İzmir Üniversitesi’nde düzenlenen "21’inci Yüzyılda Barış ve Güvenliğin Tesisi” başlıklı panelde, uluslararası desteğe sahip devlet içi etnik ve dini çatışmalar ile kitle imha silahlarının terör örgütlerinin eline geçmesi, 21’inci yüzyılda barış ve güvenliği tehdit eden en önemli risk olarak değerlendirildi.

İzmir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü tarafından düzenlenen “21’inci Yüzyılda Barış ve Güvenliğin Tesisi” başlıklı panelde, soğuk savaş dönemi sonrası dünya barış ve güvenliği konusunda mevcut riskler ve olası önlemler ile NATO ve Barış Gücünün rolü konuları masaya yatırıldı. Hukuk Fakültesi Dekanı ve Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Merdan Hekimoğlu tarafından oturum başkanlığı yapılan panele Balıkesir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Ercan Yılmaz, Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Siret Hürsoy ve İzmir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç.Dr. Sertif Demir konuşmacı olarak katıldı. Panel sonrası konuşmacılara teşekkür plaketlerini Prof.Dr. Hekimoğlu takdim etti.

“DEVLET İÇİ ÇATIŞMALAR GÜÇ KULLANIMIYLA HALLEDİLEMEZ”

“Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Devlet İçi Çatışmalar” başlıklı bir sunum yapan Prof.Dr. Ercan Yılmaz, 21’inci yüzyılda dünya barışı için en önemli tehdidi, devlet sınırları içinde başlayan ancak zamanla sınırları aşıp ulusal ve bölgesel boyut da kazanabilen, genellikle etnik kimlik ve dini, mezhepsel ayrışmaya dayalı mücadelelerin oluşturduğunu söyledi. Yılmaz, bu çatışmaların sadece “dış desteklerin etkisi” ile açıklanmasının gerçekten uzak bir yaklaşım olduğunu söyledi. Devlet içi güç kullanımının bu tür sorunları baskılayabildiği ancak çözemediğini hatırlatan Yılmaz, “Güç kullanımına maruz kalan gruplar bunu zaman içinde bir travmaya dönüştürür ve intikam arayışı içine girer. Dolayısıyla devlet içi çatışma sorunu güç kullanımıyla halledilemez. Eğer güç kullanımı gerekli ise de güç kullanımının kimin tarafından gerçekleştirildiği önemlidir. En meşru güç kullanımı Birleşmiş Milletler tarafından gerçekleşendir” dedi. Güç kullanımının ardından gelecek süreçte en önemli noktanın iç barışın yeniden inşası olduğunu ifade eden Yılmaz, toplum tarafından desteklenmeyen iç barışın kalıcı olamayacağını savundu.

“TEHDİDİ OLUŞTURAN DÜŞMANI TANIMLAMAK MÜMKÜN DEĞİL”

Prof. Dr. Siret Hürsoy, “21’inci Yüzyılda Güvenliği Tehdit Edici Olası Risk ve Tehditler” başlıklı bir konuşma yaptı. Prof.Dr. Hürsoy, günümüzde tanımlanabilecek iki kutuplu bir yapı ve tam olarak tanımlanabilecek bir düşman, risk ve tehdit olmadığını söyledi. Terörizm ve göç gibi bölgeler içi ve bölgeler arası güç mücadelelerine nükleer silahlar kullanarak müdahale edilmeyeceğini belirten Hürsoy, uluslararası müdahalelerin sorunu daha çok boyutlu hale getirdiğini ifade etti. Günümüz için geçerli olan şiddet olaylarını üç başlık altında tanımlayan Hürsoy, “Etnik, mezhepsel ve dini temelli olup ta siviller ile resmi savaşçıların ayrılamadığı savaşlar birinci grubu, ekonomik kazanç elde etmeye çalışan organize suç örgütleri ikinci, kitlelere karşı bilinçli şekilde yapılan insan hakları ihlalleri de üçüncü grubu oluşturmaktadır” dedi.

“NATO 21. YÜZYILDA DENGE UNSURU OLMAYA DEVAM EDECEK”

“21’inci Yüzyılda Barış ve Güvenliğin Tesisinde NATO’nun Rolü” başlıklı bir konuşma yapan İzmir Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç.Dr. Sertif Demir ise konuşmasına, NATO’nun son 20 yılda uluslararası güvenlik ve barışa önemli katkıları olduğunu söyleyerek başladı. Bugün devletler arası mücadelede ekonomik savaşların öne çıktığını belirten Demir, kitle imha silahlarının yıkıcı etkisinin devletleri bu tür savaşlara yönlendirdiğini söyledi. Küreselleşmenin global düzeyde bütünleşmeyi sağlarken yerel düzeyde ayrışma ve bölünmeyi hızlandırdığını vurgulayan Demir, “Küreselleşme, ekonomik refahı artırmışsa da bu refahtan herkesin eşit olarak faydalanamaması, post-modern sömürgecilik, ötekileştirme, sosyalizmin yıkılması sonucu ortaya çıkan ideolojik boşluk gibi faktörler dolayısıyla mikro milliyetçilik, dini motifli radikalizm ile etnik ve kültürel bölünme artmıştır” diye konuştu. Artan istikrarsızlıklar, ortaya çıkan yeni risk ve tehditlerin NATO’ya olan ihtiyacı artırdığını belirten Demir, Hizbullah ve Hamas gibi bölgesel güçlerin devletler karşısındaki konumunun özellikle değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Taliban’ın Pakistan’da okul basarak 126 çocuğu öldürdüğü katliamdan yola çıkan Demir, “Hali hazırdaki en büyük tehdit, kitle imha silahlarının terör örgütlerinin eline geçmesidir” saptamasında bulundu.