ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "90'lı yıllara dönüş kesinlikle söz konusu değildir. Güvenlikçi politikalara devlet teslim oldu yaklaşımı da son derece yanlıştır. Devlet demokrasi ve hukuk zemininde kalarak terörle mücadele etmektedir, güvenlik tedbirleri almaktadır. Bunun yanında reformlardan yatırımlara, hizmetlere kadar ne varsa eş zamanlı olarak bunlar da devam etmektedir" dedi.

Akdoğan, AA Editör Masası'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

"Bölgedeki son gelişmelerle devletin eski güvenlikçi politikalara, yani 90'lı yıllara döndüğü iddiaları gündeme getiriliyor. Bu iddiaları nasıl karşılıyorsunuz?" sorusu üzerine Akdoğan, bölgedeki tabloyu en iyi bölgedeki insanların bildiğini aktardı. Devlet güvenlik tedbirleri geliştiriyorsa bunun bölge halkının talep ve ihtiyacı doğrultusunda gerçekleştirildiğini vurgulayan Akdoğan, "Özellikle seçim döneminde çok açık bir baskı, şiddet, şantaj ve tehdit yaşandı. HDP, terör örgütünün yedeğinde ve desteğinde orada bir kampanya yürüttü. Diğer partilerin tabelaları söküldü, araçları taşlandı, her türlü baskı uygulandı. Buna karşı devletin güvenlik tedbiri alması gerekir" diye konuştu.

Politikalarında bir paradigma değişikliği yaşanmadığını ifade eden Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çözüm Süreci sırasında örgütün istismarıyla bir güvenlik açığı oluşmuştur. Alınan tedbirlerle bu güvenlik açığı giderilmektedir. Bu halkın talebi, kamu düzeninin de gereğidir. Çünkü düzen almayan bir yerde hak ve özgürlükler yaşatılamaz, korunamaz. Bunların yapılması gerekiyor. 90'lı yıllara dönmekle hiçbir ilgisi yoktur. Bunu en iyi bölge insanı bilir. 90'lı yıllarda faili meçhuller vardır, yargısız infazlar vardır, hukuksuzluklar vardır, terörle mücadele bağlamında yapılmış çok büyük yanlışlıklar vardır. Bugün devlet terörle mücadeleyi hukuk içinde vermektedir. Demokrasiyi ve hukuku korumak için vermektedir. Halkın hak ve özgürlükleri çiğnenmesin diye vermektedir. Ve o gün olmayan demokratik reformlardı, yatırımlardı, hizmetlerdi, halkın kucaklanmasıydı. Bugün bunların hepsi var. Bunlara ilave olarak bu güvenlik tedbirlerinin de geliştirilmesi gerekiyor. Yani şartlar tamamen farklıdır, 90'lı yıllara dönüş kesinlikle söz konusu değildir. Güvenlikçi politikalara devlet teslim oldu yaklaşımı da son derece yanlıştır. Devlet demokrasi ve hukuk zemininde kalarak terörle mücadele etmektedir, güvenlik tedbirleri almaktadır. Bunun yanında reformlardan, yatırımlara, hizmetlere kadar ne varsa eş zamanlı olarak bunlar da devam etmektedir."

-"Operasyonlar ezberi bozdu"

Yalçın Akdoğan, "DAEŞ operasyonlarının PKK operasyonlarını maskelemek için yapıldığı iddia ediliyor. Siz bu iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusuna, PKK'nın DAEŞ konusunda çok kirli bir kampanya yürüttüğünü söyledi.

Paralel yapı ve iş birlikçileri de dahil terör örgütlerinin Türkiye'yi uluslararası alanda zora düşürmek için "Türkiye, DAEŞ'i destekliyor" algısı oluşturmak istediğini belirten Akdoğan, "Çünkü kendileri DAEŞ'i bir kaldıraç olarak kullanmak istiyorlar. Asıl maskeleyen odur. DAEŞ'i maskeleyerek, DAEŞ ile verdikleri mücadeleyi maskeleyerek örgütü meşrulaştırmaya çalışıyorlar. PKK'ya uluslararası zeminde farklı bir konum üretmeye çalışıyorlar. Burada DAEŞ'i bu şekilde kullanan bir kere PKK'dır. Burada bizim verdiğimiz mücadele samimi bir mücadeledir" ifadesini kullandı. 

