ANKARA (AA) - Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Elbette Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en önemli ve en tehlikeli sorun cemaatin illegal yapılanmasıdır. Yalnız bu düşünceyi ilk defa bugün dile getirmiyorum. Genelkurmay Başkanlığı dönemimde açıkça bu tehdide işaret ettim, 'Bugün bize, yarın size' dedim ama dinlemediler" dedi.

Yargıtay konferans salonundaki duruşmaya, İlker Başbuğ, Hurşit Tolon, Sinan Aygün'ün aralarında bulunduğu bazı sanıklar, sanık yakınları ve avukatlar katıldı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesinde yapılan "Ergenekon" davasının temyiz incelemesinin ikinci duruşmasında, alfabetik sıraya göre sanık savunmalarına devam ediliyor.

Mazeret bildirmesi nedeniyle savunma sırası verilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ 3.5 saat konuştu.

İlker Başbuğ, tarihin ilerisini göremeyenleri için acımasız olduğunu belirterek, Osmanlı Kürtlerinin 20. yüzyılın başında, kendi iradeleri dışında, büyük devletlerin uyguladığı Ortadoğu politikası sonucunda Türkiye, Irak ve Suriye olarak bölünmesinin ülke açısından bir iç ve dış güvensizlik ortamı yarattığını söyledi.

Bugün oynanan oyunun baş aktörlerinin değişmiş olabileceğini, ancak oyunun değişmediğini ifade eden Başbuğ, "Bakın Irak'ın Kuzeyinde bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşu, sadece zaman meselesidir. Buraya geldik maalesef. PKK, belki de beklemediği bir şekilde, Suriye'nin kuzeyinde kendi topraklarına sahip olma ışığını gördü. bu gerçekleri görelim. Türkiye'deki etnik Kürt milliyetçileri ise temelde iki ayrı millet olma iddiasını savunmaktadırlar. Bu ayrılıkçı bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın sonu, bağımsızlıktır. Dün birisi diyor ki, 'Bize ait toprakları zaten Cumhuriyet'te verdik'. Bunu hazmedebiliyor musunuz? Kimsenin de sesi çıkmıyor, ama benim yüreğim yanıyor" sözlerine yer verdi. 

- "Yapılacak ilk iş..."

Başbuğ, bu gelişmeler karşısında Türkiye'nin bölgesinde güçlü olması gerektiğini vurgulayarak, "Bunun için yapılacak ilk iş, Türk ordusunun kırılan gurur ve onurunun tamir edilmesidir. Çünkü bu orduya yarın ihtiyacımız olabilir. Bu gerçekleşirse aynı zamanda Türk Milletinin adalete karşı duyduğu güven de tazelenir" diye konuştu.  

Bir Genelkurmay Başkanının, özel yetkili savcılar ve hakimlerin yaptığı şekilde suçlanmasının kişisel kabul edilemeyeceğini dile getiren Başbuğ, şöyle devam etti:

"Bu suçlama, gerçekte onun şahsı üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneltilen ağır bir suçlamadır. Amaç, Türk ordusunun gurur ve onurunun kırılmasıdır. Onlar tarafından suçlanan Genelkurmay Başkanı ne yapmıştır? Sadece, Atatürk'ün bir subayı olarak, onun 'Hayat demek mücadele demektir. Hayatta başarı kazanmak, mutlaka mücadelede başarı kazanmaya bağlıdır' sözüne sadık kalarak, yalnız görevde bulunduğu süreçte değil, hayatının son dakikasına kadar mücadeleye devam etmiştir ve etmektedir. Eski itibarına kavuşan Türk ordusunun başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Çünkü bu ordunun mayası sağlamdır. Bu maya bozulmaz, kişiler değişse de maya sağlam. Çünkü bu ordu, Mustafa Kemal Atatürk'ün ordusudur. Bu ordu, Atatürk'ün dediği gibi, zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusudur. Ancak, geçtiğimiz dönemde Atatürk'ün ordusuna ihanet edildi."

- "Cemaat işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir"

Başbuğ, ihanetin kimler tarafından planlandığını, uygulandığını ve desteklendiğini açık şekilde ifade ettiğini söyleyerek, şöyle dedi:

"Amerikan yönetiminden bahsettim, siyasi iktidar 'Ne istediler de vermedik' ve 'aldatıldık' dediler, açık. Cemaat ise işlenen hukuk cinayetlerinin asli failidir. Bu cinayeti yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri kadroları vasıtasıyla işlemiştir. Siyasi iktidarlar, siyasi partilerdir, partidir, anayasamızda belli. Başı bellidir, sonu bellidir. Sonuçta, seçimler ile millet siyasi partilerden hesap sorar. Demokrasi bu. Cemaat deyince, başı bellidir ama sonu belli değildir. Görmüyorsunuz. Hele bu cemaat devleti ele geçirmeyi hedeflemiş ise bu tehdidi görmezlikten gelmek gaflettir, ihanettir." 

