ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, G-20 Maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarına hitaben yaptığı konuşmada, "Bazı tarihi dönemlerde ve bazı belirli konularda ulus devletlerin bakanları olma vasfından farklı hareket etmemiz gerekiyor" dedi.

Davutoğlu, Sheraton Oteli'nde düzenlenen yemekli toplantıda G-20 Hazine Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları ile bir araya geldi. G-20 zirvesinin hazırlıklarının sürdürüldüğünü ifade eden Davutoğlu, tarihi zenginliği çok üst düzeyde olan, farklı bölgelerin ve coğrafyaların noktalarının ortasında bulunan bir ülkeye geldikleri için mutluluk duyduğunu söyledi.  

Davutoğlu konuşmasında, Türkiye'nin G-20 dönem başkanlığının gündemi ile içeriğine bakışını anlattı. 

Davutoğlu, B-20 toplantısında iş adamlarına, uluslararası siyaset ve ekonomi açısından, politika yapıcılar ile iş camiasının nasıl işbirliği içerisinde olması gerektiğine ilişkin görüşlerini aktardığını hatırlattı. 

Uluslararası ve küresel camianın insanlığın geleceği söz konusu olduğunda, bir araya gelerek aynı görüşleri paylaşmasından mutluluk duyduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bazı tarihi dönemlerde ve bazı belirli konularda ulus devletlerin bakanları olma vasfından farklı hareket etmemiz gerekiyor" diye konuştu. 

 Davutoğlu, Dışişleri Bakanı iken Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'ndaki "çevre" ile ilgili toplantıda yaşadıklarını şöyle aktardı:

"Çevre konusunda, dışişleri bakanlarının bir araya geldiği toplantıda sanıyorum ben sekizinci sıradaki konuşmacıydım oturum içerisinde. Birçok arkadaşım, birçok meslektaşım zaten o noktaya kadar kendi ulusal çerçevelerini ve perspektiflerini aktarmışlardı çevre politikalarıyla ilgili. Birçok katılımcı vardı esasında o konuşmaları dinleyen ama bir etkileşim yoktu esasen o oturumda. Ben kendi konuşmamda yazılı metnimi bir kenara bıraktım, genelde bilirsiniz diplomatlar yorucu ve sıkıcı konuşmalar hazırlarlar, kimsenin de ilgisini de çekmez bunları dinlemek. Zaten herkes o metinde ne yazıyor olabileceğini tahmin eder. Ben de dedim ki 'Ben konuşma metnimi okumayacağım sadece şunu söylemek istiyorum, biz başka konularda ulus devletlerin bakanları olarak konuşabiliriz davranabiliriz, ama çevre söz konusuysa ki çevre geleceğin insanlığın geleceği, o zaman biz ulus devletlerimizin dışişleri bakanları olmaktan da öte tüm insanlığın bakanları olarak konuşmalıyız.' Çünkü bir tutarlılık olmuyor aksi takdirde siyasi bir varlıktan söz etmek çok mümkün olmayabiliyor."

Küresel ekonomik kriz olduğunda,  maliye bakanları ve finans bakanlarının sadece ulus devletlerin bakanları olarak hareket etmemesi gerektiğine vurgu yapan Davutoğlu, "Bir ortak kulüp olarak, küresel camiayı temsil eden bir oluşum olarak veya insanlığı temsil eden bir oluşum olarak hareket etmek durumundadır. Aksi takdirde çok uzun tartışmalar ortaya çıkacaktır ama bazı sonuçlara varmak zor hale gelecektir" dedi. 

Davutoğlu, "Bu süreçte küresel ekonomi ve siyasette dönüşümler gerçekleşiyor. Hepimizin çok çok dikkatli olmamız gerekiyor. Bu analizleri nasıl yapacağız, mevcut durumu nasıl anlayacağız, nasıl bazı politikaları ortaya çıkaracağız ki bu krize cevap verebilelim" değerlendirmesinde bulundu. 

- "Tarihi krizler döngüsünden geçiliyor"

Tarihi bir krizler döngüsünden geçildiğine dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, 2008 ekonomik küresel krizinden bu yana devam eden eski deneyimlerden artık ders çıkarmak durumunda oldukları söyledi.

Davutoğlu, dünya ekonomisinin, geçmişteki derin ekonomik krizleri nasıl atlattığının görülmesi gerektiğini ifade ederek, dün B-20 toplantısında 1929 krizine atıfta bulunduğunu anımsattı. 

