Sinop Üniversitesi Sualtı Teknolojisi Programı Öğretim Görevlisi Rasim Yaşar Tarakçı, "1853 yılında Ruslar tarafından batırılan gemilerimiz devlet tarafından ihaleyle bir firmaya verilerek hurda almak adına dinamitlerle parçalanmış, gemilerin içindeki şehitlerimizin kemikleri bile paramparça edilmiş" dedi.

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği salonunda gerçekleştirilen ’30 Kasım Şehitleri’ konulu konferansta konuşan, Sinop Üniversitesi Sualtı Teknolojisi Programı Öğretim Görevlisi Rasim Yaşar Tarakçı, 30 Kasım Baskını’nı hazırlayan sebepler ile baskın sırasında yaşanan trajediyi anlattı. Rus Baskını ardından yıllar sonra şehit kemikleriyle dolu gemilerin nasıl dinamitlerle tahrip edildiğini anlatan Yaşar Tarakçı, "1950’li yıllarda bu gemiler bir firmaya ihaleyle satılmış. Bu firma da batıkların toplarını, pirinç bağlantılarını ve gemi altlarındaki bakır aksamı almak için dinamit kullanarak batıkları yok etmişler. Hatta bakırları almak için sapan vurup bu gemileri takla attırmışlar. Batıkların içerisinde şehitlerimize ait kafatası ve iskeletleri de yok etmişler. O kafatasları ve iskeletler, birçoğu yanarak atan gemilerin içinde kalarak şehit düşen askerlerimize aitti. Yani bunlar suyun altına gömülen insanlarımızdı" diye konuştu.

Sinopluların, baskını çok iyi tahlil etmesi ve gelecek nesillere aktarması gerektiğini vurgulayan Sinop Üniversitesi Sualtı Teknolojisi Programı Öğretim Görevlisi Rasim Yaşar Tarakçı sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben bunu öğrendikten sonra konuya ilişkin araştırmalara başladım. 1980’lerde başladığım bu araştırmalar sonucunda, 1990 yılında bir belgesel çekimi gerçekleştirdik. Baştan beri söylüyorum. Ben tarihçi değilim ama bu işe gönül verdim. BU zamana kadar büyük uğraşlar verdim ama bu işler tek başına olmuyor. Günün birinde karşıma Muhammet hoca çıktı. Genç dinamik biri olarak bizleri peşine taktı, lokomotif oldu ve sürükledi. Ben misyonumu tamamladım ve yapabileceklerimi yaptım diye düşünüyorum. Umuyorum bundan sonra açılan tarih bölümü ile daha güzel çalışmalar yapılacaktır ve Sinoplular bu konuya sahip çıkacaklardır. İlk kez Sinop’un iş adamlarının burada toplanarak bu değerlere sahip çıktığını görmek inanın Sinop adına çok gurur verici bir olay. Geçtiğimiz günlerde konuya ilişkin açtığımız sergi sırasında benim yaşımda, ya da benden büyük insanların ’Biz Sinop’ta böyle bir hadiseyi duymadık’ demesi kadar acı bir şey yok. Sinop’un her karış ve her milimetresi şehit kanlarıyla sulanmış bir Serhat şehri. Önemli bir şehir. 1856 Kırım anlaşmasından sonra önemini yitirmiş, ondan sonra da hapishane ve sürgünler şehri olmuş bir vilayetimiz."