ayrıca "Dünya Müslüman Azınlıklar Kurultayı" yapılacağını belirtti. 

- "Ülkemiz hicret yurduna dönüştü"

İl müftüleri ile üzerinde durdukları ikinci konunun "göç meselesi" olduğunu ifade eden Görmez, "Artık Akdeniz sadece göçmen değil vicdan ve merhamet mezarlığına dönüşmüştür. Bugün, bölgesel sorunlar nedeniyle ülkemiz tam anlamıyla bir hicret yurduna dönüşmüştür. Bugün, bize hicret eden milyonları bulan kardeşimiz bizden ensar yakınlığı beklemektedir" çağrısında bulundu. 

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın AFAD'la işbirliği içerisinde çadır kentlerde kurulan bütün mescitlerde hizmet yürüttüklerini, Suriyeli vatandaşlara yönelik hizmetleri daha düzenli ve kaliteli bir şekilde sunabilmek için neler yapılabileceğinin üzerinde durduklarını söyledi. 

Toplantıda üzerinde durulan üçüncü konunun "terör" olduğunu belirten Görmez, "Terör, ülkemizin huzurlu havasını ortadan kaldırmak üzere yeniden harekete geçmiştir. Bugün neredeyse her gün bir şehit cenazesi memleketimizin birlik ve esenlik özlemine karşı kara bir haber gibi düşmektedir" dedi. 

Görmez, "Her şeyden önce elleri kalem tutması, zihinleri ve gönülleri bilgiyle, ilimle, irfanla meşgul olması gereken çocuklarımızın ve gençlerimizin, İslam'ın asla tasvip etmediği bir dava uğruna dağlara kaçırılması, ellerine silah tutuşturulup ölüme gönderilmesi, kardeş katili yapılması, gayrimeşru ve gayriislami bir hayata mahkum edilmesi, insaf ve vicdan sahibi her insanı derinden yaralamaktadır" şeklinde konuştu. 

- 81 il müftüsü ile iki önemli çağrı

Mehmet Görmez, 81 il müftüsüyle iki önemli çağrıda bulunduklarını aktararak, milletin her bir ferdine olduğunu belirttiği çağrıyı şöyle dile getirdi: 

"Ülkemizin etrafının ateş çemberine döndüğü bir zaman diliminde gelin, birbirimize ensar olalım. Her türlü olumsuzluğa, saldırıya, oyuna, tuzağa, komplo ve plana rağmen gelin birbirimize muhacir olalım, birbirimize yurt olalım. Kur'an-ı Kerim'i ve Hazreti Peygamberin çağlar üstü örnekliğini esas almakla mükellef olduğumuzu asla unutmayalım."

Bölgedeki bütün hocaefendilere, alimlere, seydalara, mollalara, irfan erbabına, kanaat rehberlerine ve maneviyat önderlerine de çağrıda bulunduklarını belirten Görmez, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gelin, bu ülkeyi bir ateş çukurunun kenarından kurtarmak üzere harekete geçelim. Gelin cahiliye asabiyetinin ürünü olan bu ateşi birlikte söndürelim. Kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen bu fitne ateşini söndürmek için camilerimizden, mescitlerimizden, medreselerimizden, kurslarımızdan ve evlerimizden dışarıya çıkalım. Müftülerimizle, vaizlerimizle, din gönüllüsü kardeşlerimizle birlikte milletimizin her ferdini yanımıza alalım. Barışın kelamını yazalım. Sadece kelamını değil barışın hukukunu, kardeşliğin ahlakını yeniden inşa edelim. Kalemin her türlü kılıçtan ve silahtan üstün olduğunu haykıralım. Uykudaki çocukların bile ensesine kurşun sıkan bu cahiliye anlayışına tenezzül etmeyerek hep birlikte sesimizi yükseltelim. Bu kirli kavgada hakkın, hukukun, adaletin, ahlak ve faziletin tarafında yer alalım. Unutmayalım ki barışa sadece ülkemizin ve milletimizin değil, umutlarını bu ülkeye ve bu millete bağlayan tüm mağdur ve mazlumların ihtiyacı var. Eğer bu ülkeye ateş düşerse sadece bu topraklarda yaşayanlar değil, dünyanın yedi iklim dört köşesinde yaşayan tüm mazlumların da bağrı yanar. Bunu asla unutmayalım."

