ANKARA (AA) - Şanlıurfa'da yaşayan Suriyeliler aldıkları hizmet ve insani yardımlar, misafirperverlik ve hükümetin tutumundan memnun ancak misafir hukukuna tabi olmaktan kiraların yüksekliğinden ve iş imkanlarının azlığından şikayetçi.

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu ve Türk Kızılayının ortaklaşa yürüttüğü ve Şanlıurfa'da yaşayan Suriyeli mültecilerin sorunlarını, ihtiyaçlarını ve sosyal tutumlarını ortaya koyan "Türk Kızılayı Toplum Merkezi İhtiyaç Analizi Raporu" basın toplantısıyla tanıtıldı. 

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfındaki toplantıya Türk Kızılayı Genel Müdürü Dr. Mehmet Güllüoğlu, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve TOBB-ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şaban Kardaş, TOBB-ETÜ Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Başak Yavçan ve Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu (IFRC) Temsilcisi Javier Ormeno de katıldı. 

-Dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkesi Türkiye

Türk Kızılayı Genel Müdürü Güllüoğlu toplantının açılışında yaptığı konuşmada, son 4 yıldır özellikle Türkiye, Ürdün, Suriye ve Lübnan’da insan hayatları üzerine tarihin yeniden yazıldığını ifade ederek, dünyada en fazla mülteci barındıran ülkenin Türkiye olduğunu vurguladı. 

Göçmenlerde bir taraftan savaşın bir taraftan da kültürler arası farklılığın oluşturduğu sosyal parametrelerin aynı anda yaşandığına dikkati çeken Güllüoğlu, "Dilencilerden tutun, kamplara ya da kimilerimizin komşusu olan Suriyelilere kadar çok farklı hayatlarla iç içeyiz. Kızılay olarak 2011’de bu krizin başladığı günden itibaren kamp içi ve kamp dışında elimizden geleni yapmaya çalıştık. Ankara, İstanbul, başka bir çok şehir krizin ilk yıllarında öne çıkmazken artık bu illerde de çok ciddi Suriyeli ve Iraklı olgusuyla karşı karşıyayız" diye konuştu. 

Güllüoğlu, birincisi faaliyete geçirilen ikincisinin çalışmalarına da yakında başlanacak Türk Kızılayı Toplum Merkezlerinin sayısının giderek artırılacağını bildirdi. 

Toplum merkezleri ile Suriyeli kadınlara, çocuklara ve yetişkinlere eğitimler, Türkçe eğitimi, çocuklara yönelik bazı destekleyici faaliyetler sunulduğunu dile getiren Güllüoğlu, şu bilgileri aktardı:

"Savaş bittikten sonra bu insanlar geri döndüklerinde kendi ülkelerinde kayıp nesiller oluşmasın istiyoruz. Eğitimden uzak yıllar geçirmemeleri için çalışıyoruz. 4 sene önce Türkiye'ye gelen bir çocuk artık 14 yaşında, ergenliğinin ilk yıllarını yaşıyor. O yüzden bu faaliyetlerin daha da artırılmasını istiyoruz. Kendi ülkelerine döndüklerinde ellerinde dikiş nakıştan tutun başka mesleklere kadar İngilizce öğrenmekten bilgisayar kullanmaya kadar bir toplumun yeniden inşası süreci yaşanacak." 

Hem uluslararası hem de ülke içi fonları kullanarak çalışmalara devam ettiklerini belirten Güllüoğlu, "Bu çalışmalarda bağışlar ve uluslararası fonlar çok önemli. Ne 2 milyon insanı biz misafir etmek isterdik ne de 2 milyon insan evini terk ederek başka bir ülkeye gitmeyi isterdi ancak elimizdeki vaka budur" dedi. 

-327 Suriyeli ile yüz yüze görüşüldü

TOBB ETÜ Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Başak Yavçan da raporla ilgili açıklamalarda bulundu.

Yavçan'ın verdiği bilgiye göre rapor Şanlıurfa’da saha çalışmalarıyla hazırlandı.

