Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş, "Türkiye kendi tarımsal yapısı, gerçekleri ve sosyo-ekonomik şartlarına uygun olarak, tarımsal ve kırsal alt yapının iyileştirilmesine ve sektörün verimliliğinin ve rekabet gücünün artırılmasına yönelik etkin ve istikrarlı politikalar uygulamalı ve bu amaçla tarıma yeterli ve gerekli kaynağı aktarmalıdır" dedi.

Ortak Piyasa Düzeni Gerekliliklerine Uyum için Strateji Geliştirilmesi Teknik Yardım Projesi açılış merasimi, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Mehmet Daniş’in katılımıyla yapıldı. AB Ortak Piyasa Düzeni (OPD) mevzuatının, katılım süreci kapsamında kademeli olarak benimsenmesine yönelik bir strateji oluşturulması ve OTP ile OPD rejimine ilişkin kurumsal kapasitenin geliştirilmesi amacıyla gerçekleştirilecek ve 1 yıl sürecek projenin açılışında konuşan Daniş, son yıllarda gıda krizleri, ekonomik krizler, buna bağlı resesyon ve iklim değişikliği gibi küresel sorunların yanı sıra, tarımın ilişkide olduğu diğer sektörlerdeki sıkıntıların da tetiklemesiyle, dünyanın, adeta tarımı yeniden keşfettiğini ifade etti. Tarımsal nüfus ve dolayısıyla tarımsal istihdamın düşmekte olduğunu, tarımın milli ve global ekonomideki payının azaldığını belirten Daniş, "Bunlarla ters orantılı olarak, tarımın stratejik önemi artmaktadır. Üstelik, gıda güvenliği uzun yıllardır dünya gündeminde olmakla birlikte, tek mesele gıdaya erişim değildir. Zenginleşen nüfusun gıda tercihlerindeki değişiklikler nedeniyle, daha kaliteli ve sağlıklı gıdaya erişim de önemli bir mesele haline gelmiştir. Konuyu bu iki boyutu ile ele almaya dikkat etmek gerekir" şeklinde konuştu.

"Amacımız gıda güvenliğini ulusal düzeyde sağlamak"

Dünyada hiçbir oluşumun, kendisini sürekli yenilemeden gücünü arttırması, hatta hayatta kalmasının mümkün olmadığını belirten Daniş, 20’nci yüzyılın en önemli ekonomik oluşumlarından biri olan ve 21’inci yüzyılda uluslararası alanda en etkin güç olmayı hedefleyen AB’nin ilerleyen yıllarda işbirliğini, siyaset ve güvenlik alanına da yansıttığını ve bugün dünyada yapısal açıdan çok farklı ve önemli bir güç olarak ortaya çıktığını dile getirdi. "AB kendini sürekli yenileyerek yoluna devam etmektedir. Bu değişim sadece ekonomi, siyaset ve güvenlikle sınırlı değildir. AB, az önce belirttiğim hususların da etkisiyle, tarım alanında da kendini sürekli yenilemekte, Ortak Tarım Politikası (OTP) da bu değişimlerden nasibini almaktadır" diyen Daniş konuşmasına şu şekilde devam etti:

"İlk bakışta, AB politikalarına ve mevzuatına uyum sağlaması gereken bir aday ülke olarak, ulaşmaya çalıştığımız hedefin hareket halinde olması büyük bir zorluk olarak görülebilir. Bu bakış açısı, elbette bir noktaya kadar doğrudur da. Ancak, değişim sadece, AB’ye ait bir kavram değildir. Türk tarımı da değişmekte, büyümekte ve gelişmektedir. Nitekim, AB ile Türkiye’nin politikaları sanıldığı kadar birbirinden kopuk değildir. 2013-2020 dönemi Ortak Tarım Politikası’nın amaçları incelediğinde, Bakanlığımın son yıllardaki uygulama amaçları ile çoğunun örtüştüğü görülmektedir. Çünkü amacımız, ekonomik, sosyal ve ekolojik bakımdan sürdürülebilir bir tarım sektörü sağlamak, iklim değişikliğinin negatif etkileri ile mücadele etmek ve gıda güvenliğini ulusal düzeyde sağlamak ve global düzeyde bunun sağlanmasına yardımcı olmaktır. Tüm bunların ışığında, Türkiye; kendi tarımsal yapısı, gerçekleri ve sosyo-ekonomik şartlarına uygun olarak, tarımsal ve kırsal alt yapının iyileştirilmesine ve sektörün verimliliğinin ve rekabet gücünün artırılmasına yönelik etkin ve istikrarlı politikalar uygulamalı ve bu amaçla tarıma yeterli ve gerekli kaynağı aktarmalıdır. Bu noktada, Ortak Tarım Politikası’nın ilk yıllarında ağırlıklı olan, ancak yıllar içinde yerini giderek doğrudan ödemelere ve kırsal-yapısal politikalara bırakan OPD konusu, uyum çalışmalarımızda bu zamana kadar çok öne çıkmamış olsa da, piyasalarda istikrarın sağlanması, tarım sektörünün rekabet gücünün artırılması ve üretim-pazarlama zincirinin geliştirilmesi itibariyle büyük önem taşımaktadır.

Dolayısıyla, projenin çıktısı olarak hazırlanacak Strateji Belgesi’ni son derece önemsiyor ve önümüzdeki dönemdeki çalışmalarımızda yararlanacağımız önemli bir kaynak olacağına inanıyorum."