Üzerinde durdukları dördüncü konunun dini-sosyal teşekküllerin ve sivil dini yapıların Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilişkileri ve hizmetleri hakkında olduğunu belirten Görmez, beşinci konunun ise "Aktüel siyasi politik süreçlerde Diyanet İşleri Başkanlığı ve din hizmetleri üzerindeki etkileri" üzerinde olduğunu ifade etti. 

Geçen aylarda gerçekleşen genel seçimlerde din-siyaset ilişkilerinin gündelik dilde yer aldığını ve dini hassasiyetleri yüksek olan kitleler nezdinde durumun tedirginlikle karşılandığının altını çizen Görmez, "Politik süreçlerin kendince makul sayılabilecek akışkanlığı içinde Diyanet’in tartışmalara dahil edilmesi, bu süreçte kullanılan malzeme ve argümanların günübirlik beklentileri karşılamaya yönelik olarak sıradan ve aceleci yorumlarla ilgili sahaya takdim edilmesi, Diyanet İşleri Başkanlığımızın, ülkemiz ve coğrafyamız için belli başlı kazanımları söz konusu olduğundan milletçe huzursuzluk yaratmıştır" değerlendirmesinde bulundu. 

- "Bağımsız olarak yeniden yapılandırılmalıdır"

Diyanet İşleri Başkanlığının da diğer kurumlar gibi dahili ve harici vesayet alanlarından uzak bir şekilde daima siyasetin dışında ve üstünde kalarak kendi hizmetlerini sürdürebilmesi gerektiğini vurgulayan Görmez, "Bunun için de kurum, olabildiğince özerk bir şekilde siyaset ve diğer ilgili kurumların etki alanlarından bağımsız olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Devletin dirliği ve milletin birliği etrafında din-i mübin-i İslam'ın her daim hayatın içinde varlığını devam ettirmesi onun her türlü vesayetten uzak durmasıyla mümkündür" dedi. 

"Sözlerimi bir mütefekkirimizin bütün yaşadıklarımızın sebeplerini ifade eden şu anlamlı sözüyle bitirmek istiyorum, Bediüzzaman Said Nursi" diyen Görmez, şunları kaydetti:

 "İslamiyet'in mağz ve lübbünü terk ederek kışrına ve zahirine vakf-ı nazar ettik. Yani İslamiyet'in özünü ve gayesini terk ederek, kabuğuna ve zahirine nazarlarımızı vakfettik ve aldandık. Ve su'-i fehm ve su'-i edeb ile İslamiyet'in hakkını ve müstehak olduğu hürmeti ifa edemedik. Zira biz İsrailiyatı usulüne vehikayatı akaidine ve mecazatı hakaikine karıştırarak kıymetini takdir edemedik. O da ceza olarak bizi dünyada te'dib için zillet ve sefalet içinde bıraktı. Bizi kurtaracak yine onun merhametidir."

Mehmet Görmez, barışın ancak gerçek bir sevgiyle, muhabbetle gürbüzleşebileceğini dile getirerek, "İslam öldürmeyi değil oldurmayı, yıkmayı değil yapmayı, yakmayı değil söndürmeyi, ağlatmayı değil güldürmeyi, yitirmeyi değil bulmayı öngörür. İslam varlığı nuruyla kuşatan Yüce Yaratıcı'nın rahmetiyle müjdeler, adaletiyle hükmeder, merhametiyle nimetlendirir" ifadesini kullandı.