Çalışma ile Türk Kızılayı tarafından Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu fonu ile bölgede kurulan ve kamp dışında yaşayan Suriyeli misafirlere çeşitli alanlarda mesleki eğitim ve psiko-sosyal destek vermesi planlanan Toplum Merkezi için detaylı bir ihtiyaç analizi ortaya kondu. 

12 Ocak-12 Şubat tarihlerindeki saha çalışmaları kapsamında, Toplum Merkezinin yapılacağı bölgede yer alan ve benzer hizmetler sunan sivil toplum kuruluşları ve hedef kitleden seçilen bireylerle mülakatlar gerçekleştirildi. Kadınlar, erkekler ve çocuklar ile üç ayrı odak grubu çalışması yapıldı. Tarama yöntemiyle gerçekleştirilen ihtiyaç analizi anketi 327 Suriyeli ile yüz yüze mülakatlarla uygulandı. 

Bu sayede Türkiye'de yaşayan Suriyeli misafirlerin temel demografik verileri, eğitim, hane geliri, temel giderleri, sosyo-ekonomik bilgileri, göç geçmişleri, sosyal algıları, toplumsal hayatta karşılaştıkları temel problemler, yerli halkla ilişkileri, ulusal ve uluslararası kurumlara güveni, geleceğe yönelik kişisel ve toplumsal beklentileri ve planları, Türkiye’de eriştikleri hizmetler ve bunlardan memnuniyetleri, hanedeki savunmasız bireylerin ve çocukların temel gereksinimleri ve ihtiyaç duyduğu kaynaklar ortaya kondu. Rapordan elde edilen detaylı verilerden analiz çalışması da yapıldı. 

-En önemli şikayet kiraların yüksekliği 

Rapordaki günlük hane geliri araştırmasına göre Suriyelilerin çoğu günlük ücret karşılığı çalışıyor. Yüzde 60'ının hanesine günlük 29 liranın altında gelir giriyor. 

Suriyeliler güvenlik, aldıkları ücretsiz hizmetler ve insani yardımlar, yerli halkın misafirperverliği ve kültürel yakınlığı, hükümetin tutumu konularında Türkiye'de yaşamaktan memnuniyet duyuyor ancak çalışmaya katılanların tamamına yakınının şikayetçi olduğu konular da bulunuyor.

Suriyeliler sorunlarını "Misafir hukukuna tabi olmak, kiraların yüksekliği, büyük gelecek kaygısı, yardımların dağıtımında yaşanan sıkıntılar, iş imkanlarının azlığı, iş arayanların çokluğu, çalışma koşulları ve ücretlerin düşüklüğü, Türkçe bilmedikleri için iletişim problemi yaşamaları, çocukların eğitime devam edememesi ve okulların kapasite yetersizliği" şeklinde sıraladı. Barınma sorunlarının temelini ise kiraların yüksekliği ve bir yıllık peşin kira talebi oluşturuyor.

Raporun "kurumlara güven" başlıklı bölümünde ise uluslararası kuruluşlara düşük, Türk Kızılayı, hükümet, polis ve askere yüksek güven olduğu tespiti yer aldı. 

Raporun sonuç bölümünde ise özetle şu tespit ve önerilere yer verildi:

"Aynı işi yapan yerli halka oranla çok daha düşük ücretlerle ve ağır mesai koşullarında çalışan Suriyeliler, oldukça kötü fiziki koşullarda, büyük hane sayılarına karşın çoğu zaman tek odalı evlerde yaşamaktadır. Gıda ve barınmayı düzene koyduktan sonra mesleki gelişimine ve toplum merkezine ilgi duymaları beklenebilir. Hem yetişkinler hem de çocuklarda savaş travmasının izlerine hala rastlanmaktadır. Bu durumun yaratabileceği psikolojik rahatsızlıkları ve toplumsal izolasyonu azaltıcı psiko-sosyal destek kanallarının devreye sokulması büyük önem taşımaktadır. Özellikle çocukların, savaşı ve ölümü normalleştirmeleri ve şiddete eğilimi büyük kaygı uyandırmakta, gelecekte kaybolan kuşakların oluşmaması için bu gruplara yönelik özel çalışmalar yapılmalıdır. Suriyeli topluluğun içindeki dezavantajlı gruplara yönelik politikalar geliştirilmelidir."