"Bu örgüt ortaya çıktığı günden beri bu mücadele verilmektedir. Ama bunun illa davulla zurnayla verilmesi gerekmiyor. Neticede Türkiye'nin de bir takım hassasiyetleri var. Bu çerçevede, düşünün turizm döneminde bir takım şeyler var, operasyonlar yapılıyor olabilir ama bunu bangır bangır yapmanız gerekmez" diyen Akdoğan, şöyle devam etti: 

"Önemli olan oradan netice almaktır. Buna dönük de terör örgütü ilan edilmiştir, 2014'te Niğde'de bir saldırı olmuştu, arkasından çok büyük bir operasyon gerçekleştirildi. Ayrıca 500 kişi bu örgütle ilişkili oldukları gerekçesiyle gözaltına alındı. Bunların yüzü tutuklandı. Bin kişi bu gerekçeyle Türkiye'ye sokulmadı. 300'den fazla kişi sınır dışı edildi. 2011'de biz bir tahdit listesi oluşturduk. Dünyanın neresinden bu tür ilişkili kişiler, şahıslar, müzahir yapılar kimlerdir, Türkiye'ye bunlar sokulmasın diye 108 ülkeden 16 bin kişinin Türkiye'ye girişi yasaklandı. Girmiş olan 520 kişi geçen yıl, 700 civarında kişi de bu yıl sınır dışı edildi. Türkiye, tüm terör örgütleriyle samimi, kararlı bir mücadele yürütmektedir. Dediğim gibi PKK, kendini meşrulaştırmak için DAEŞ'i kullanıyordu, şimdi denklem tersine döndü. Suruç olaylarından sonra bunlar Türkiye'yi nasıl mahkum edebiliriz, nasıl bu örgütle iş birliği içinde gösterebiliriz diye bir kara kampanya başlattılar. Bu bizim yaptığımız operasyonlar aynı anda hem DAEŞ'e hem PKK'ya hem DHKP-C'ye bütün bu ezberi, kurguyu ve oyunu bozdu. Yani bu hükümet Suruç'un altında kalır derken hükümet Suruç'ün üstüne çıktı. Tüm dünya taziye mesajları verdi, bizim verdiğimiz mücadelenin haklılığı ortaya çıktı. PKK için uluslararası zeminde üretilmeye çalışılan bu yeni imaj, meşrulaştırma çabası, bu külliyen çökmüş oldu. Yani bunu nasıl istismar ederiz dediler ve bunun altında kaldılar."

-"İklimi onlar bozdu"

Akdoğan, "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın silahların bırakılmasını engellediği yönündeki ilk açıklamayı Sırrı Süreyya Önder yapmıştı. Sonrasında da Selahattin Demirtaş bunu tekrarladı. Bu konuda ne söylemek istersiniz?" sorusuna, HDP'nin bu konuda bir oyun, adeta bir kumar oynadığını, barajı geçmek için kirli bir iş birliğine girdiğini, süreci feda ettiğini, şimdi de bunu kime fatura edebiliriz diye bir arayışa başladıklarını belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedefe konulmak istendiğine dikkati çeken Akdoğan, iddiaların asla gerçeği yansıtmadığına işaret ederek, "İklimi onlar bozmuştur. Bunlar her türlü tahrikte bulunmuştur, sözlerinde durmamışlardır ve süreci zehirleyen de bunların eylemleri, söylemleri, tavırları ve ikircikli tutumları olmuştur. Yani Cumhurbaşkanımıza burada atfedilmek istenen olumsuzlukların hiçbiri doğru değildir" dedi.