- Hanefi Avcı'nın son kitabından alıntı

Emekli Orgeneral Başbuğ, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın son kitabında "17 Aralık’ta başlayan operasyonun amacının yolsuzluğu ortaya çıkarmak değil, darbe olduğunu, rakibini devirmeyi ve iktidarı ele geçirmeyi hedeflediğini, ortada evet bir yolsuzluğun da olabileceğini ancak cemaatin hiçbir zaman yolsuzluğu önlemek ve bu yönde görev alma gibi bir hedefinin olmadığını" yazdığını aktardı. Başbuğ, kendisinin de bu görüşlere katıldığını dile getirdi. 

Başbuğ, "Bu çerçevede, elbette Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı en önemli ve en tehlikeli sorun cemaatin illegal yapılanmasıdır. Yalnız bu düşünceyi ilk defa bugün dile getirmiyorum. Genelkurmay Başkanlığı dönemimde açıkça bu tehdide işaret ettim, 'Bugün bize, yarın size' dedim ama dinlemediler. Her şey, net olarak ortadadır" dedi. 

Savunmasında Yargıtay Birinci Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in adli yıl açılış töreninde yaptığı konuşmadan alıntılar yapan Başbuğ, Cirit'in, "Son yıllarda, gündemin ön sıralarında yer alan davalarda temel kurallara aykırı şekilde yapılan adli işlemler Türk kamuoyunu ciddi şekilde meşgul etmiş ve uluslararası alanda da bunun yansımaları olmuştur. Hukuka aykırı işlemlerin hedefi olan gazetecilerin, siyasetçilerin, hakim ve savcıların, bürokratların ve kritik noktalardaki silahlı kuvvetler mensupları ile emniyet görevlilerinin toplum ve devlet hayatı açısından taşıdıkları önem dikkate alınırsa, söz konusu ihlallerin adalet sisteminin rutin işleyişinden kaynaklanan münferit hatalardan ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerekir" dediğini aktardı.

İlker Başbuğ, Yargıtay Birinci Başkanının, açık şekilde "kritik noktalardaki silahlı kuvvetler mensuplarının hukuka aykırı işlemlerin hedefi olduklarını, bu kişilerin devlet hayatı açısından taşıdıkları önemin dikkate alınmasını ve yapılanın rutin işleyişinden kaynaklanan münferit hatalar olarak görülmemesine işaret ettiği"ni söyledi. 

- "Süreçte hayatını kaybedenleri geriye getirebilecek bir güç var mı?"

HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz'ın 21 Eylül 2015 günü basına yansıyan konuşmasındaki "Yasa dışılığa, adalet ülküsü dışında hareket eden, hukuk zemininde kalmayan eylemlere göz yumulduğunda neler yaşandığını, yakın bir geçmişte, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, İzmir ve İstanbul Casusluk, Hanefi Avcı, İlhan Cihaner, Ahmet Şık, Nedim Şener soruşturma ve davalarında hep birlikte gördük, izledik ve ders aldık" sözlerine yer veren İlker Başbuğ, savunmasını şöyle tamamladı: 

"Her şey bütün çıplaklığı ile ortadadır. Adeta 'düşman hukuku' uygulanarak suçlananlar, cezaevlerinde yıllarca tutulanlar, çoktan Türk milletinin gözünde suçsuz oldular, çoktan beraat ettiler. Ya bu süreçte hayatını kaybedenler? Onları geriye getirebilecek bir güç var mı? Yok. O zaman ne yapılmalı? Çözüm şudur, bence birincisi bu süreçte zarar görenlerin itibarlarının geri verilmesi, böylelikle Türk Silahlı Kuvvetlerinin kırılan onur ve gururunun tamir edilmesidir. Bu ne kadar önemliyse, ikincisi ise bu komploları planlayan, icra eden ve açıkça destekleyenlerin yargı önüne çıkartılarak, adil şekilde yargılanmasıdır. Biz bunu istiyoruz. Hala önümüzde zaman ve şans olduğunu düşünüyorum. Heyetinizin bu tarihi fırsatı en iyi şekilde kullanacağına ilişkin inancımı koruyorum."

Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, yargılama süreciyle ilgili yazdığı "Suçlamalara Karşı Gerçekler" kitabını da heyete sundu. 

(Bitti)