Çorum Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen “Sürgünün 70. Yılında Ahıska Türkleri” konulu uluslararası sempozyum başladı.

Sempozyuma Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Çorum Valisi Ahmet Kara, AK Parti Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu, Kahramanmaraş Milletvekili ve Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Nevzat Pakdil, Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi 3. Dönem Milletvekili Ganire Paşayeva, Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, YÖK Denetleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. İlyas Doğan, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan ile çok sayıda davetli katıldı.

Sempozyumda bir konuşma yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Yeni bir dünya sisteminin kurulması için kalbinde insan sevgisi olan bütün yaratılanları yaradılışta eş olarak gören bir bakış açısının hakim olmasına ihtiyaç vardır” dedi.

Modern zamanlarda da aynı sürgün hikayeleri artarak, acıların ise katlanarak devam ettiğini dile getiren Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Bosna’da, Çeçenistan’da yaşanan acıların Ahıska’da yaşanan acılardan, soykırımlardan, katliamlardan hiçbir farkının olmadığını belirtti.

"Orada da duyarlı bir milletin çocukları olarak, Türkiye Türkleri olarak bütün bu kardeşlerimizin derdine çare olmaya çalışıyoruz" diyen Kurtulmuş, “Kadınlar evlerinde kazak ördüler, Çeçenistan’a Bosna’ya gönderdiler. Bugün yine sürgünler devam ediyor. Suriye’de zoraki olarak evlerini terk etmek zorunda kalanlar, sığınmacılar, evleri yıkılanlar, bombalarla yok edilen halklar. Şehirlerinin, camilerinin, medreselerinin yok edilişini, yıkılışını izleyen bilge insanlar. Maalesef, aynı şekilde bu sürgünler bu zorlamalar bugün Filistin’de de devam ediyor. Evlerinden atılanlar, yurtlarından sürülenler, evlerine Yahudi yerleşimciler aynı Ahıskalıların yaşadığı gibi, yerleştirilenler. Mahallerinde hiç tanımadıkları, hiç de o mahalleye ait olmayan yeni yerleşimcilerin gelip nasıl asli unsur olarak yerleştiklerini kahırlar içinde izleyen Filistinliler. Ailesi parçalananlar, umutları yok edilenler, camileri yıkılanlar, gelecekleri ile geçmişleri arasındaki köprüler yıkılanlar...” diye konuştu.

Dünyanın her yerinde sürgünlerin, katliamların, etnik temizliklerin devam ettiğini dile getiren Kurtulmuş, “Türkiye olarak çok şükür Anadolu bütün bu sürgünlere uğrayanlara kucak açan bir yer, tam manasıyla bir ana kucağı, herkesin sığındığı bir bölge, bir selamet ve esenlik yurdu. Dün olduğu gibi bugün de ve inşallah yarın da böyle olmaya devam edecek. Türkiye toprakları dirlik ve birlik içinde hem ileriye doğru gidecek hem de dünyanın neresinde mazlum bir halk, hangi dostumuz, hangi kardeşimiz hatta hiç tanımadığımız dünyanın ta öteki ucunda hangi millet olursa onlara elimizi uzatmak Türkiye’nin boynunun borcudur, Anadolu topraklarının boynunun borcudur. Allah’a çok şükür bugün düne göre, bu borcumuzu daha güçlü bir sesle yerine getirmeye gayret ediyoruz. Türkiye siyasi ve iktisadi istikrarı ile birlikte bugün dünyada hem de uluslararası alanda artık çok da rahat faaliyet gösteren kurumları ile var” ifadelerini kullandı.

“Yarabbi Türkiye’nin gücünü çok daha artır” diye dua ettiklerini dile getiren Kurtulmuş, konuşmasında şunları kaydetti:

“Türkiye güçlü oldukça şundan emin olun ki yer yüzünün zalimleri adım atarken bin kere düşünmek zorunda kalacak. Türkiye ne kadar güçlü olursa dünyanın her tarafındaki mazlumlar haklarının savunulacağından emin olacaklar. Bunu söylerken bizim vazifemiz mazlumlara zulmedildikten sonra el uzatmaktan da ibaret değildir. Bizim vazifemiz yer yüzünde yeni bir sesi, yeni bir soluğu, yeni bir medeniyeti ortaya koyabilme gücünü göstermektir. Temeline insan olan, dostluk olan vefa olan insan olan yardımlaşma olan yeni bir medeniyeti bütün dünyaya söylemek haykırmak durumundayız. İnsanı ne olursa olsun hazreti insan olarak gören, inanların hepsini de Hazreti Ali’nin tabiri ile ‘Ya dinde kardeş ya da yaradılışta eş’ olarak gören bir medeniyeti dünyaya sunmak zorundayız. Yer yüzünde bugün yaşadığımız ve öyle görülüyor ki yakın zamanda da devam edeceği anlaşılan bu zulümlerin, bu katliamların, bu soykırımların, bu etnik temizliklerin ortadan kalkması için, ’İnsanı yaşat ki insan yaşasın’ düsturuna inananların düşüncelerinin dünyada hakim olması gerekir. Sadece bu anlayışın söz olarak değil, küresel sistemde de etkin ve hakim olması gerekir. Böyle olursa dünyadaki sorunların çözüleceğini inanıyor ve bu şekilde bu istikamette çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yok eğer böyle olmaz, bu şekliyle dünya sistemi devam ederse olacak olan güç kimdeyse onun gücü kadar dünyada istediği şekilde zulmüne devam etmesidir ya da dünyanın güçlülerinden kim kime arkasını yaslıyor ve dayanıyorsa Yani BM’de kimin dayısı varsa onun dilediği şekilde istediği şekilde zulmedeceği şekilde dünya devam edecek demektir. Buna razı olamayız. Ne Ahıska Türklerinin sürgününü hatırlarken ne de Filistinlilerin bugün yaşadığı dramına karşı sözlerimizi haykırırken asla buna razı olamayız. Yeni bir dünyanın kurulabilmesi için yeni bir dünya sisteminin kurulması şarttır. Yeni bir dünya sisteminin kurulması için kalbinde insan sevgisi olan bütün yaratılanları yaradılışta eş olarak gören bir bakış açısının hakim olması ihtiyaç vardır. İşte Türkiye tarihsel bu süreçte böylesine önemli bir tarihi misyonun sahibidir. Bu misyon sonuna kadar yerine getireceğiz Dünyada yaşanan bütün zulümlere karşı sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz. Birileri diyecek ki, ’Dünyaya siz mi düzen vereceksiniz?’ Biz de onlara şunu demeye devam edeceğiz. Yalnız başımıza da kalsak dünyadaki bütün mazlumların haklarını savunmaya sonuna kadar savunmaya devam edeceğiz. Bugün bize ne deniliyor dünyanın akıllısı siz misiniz, Yahudilere karşı İsrail devletinin saldırganlığına karşı, İsrail hükümetinin saldırganlığına karşı Filistinleri siz mi koruyacaksınız evet İsrail devletinin saldırganlığına dur diyecek irade Anadolu topraklarında var olan iradedir ve ne gariptir ki biz oralarla bugün başkalarının ilgilendiği haberleri dinleyerek ilgilenmiyoruz. Biz bu meselelerle ilgilenirken başkalarının ilgilendiği gibi ilgilenmiyoruz. Kalbimizdeki bir parçayı konuşturarak ilgileniyoruz.”

Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi 3. Dönem Milletvekili Ganire Paşayeva ise, Türk dünyasının birlik ve beraberlik içerisinde olması gerektiğini belirtti.

Paşayeva, Ahıska Türklerinin çok büyük bedeller ödeyerek bugünlere kadar gelebildiğini ifade etti. Dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan acıların, katliamların ve sürgünlerin bugün genç nesiller tarafından yeterince bilinmediğini kaydeden Paşayeva, “Çorum’da böylesine anlamlı bir sempozyumun düzenlenmesi için çaba sarf eden Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’a teşekkür ediyorum” dedi.

Bugün Türk coğrafyasının her yerinde kan, gözyaşı ve acının var olduğuna dikkat çeken Paşayeva, “Kırım’da, Balkanlar’da birçok dram yaşanıyor. Kıbrıs’ın durumu ortada. Suriye ve Irak’taki Türkmenler ölümle karşı karşıya. Azerbaycan’ın bir bölümü Ermenistan işgali altında. Doğu Türkistan’da yaşananlar malum. Her yerde insanların çok büyük acıları ve sorunları var. Bu nedenle Türk milletinin güzel geleceği için somut adımlar atmalıyız. Ahıska Türklerinin yurtlarına dönüşü konusunda da daha fazla yardımcı olmalıyız. Birlik ve beraberlik içerisinde olursak dünyanın her yerinde Türkler haklarını alabileceklerdir” diye konuştu.

Dünya Ahıska Türkleri Birliği Başkanı Ziyatdin İsmihanoğlu Kassanov, Ahıska Türkleri olarak haksız bir sürgüne uğradıklarını ifade ederek, “Haklı olarak da sorgusuz, sualsiz bir şekilde vatanımıza ulaşmalıyız” dedi.

Kassanov, Ahıska’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Osmanlı’nın bir parçası olduğuna vurgu yaparak, “Kim olduğumuzu gelecek nesillere iyi bir şekilde öğretmeliyiz. Tarihimizi iyi bilmeliyiz. Ahıska Türkleri çok eziyet çekti ancak sürgünümüz bile Stalin’in umduğu gibi olmadı çünkü bizleri ata yurdumuz olan Orta Asya’ya sürdü. Oradaki Kazaklar, Özbekler her şeylerini bizlerle paylaştı. Ahıska Türkleri, ne dinini ne dilini ne de ulusal birliğini kaybetmedi. Milletimiz yaşadığı ülkelere her zaman faydalı oldu. Orta Asya’nın çölünü gülistan yaptılar” ifadelerini kullandı.

Ak Parti Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Salim Uslu da Ahıska Türklerinin 15 farklı ülkede 4 binden fazla yerleşim yerine dağıldığını ifade ederek, “Bunların geleceği artık o ülkededir. Geriye dönüş noktasından ziyade Ahıska Türklerinin bulunduğu bölgelerde birlik ve beraberliklerini devam ettiriyor olması daha önemli” dedi.

AK Partili Uslu, bugün dünyanın halen Ahıska sorununu bilmediğini de dile getirdi.

Ak Parti Kahramanmaraş Milletvekili ve Türk Parlamenterler Birliği Başkanı Nevzat Pakdil de Ahıska’nın coğrafi bir bölgenin adı olduğunu belirterek, “Hiç kimseye Konyalı Türk, Çorumlu Türk demiyoruz. Ahıska bir coğrafi bölgedir. Orada yaşayanlar ise Türk’tür” dedi.

Vali Ahmet Kara ise Kafkasya’da yaşananların tarihi kronolojisini anlatarak, Ahıska Türklerinin birlik ve beraberlik içerisinde yaşamalarının en büyük dilekleri olduğunu sözlerine ekledi.