-"Kurdukları tuzak kendi başlarına geçti"

Akdoğan, "HDP yönetimi ve Kandil'in uluslararası Türkiye karşıtı konsorsiyumla ilişkisini arttırıp, Öcalan'ı devre dışı bırakıp, barış çağrılarını uygulamadığı, tam tersine Çözüm Sürecinde uzatılan devlet eline şiddet ve terörle karşılık verdiği değerlendirmeleri yapılıyor. HDP ve Kandil, Öcalan'ı sizce artık denklem dışında mı tutuyor?" sorusuna, Türkiye'nin bu süreçte hızlı mesafe alması ve birkaç ay içinde sonuç alacak olmasının birçok kişinin ezberini bozduğunu ve onlara panik yaşattığını bildirdi.

Bu kesimlerin, "Türkiye kendi kendine bu sorunu nasıl çözebiliyor, nasıl bu kadar hızlı netice alabiliyor? PKK denklemden çıkmasın" dediğini ve bu yönde politikalar yürüttüğünü belirten Akdoğan, şu ifadeleri kullandı: 

"Şimdi burada bazı ülkeler, eğer PKK silah bırakırsa denklemden çıkarsa Türkiye'ye karşı eylem yapmazsa döner bize karşı eylem yapar diye bu süreci sabote etmek istedi. Bazı ülkeler, bölgede IŞİD vesaire yeni bir denklem var. Buradan PKK'yı çıkarmayalım. Bunu biz bölgede kullanıyoruz diye bize karşı çıktı. Bazıları da Türkiye kendi kendine bir süreç yapıyor ve neticeye gidiyor. Niye biz bu işin dışındayız, biz de bunun bir parçası olmalıyız diye bu süreci bozacak bir takım yaklaşımlar içine girdi. Örgüt de burada bir panik atak geçirdi. Bölgede silah üzerinden bir sürü şey yapılıyor. Ben niye silah bırakacağım. Bunun üzerine bu iş nasıl olmaz düşüncesi bütün bunları bir araya getirdi. Onun için bahsettiğimiz konsorsiyum oluştu, bu süreci nasıl bozarız? Türkiye bunu nasıl yapıyorsa hangi enstrüman üzerinden sonuca gidiyorsa biz onu ortadan kaldıralım, onu anlamsızlaştıralım. Yeni aktörler ortaya çıkaralım, o aktörleri biz kontrol edebilelim. Böyle bir yaklaşım üzerine işte mevcut aktörler, hükümetin, devletin bir şekilde neticeye ulaşmak için burada değerlendirdiği aktörlerin dışında, yeni aktörler üretip, diğerlerini anlamsızlaştırıp kendi kontrollerinde süreci nasıl manipüle edebiliriz, bozabiliriz. Aslında bu seçim sürecinde yaşananlar tamamen bunun parçası bir durumdu. Bu yeni yeni anlaşılıyor."

Akdoğan, yaşanan olumsuzluklar görülünce kimlerin kendini nasıl kullandırttığının, nasıl bir oyunun parçası olduğunun ve ne yapılmak istendiğinin daha iyi anlaşıldığını söyledi.

Akdoğan, şunları kaydetti:

"Ama bunlar her şeyi kaybediyorlar. Yanlış bir hesap yaptılar, kumar oynadılar ve bir kayıp içindeler. Bölge halkı da oynanan oyunu görüyor. Uluslararası zeminde PKK'yı meşrulaştırma çabaları tamamen çöktü, tekrar bu bir terör örgütüdür tanımlanması, konumlandırması yenilenmiş, tazelenmiş oldu. Terör olayları üzerinden Türkiye'ye bir şekilde ayar vermeye çalışırlarken kendileri bir şekilde zor duruma düştüler. Türkiye gerçekten haklı bir yerde duruyor, samimi bir çaba içinde. Kurdukları tuzak kendi başlarına geçti."

(Sürecek)