AK Parti İzmir Milletvekili ve Dışişleri Komisyonu üyesi Rifat Sait, kutsal topraklar Mekke ve Medine’de yer alan Mescidi Nebevi ve Kabe-i Muazzama’nın hac döneminde Türkiye’nin de içinde olduğu ve dönem başkanlığının her yıl değişeceği İslam ülkelerinin ortak bir belediye yönetimine bırakılmasının yerel hizmetler, düzen ve temizlik açısından daha iyi olacağını söyledi. Sait, bu düşüncenin asla Suudi Arabistan’ın içişlerine karışmak olmadığını bilakis bu önemli ve kutsi görevde onlara yardım etmeyi amaçladığını anlattı. Eşi Sevilay hanımla hacca giden Sait, hac görevini yerine getirirken yaşadığı sıkıntıları kamuoyu ile paylaştı. Sait, iki ayrı konumu olduğunu belirterek şöyle konuştu: "Hacılık ve milletvekilliği. Burada milletvekili olarak konuşuyorum. Amacım bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek. Başta Türk vatandaşı hacılarımız olmak üzere hacı olacak tüm dünya müslümanlarının sıkıntı çekmesini istemiyorum, zira dinimiz der ki, ’Zorlaştırmayın, kolaylaştırın’ Mekke ve Medine’de Bin-dawood mağazaları var. Oysa buralara hizmet için Bindawood değil Binali (Yıldırım) gibi başkanlar lazım. İşin şakası bir tarafa kutsal topraklarda yerel hizmet acilen gerekiyor."

Mekke ve Medine’de en büyük sıkıntının temizlik konusunda yaşandığını hatırlatan Sait, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İslamiyet, temizliktir zira temizlik imandandır. Bölgede uygun ve yeteri kadar tuvaletler yok, özellikle Arafat’ta büyük sorun yaşanıyor. Bazıları ’bunları söylemeyin, hacıya yakışmaz, oralar kutsal mekanlar, kötülemeyin’ diyor. Biz bunları, haşa oraları kötülemek amacıyla söylemiyoruz. Ama ’kötülemeyelim ve eleştirmeyelim’ diyerek de oradaki sorunların üstünü örtemeyiz. En azından bizden sonra gidecek hacıların bu sorunları yaşamasını istemiyoruz. Biz bağcıyı dövmek istemiyoruz, üzüm yemek istiyoruz."

Suudi Arabistan devletinin, yeteri kadar düzgün belediyecilik hizmeti veremediğini anlatan Sait, sözlerine şöyle devam etti: "Temizlik, üstünde sadece temizlik üniforması giydirilmiş fakat aslında hiç ilgisi olmayan ve dışarıdan gelen maalesef dilencilik yapan insanlara verilmiş. Gördüğünüzde üzülüyorsunuz. Hiç değilse Türk hacıları biraz daha iyi ama diğer Müslümanlar perişan halde. Ben, bunun Müslümanlara yapılan zulüm olduğunu düşünüyorum. Sadece Kabe-i Muazzama ve Medine’de Mescid-i Nebevi’de temizliğe önem veriliyor. Oralarda temizliğe önem verilmemesinden dolayı insanlarda bulaşıcı bir hastalık görülebilir, oradaki bütün hacılar bundan etkilenir ve bu hastalığı ülkelerine götürür. Ortaya çıkabilecek bulaşıcı hastalıkların da bütün dünyaya yayılma tehlikesi var."

Mekke ile Medine arasındaki karayolunda yaşanan sıkıntılara değinen Sait, Türk hacılarına tahsis edilen otobüslerin daha iyi olduğunu, ancak diğer hacıların otobüslerinin 1940-1950’li yıllardan kalma otobüsler olduğunu belirtti. Sait, bazı hacıların o otobüslerin üzerinde tehlikeli bir şekilde yolculuk ettiğini söyledi. Yaklaşık iki saatte gidilebilecek Mekke-Medine arasındaki yolun yaşanan sıkıntılar nedeniyle 6-7 saat sürdüğünü ve yolda çok sık kontrol yapılmasının yolun uzamasına neden olduğunu kaydeden Sait, şöyle konuştu: "Mekke ile Medine arasında modern ve temiz dinlenme tesisleri yapılmalı. Buralarda temiz tuvaletler ve namaz kılınabilecek mescitler yapılmalı. Arafat’tan Mina’ya giden yolda yürüme yolu, hatta yaşlılar için yürüyen yol yapılması gerekiyor. Türkiye olarak bu önerilmiş ama kabul edilmemiş. Hac niye zorlaştırılıyor? Allah insanların sabırlarını sınayabilir, hastalık verir sabrını ölçer ama insan insanın sabrını ölçemez. Hacılar orada sıkıntı çekiyor. Allah ’kolaylaştırın, zorlaştırmayın’ der. Suudlu askerlerin zaman zaman hacılara ters ve kaba davrandıklarını gördük, buna üzüldük, daha dikkat edilmeli."

Ecdat yadigarı Osmanlı eserlerine karşı yıkımlar olduğunu anlatan Sait, şöyle konuştu: "Maalesef Suudiler eski eserlere olan saygıyı şirk koşmak ya da günah gibi görüyor. Osmanlı tarafından yapılan Ecyad kalesi yıkılmıştı. Şimdi Osmanlı revakları kaldırılmak isteniyor. Sultan Abdulhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camisi bakımsız. Medine’deki tarihi Osmanlı tren istasyonunda bu eserin Osmanlı tarafından yaptırıldığına dair tek bir yazı yok.Osmanlı tarafından birer saygı ifadesi olarak yaptırılmış Hz.Ebu Bekir ve Hz.Ömer’in evlerinin olduğu yerlerdeki mescitler kapatılmış. Bu eserler için UNESCO devreye sokulmalıdır."