Uzun dönemli döngülere bakıldığında modern yüzyıllarda, küresel ölçekli savaşlar ile ekonomik krizler arasında açık bir bağlantı görüldüğüne işaret eden Davutoğlu, şunları söyledi:

"1920-1921 krizi, 1. Dünya Savaşı'nın sonucuydu. Ama 1929 krizi ki insanlık tarihindeki en büyük krizdir bugüne kadar, bu kriz sadece bir ekonomik kriz olarak kalmadı, 2. Dünya Savaşı'nın da zeminini hazırlayan bir ortam yarattı. Çünkü sosyal huzursuzluğu beraberinde getirdi ve belirli psikolojik travmalar da ortaya çıktı. 2. Dünya Savaşı'nın ardından da bu dersler doğrultusunda birçok uluslararası teşkilat kurduk ve uluslararası ekonomik yapılar ortaya çıkmaya başladı." 

Davutoğlu, 1970'lerde enerji krizlerinin patlak verdiğini belirterek, uluslararası topluluğun içerisinde iyi bir politik koordinasyon olduğunda ve politika yapıcılar bir araya geldiğinde bu tür zorlukların üstesinden kolaylıkla gelinebildiğini anlattı. 

Küresel ekonominin 1990'da büyüyüp geliştiğine dikkati çeken Davutoğlu, 1994'te Meksika'da, 1997'de Asya'da, 1998'de Rusya'da çıkan krizler üzerine, liderlerin G-20 zirvesini oluşturma yoluna gittiğini söyledi.

Bu dersler ışığında G-20 mekanizmasının ortaya çıktığını ifade eden Davutoğlu,1999 yılından bu yana küresel ekonominin geleceği söz konusu olduğunda G-20'nin, en kapsayıcı ekonomik yapı olduğunu ve dünya ekonomilerine liderlik yaptığını bildirdi. Davutoğlu, şöyle devam etti:

" 1999'dan sonra 2000-2001-2002 yıllarında Latin Amerika ve Türkiye'deki ekonomik krizler ortaya çıktığında biz de Türkiye'de bu krizden çok şey öğrendik ve bir dizi ekonomik reform gerçekleştirdik. Şu anda gelinen noktada çok daha güçlü, istikrarlı, sürdürülebilir bir mali ve para politikası dengemiz var. Ekonomideki büyüme de daha disiplinli bir yaklaşımla mali ve para politikaları açısından yürütülür hale geldi." 

Krizlerin etkisinin büyük karmaşıklıklara ve güçlüklere neden olduğuna işaret eden Davutoğlu, 2008 ekonomik krizinin 1929 krizinden sonra meydana gelen en büyük kriz olduğunu ifade etti. Davutoğlu şunları söyledi:

"Ben genelde bu siyasi krizleri ve politik zorlukları birbirinden ayırmıyorum. 2000'li yıllara baktığımızda bir güvenlik konusunda da deprem diyebileceğimiz büyüklükte olaylar ortaya çıkmaya başladı. Tüm bu biriken jeopolitik ve güvenlikle ilgili konular bir yanda, diğer yanda da 2008 yılının küresel krizi. Bunların etkilerini bir araya getirdiğinizde çok daha büyük, çok daha karmaşık bir güçlük karşımıza çıktı." 

- "Mülteciler konusunda takılan tavır ekonomik krizin psikolojik sonuçları"

Krizlerde ortak noktaların bulunduğunu belirten Davutoğlu, bunları şöyle anlattı: 

"Bunlardan biri bu krizlerin psikolojik sonuçları, 1929 olsun, daha sonra 1970'lerde, 1990'lardaki krizler, özellikle de 2008 sonraki dönemde olsun bu krizlerin psikolojik sonuçları çok önemli ulusal travmalar, uluslar için psikolojik şoklar ortaya çıkardı. Bu krizlere nasıl cevap verilecek? Bugün birçok Avrupa ülkesinde, Avrupa'da meydana gelen krizden sonra birtakım travmalar görebiliyoruz, bunların izlerini görebiliyoruz. Mültecilere karşı birtakım tavırlar olarak bazen ekonomik krizin psikolojik sonuçları kendini gösterebiliyor. Çünkü ekonomi hızla büyüyorsa o zaman yeni zorlukların absorbe edilmesi kolay olacaktır. Ama ekonomideki gidişat kötüye doğruysa, o zaman bunlar çok daha zor hale gelir. Bu gibi durumlar birçok ulus için, birçok millet için psikolojik şok haline dönüşebilir. Sosyal sonuçlara baktığımız zaman sosyal huzursuzluklar ortaya çıkabiliyor. İşsizlik şeklinde. Bugün genç işsizliğine bakacak olursak ki Türkiye dönem başkanlığının zaten gündem konularından biri bu olay, sosyal sorunların temelinde yatmaktadır. İşini kaybeden milyonlarca genç Avrupa ülkelerinin başkentlerinde yürüyüşler ve gösteriler düzenledi, ki bu da sosyal huzursuzluğu beraberinde getirdi."

(Bitti)