Ülkemizde uzun yılların geleneği, mağduriyete neden olan "taziye yemeği verilmesi" bazı il ve ilçelerde sona eriyor. Yakınlarını kaybedenler, 3 gün boyunca başsağlığı dileklerini kabul ettiği taziye evlerinde, yüzlerce misafire iki öğün yemek veriyor. Bu uygulamanın bazı aileler için mağduriyete dönüşmesi üzerine geleneğe son verilmesi için Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bazı il ve ilçelerde çalışmalar başlatılmıştı.

Bazı illerde bu mağduriyetin önüne geçilirken, geleneğin devam ettiği illerde de vatandaşlar bu çalışmanın başlatılmasını bekliyor.

Peygamberimizden nakledilen bir rivayet şöyledir:

Abdullah b. Cafer’den… Demiştir ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Cafer’in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir.” (Ebu Davud, Cenâiz, 25-26; Tirmizî, Cenaiz 21; İbn Mace, Cenaiz 59; Ahmed b. Hanbel, 6/380)

Bu hadis sebebiyle cenaze sahiplerinin kendilerine taziye için gelen misafirlerine yemek hazırlaması mekruh kabul edilmiştir. Hatta Cerir b. Abdullah el-Becelî radıyallahu anh tarafından söylenen “Biz ölünün ailesi yanında toplanmayı ve onların yemek hazırlamasını onun üzerine feryad-ü figan ederek ağlamaya denk (bir günah) olarak görürdük.” (İbn Mace, Cenâiz, 60) rivayeti de dikkate şayandır. Fakat uzaktan gelip de geceyi ölü evinde geçirmek mecburiyetinde kalan kimselere, ölünün ev halkı tarafından yemek hazırlanması bazı ulema tarafından caiz görülmüştür.

CENAZE SAHİPLERİNİN, MERASİME KATILANLARA YEMEK VB. İKRAMLARDA BULUNMASI UYGUN MUDUR?

Diyanet İşleri Başkanlığı resmi internet sitesinden alınan bilgiye göre, Bir yakınını kaybetmenin üzüntü ve sıkıntısı içinde olan cenaze sahiplerinin, taziye için gelen misafirlere yemek hazırlayıp sunması ilave bir telaş ve sıkıntıya sebep olacağından mekruh görülmüştür (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, III, 148). Bunun yerine komşular veya yakınlarının, cenaze sahiplerine ve gelen misafirlere ikramda bulunmaları sünnettir (Tirmizî, Cenâiz, 21).
Bunun yanında cenaze sahiplerinin mezarlıkta veya evde helva, ekmek gibi şeyler dağıtmalarının dinî bir dayanağı yoktur. Dinî bir gereklilik olarak görmeden yapılmasında bir sakınca olmayacağı söylenebilirse de bu tür uygulamaların kısa süre sonra cenazeyle ilgili bir dinî hüküm olarak algılanması tehlikesi bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ikramlar dinî bir zorunluluk olarak yapılırsa, bid’at ve hurafe sayılır.