KAHİRE (AA) - Lübnan merkezli Şii Hizbullah hareketinin bir hafta arayla Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Arap Birliği tarafından "terör örgütü" ilan edilmesi farklı yönleri ve muhtemel sonuçları ile değerlendirilmeye devam ediyor.

AA muhabirine konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Londra merkezli Doğu Arapları Stratejik Medeniyet Araştırmaları Merkezi Müdürü Zuheyr Salim, Hizbullah'ın terör örgütü listesine alınması kararını memnuniyetle karşıladığını belirterek, "Hizbullah'ın Suriye'de sivilleri öldürdüğü ilk gün terör örgütü listesine alınması gerekiyordu. Bu geç kalınmış bir karar" dedi.

Hizbullah'ın yerel ve uluslararası tüm kararları ihlal ettiğini belirten Salim, "Hizbullah'ın terör örgütü listesine alınması, İran'ın Arap bölgesindeki faaliyetlerinin sınırlandırılması açısından iyi bir başlangıç. Söz konusu karar, teröre karşı yürütülen uluslararası mücadeleye büyük katkı sağlayacak" diye konuştu.

Sünni-Şii çatışmasının körüklenmesi

Öte yandan Ahram Stratejik ve Siyasi Araştırmalar Merkezi uzmanı Yusra el-Azbavi de Arap Birliği'nin geçen cuma günü 145. Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda "Hizbullah'ın terör örgütü listesine alınması" kararını, temelde İran'a yönelik bir adım şeklinde değerlendirerek, "Hizbullah, bölgede İran etkisindeki en önemli oluşumlarından biri. Birliğin, Hizbullah'ı terör örgütü ilanı, özellikle Sünni-Şii çatışmasını körüklüyor" dedi.

İran destekli Hizbullah ile Suudi Arabistan arasındaki çekişmenin, tarafların askeri açıdan ülke içinde ve dışındaki çıkarlarına zarar verecek boyutlara ulaşabileceğini söyleyen Azbavi, bunun son gelişmelerin ardından Hizbullah'ın atacağı adımlarla şekilleneceğini savundu.

"Karardan karlı çıkan İsrail"

Azbavi, söz konusu kararın Hizbullah-Suudi Arabistan gerginliğini açık bir düşmanlığa dönüştürebileceğini vurgulayarak, şunları söyledi:

"Hizbullah ile Suudi Arabistan arasında oluşacak düşmanca tutum, Tel Aviv yönetimi karşısında yer alan silahlı Arap direniş hattını zayıflatacaktır. Kararın İsrail'i işgalci bir yapı olarak kabul ederek askeri direnişi zorunlu gören ve bir ülkenin karar mekanizmasında etkin rol oynayan silahlı bir grubu hedef aldığı göz önünde bulundurulursa, bu karardan en karlı çıkan İsrail olacaktır."

Kararın Lübnan ve Suriye başta olmak üzere bölge ülkeleri üzerindeki muhtemel yansımalarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Azbavi, "Hizbullah'ın güç kaybı yaşayacağı aşikar. Diğer yandan Hizbullah'ın devlet içinde bir devlet gibi olduğu düşünüldüğünde Lübnan'daki güçler bu karardan elbette istifade edecektir" diye konuştu.

Arap Birliği'nde karara çekimser kalan ülkeler

Azbavi, Arap Birliği'nin "neredeyse oy birliği" ile verdiği karara Irak ve Lübnan'ın çekimser kalması, Cezayir'in de bazı mülahazalarda bulunmasına ilişkin ise şu ifadelere yer verdi:

"Irak nüfusunun çoğunluğunu Şiiler oluşturuyor ve Hizbullah'ı destekliyor. Cezayir de Arap-İsrail çatışmasında Arap direnişini destekleyen kararlı bir tutum sergiliyor. Lübnan'da ise ülkenin aldığı tüm kararlardaki Hizbullah etkisi sır değil."

Siyaset sosyolojisi uzmanı Prof. Ahmed et-Tehemi ise Lübnan, Cezayir ve Irak gibi ulusal eğilimlerin muhalif tutumuna rağmen Hizbullah'ın terör örgütü listesine dahil edilmesiyle Suudi Arabistan'ın amacına ulaştığına dikkati çekerek, "Mısır bu konuda gevşek davrandı. Belki de Hizbullah'ın terör örgütü listesine dahil edilmesi karşılığında, Kahire yönetimi eski Dışişleri Bakanı Ahmed Ebu Gayt'ın Arap Birliği'nin genel sekreterliğine getirilmesi için pazarlık yaptı" dedi.

Kararın bölgedeki yansımaları

"Arap Birliği'nde önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan ve Katar'ın izlediği siyaset ile uyumlu bir dönüşüm yaşanabilir" diyen Tehemi, sözlerine şunları ekledi:

"Mevcut durum, Rusya destekli Şii eksen ile Körfez ülkeleri arasında yaşanacak muhtemel bir gerginliğe doğru evriliyor. Bu, Suriye ve Lübnan'daki olayları olumsuz etkileyecektir. Son gelişmeler, tarafların çıkarlarına hizmet etmiyor. Lübnan, Arap çatışmasından çıkabilmek için uluslararası dengelere mahkum oldu."

Ortadoğu'da gerilen ilişkiler

Yemen ve Suriye'deki vekalet savaşları çerçevesinde İran-Suudi Arabistan hattındaki yüksek gerilim, Riyad'ın 1 Ocak'ta Şii din adamı Ayetullah Nemr Bakır en-Nemr'i idam etmesinin ardından daha da arttı, gerginlik bölgedeki ülkeler çapında diplomatik seviyeye sıçradı.

Suudi Arabistan, ülke siyasetinin çalkantılı bir dönemden geçtiği 2013 sonunda Lübnan ordusuna 3 milyar dolar değerinde silah ve ekipman yardımının yanı sıra Ağustos 2014'te de Lübnan emniyetine iç güvenlik için 1 milyar dolar değerinde yardım yapacağını bildirdi. Ancak Riyad yönetimi, bölgedeki son gelişmelerin ışığında 19 Şubat 2016'da "Lübnan’ın iki ülke arasındaki kardeşçe ilişkilere uymayan tutumu" sebebiyle 4 milyar dolarlık yardım kararından vazgeçtiğini açıkladı.

Bu bağlamda 2 Mart'ta KİK yaptığı yazılı açıklamayla Lübnan merkezli Şii grup Hizbullah, tüm yöneticileri, ona bağlı ve ondan doğan örgütlerle beraber terör örgütü ilan ederken aynı gün içinde Arap İçişleri Bakanları Kurulu da Tunus'taki toplantısında Hizbullah'ı terör örgütü olarak nitelendirdi.

Bunu Arap Birliği'nin 11 Mart'ta düzenlenen 145. Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda Hizbullah'ın terör örgütü ilan edilmesi takip etti. Neredeyse oy birliği ile alınan karara, Irak, Cezayir ve Lübnan ise çekince koydu.

Hizbullah'ın terör örgütü ilan edilmesi bölge ülkelerinde farklı tepkilere yol açarken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise KİK'in konu hakkındaki açıklamasını "harika bir karar" şeklinde değerlendirmişti.