Dicle Üniversitesi’nde (DÜ) “Çözüm Süreci ve Barış İçin Yeni Anayasa” adlı panel düzenlendi.

DÜ ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) işbirliğiyle “Çözüm Süreci ve Barış İçin Yeni Anayasa” adlı panel düzenlendi. DÜ Kongre Merkezi’ndeki panelin moderatörlüğünü Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr Vahap Coşkun yaptı. Panele, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu üyesi ve akademisyen Prof. Dr. Osman Can, DÜ Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi ve anayasa profesörü Fazıl Hüsnü Erdem ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Doç. Dr. Selin Esen ise konuşmacı olarak katıldı.

“NEGATİF BARIŞ EVRESİNDEYİZ”

Çok sayıda akademisyen ve öğrencinin de izlediği panelde konuşan Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Türkiye yaklaşık 2 yıldır çözüm süreci olarak adlandırılan bir sürecin yaşandığını belirterek, 6-8 Ekim olaylarına kadar bu sürecin ağır aksak da olsa işlediğini ifade etti. Ama bu olaylarla birlikte süreçte bir türbülans yaşandığını vurgulayan Erdem, hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalara bakıldığını bu türbülansın atlatıldığını dile getirdi. Süreci 6-8 Ekim’e kadar nispi olarak çatışmasızlık halini ifade ettiğini aktaran Erdem, “Biz buna negatif barış diyoruz. Pozitif barış aşamasına geçilmemiş bir aşamayı ifade ediyordu. Çok önemli bir adımdı bu. En büyük önemi ise evlere cenazelerin gelmemesiydi. Umarız bundan sonra da devam eder” dedi.

“POZİTİF BARIŞIN UZAĞINDAYIZ”

Sürecin nihai hedefinin pozitif barışı gerçekleştirmek olduğunu da vurgulayan Erdem, “Kürt meselesi açısından konuşacak olursak ‘pozitif barış’ Kürt meselesinin önemli ölçüde çözüme kavuşturulup, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devletinin eşit vatandaşları olarak görüldüğü, yine Kürtlerin devletle ve toplumun diğer kesimleri ile kucaklaşabilecekleri bir toplumsal siyasal vasata işaret ediyor. Bugün itibariyle bunun uzağındayız. Ama hedefimiz bu barışı gerçekleştirmek” diye konuştu.

“BARIŞIN RUHUNA UYGUN ANAYASA YAPILMALI”

Pozitif barış haline geçebilmek için bir takım adımların atılması gerektiğine dikkat çeken Erdem, “Bunun en önemlisi çözüm sürecinin ve ilerleyen sürecin barışın ruhuna uygun yeni bir anayasa yapmaktadır. Yeni bir anayasa yapmak bu pozitif barış olarak adlandırdığımız barış halinin temel gereklerinden biridir. Yeni bir anayasa yapmak gereği ve ihtiyacı sadece Kürt meselesinin çözümü noktasında değil, diğer sosyo-kültürel alanda yaşanan bir takım kimlik sorunlarının çözümü için de gerekliliktir” diye konuştu.

“ANAYASADA GARİPLİK VAR”

1982 Anayasası’na bakıldığında 1961 Anayasası’ndaki düzenlemelerin aynısının tekrar ettiğini gördüklerine işaret eden Erdem, şunları kaydetti:

“Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür ifadesi kullanılıyor. Burada bir gariplik var. Bir kere vatandaşlık yerine ‘Türk kimdir?’ sorusuna cevap aranıyor. Bugüne kadar ki resmi tez şu doğrultuda olmuştur; ‘Burada zikredilen Türklük etnik bir kimliği ifade etmiyor bir siyasi bağ olan vatandaşlığı ifade ediyor.’ Ama cumhuriyetin ilk yıllarından 2000’li yıllara ya da sürece kadar baktığımızda bunun böyle olmadığını görüyoruz. Önümüzde 3 seçenek var. Birincisi, birçok dünya anayasasında olduğu gibi vatandaşlık düzenlemesine yer verilmez. Sadece bir hak öznesi olarak vatandaştan söz edilir. Örneğin; ‘Her vatandaş seçme ve seçilme hakkına sahiptir’ der. İkincisi vatandaşlık düzenlemesine yer verilir ama vatandaşlık tanımı yapılmaz. Üçüncü seçenek ise vatandaşlık düzenlenmesine yer verilir ve tanımda yapılabilir. Ama bu tanım bir etnik, dinsel, dilsel ya da bir kültürel kümeye referansla değil bir coğrafyaya referansla yapılabilir.”