ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz, son 12 yıl içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış borca ihtiyaç hisseden, bir çok alanda daralma yaşayan bir ekonomiden, küresel rekabeti yüksek bir ekonomiye geçirirken, aslında insanımıza toprağımıza duyduğumuz bir saygının gereğidir" dedi.

Davutoğlu, Büyük Anadolu Otelinde düzenlenen Türkiye Ziraat Odaları Birliği 26. Olağan Genel Kurulu'ndaki konuşmasına, çiftlerin temsilcilerini selamlayarak başladı.

Herkesin çocukluğundan bugüne tebessümle izlediği ve andığı değerli sanatçı Zeki Alaysa'ya Allah'tan rahmet dileyen Davutoğlu, ailesine taziyelerini sundu.

Bugünün, Avrupa Günü olduğunu anımsatan Davutoğlu, "Avrupa Günü vesilesiyle tüm Avrupa kıtasına ve tüm vatandaşlarımıza bir kez daha şunu ifade etmek isterim: Türkiye, Avrupa Birliği yolunda kararlılıkla devam edecektir ve Avrupa'nın geleceğini belirleyen öncü ülkelerden biri Türkiye Cumhuriyeti devleti olacaktır" dedi.

-İnsanlığın en kadim alanı-

Davutoğlu, bugün insanlığın en kadim alanlarından biriyle ilgili bir araya geldiklerini ifade ederek, burada hem Türkiye'nin geleceğini hem de ekonomide tarım ve hayvancılığın rolünü konuşacaklarını anlattı.

İnsanlığın kadim birikiminin en asli unsurunun tarım sektörü olduğunu belirten Davutoğlu, tarım, ziraat ve çiftçiden bahsedildiğinde, aslından topraktan bahsedildiğine dikkati çekti. 

Davutoğlu, mayası toprak olan ve yine toprağa gidecek insanın, her zaman toprakla barışık ve saygı duymak zorunda olduğunu söyledi.

Aşık Veysel'in, "Bu topraklar bizim kimliğimizdir" sözünü hatırlatan Davutoğlu, toprakla hemhal olan ve gönül birliğini kuran tüm çiftçileri selamdı.

Davutoğlu, çiftçilerin çabalarıyla toprağın ve Türkiye'nin bereketlendiğini ifade ederek, herkesin toprakla ilgili güzel ve derin hatıralarının olduğunu anlattı.

Konya Çatalhöyük'ün, insanlığın tarım kültürünün ilk geliştiği topraklar olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Toroslor'da büyürken, dedem çok iyi bir çiftçiydi, özenle toprağa bakardı. İlk çevre, toprak bilincini ondan aldım Toroslar'ın zirvesinde. Küçük bir bahçemiz vardı. Göksu'nün kenarında. Dedemin o bahçedeki her bir gülü, tek tek nasıl okşadığını, bir tanesinin yaprağında herhangi bir zarar olduğunda o ağaçlara nasıl büyük merhametle baktığını halen hatırlarım. 

Toprağı eline aldığında, sanki kendi kalbine bakarmışcasına bakardı. Suyunu toprağa verirken, bir aşıkla maşuku buluşturur gibi, o kıt suyu toprakla buluştururken duyduğu mutlululuğu hatırlarım. Hepimize bunu öğretirdi. Öylesine bir merhamet yüklüydü ki toprakla ilişkisinde... Bahçemize bir yılan vardı, yılana dahi dokundurmazdı. O, bu bahçenin bekçisi derdi, o yılan da kimseye zarar vermeden orada yaşardı."

-"Tarım ve toprak olmadan yaşamamız mümkün değil"

Modern topluma geçişte, toprağın ihmal edildiğini dile getiren Davutoğlu, "Büyük binalara doğru seyrimizde şehirleşme esnasında topraktan uzaklaştıkça aslında kendi doğamızdan uzaklaştık. Ziraatı, tarımı, sanki geri kalmış toplumların alanı gibi görme hastalığına tutulduk. Halbuki her şey terk edilebilir ama  ziraat ve tarım asla terk edilemez. Her sektörde  ihmal şöyle veya böyle zamanla telafi edilebilir ama tarım ve hayvancılıkta ihmal telafi edilemez. Birçok sektör olmadan yaşayabiliriz ama tarım ve toprak olmadan yaşamamız mümkün değil. Yunus Emre,  'Sordum sarı çiçeğe' derken, gönlünden, aslında sarı çiçekle konuşurken, kendi doğasıyla konuşuyor. Hepimiz toprağa merhametle yaklaşalım" diye konuştu.

Yörük Türkmen ovalarındaki yaylalara yazın çıktığında, sürülerle birlikte kaldığını ifade eden Davutoğlu, onların tek tek her bir koyuna ve keçiye nasıl baktığını halen hatırladığını kaydetti.

-"Çiftçiye hürmet göstermeyen bir iradenin yaşaması mümkün değildir"

Vatandaşlara seslenen Davutoğlu, "Toprağımız, bu bereketli topraklarımız, bizim doğamızın, kendi yüreğimizin bir parçasıdır. Ona özenli yaklaşmak, ona emek veren çiftçilerimize özenle, büyük bir hürmetle yaklaşmak hükümetlerin, devletlerin en asli görevidir. Toprağa hürmet gösteren çiftçiye hürmet göstermeyen bir iradenin yaşaması mümkün değildir. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 'Köylüler efendimizdir' derken de kastettiği budur. Kastedilen sadece şehirli ve köylü ayrımı değil, çiftçilere duyulan hürmettir" dedi.

Davutoğlu, çiftçilerden gelecek her talep ve görüşün, en ince detayına kadar ele alacakları sözünü veren Davutoğlu, bu çerçevede hükümet olarak ziraat odaları ve meslek kuruluşları arasında kuracakları sağlıklı ilişkinin, nesillerin geleceği bakımından  önemli olduğunu söyledi.

Ekonomik kalkınma için tarım, gıda ve enerji sektörlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu,  "Biz son 12 yıl içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin dış borca ihtiyaç hisseden, bir çok alanda daralma yaşayan bir ekonomiden, küresel rekabeti yüksek bir ekonomiye geçirirken aslında insanımıza, toprağımıza duyduğumuz bir saygının gereğidir" diye konuştu.

Davutoğlu, Anamuhalefet partisinin genel başkanının kendileri gibi alanlarda konuşmasının doğal olduğunu belirterek, hep birlikte seçime barış ve demokrasi şenliği içerisinde gideceklerini kaydetti.

-"Biz iktidara geldiğimizde milli gelirimiz sadece 230 milyar dolardı"

Tarım sektörünün siyasi kaygılar, polemikler ve spekülatif yorumlardan uzak bir şekilde geleceğinin planlanması gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, konuşmasında şunlara yer verdi:

"1990'lı yıllarda dünya ekonomisi gelişiyordu ama Türkiye ekonomisi hemen hemen bundan hiç istifade edemedi. 1990'lı yıllarda milli gelirimiz 200 milyar dolar civarındaydı. Biz iktidara geldiğimizde, milli gelirimiz sadece 230 milyar dolardı. Yani 30 milyar dolarlık bir artış. Bizim dönemde 230 milyar dolardan, hemen hemen aynı sürede 12 yılda  830 milyar dolara milli gelir çıkardık. Tarım sektörü, ülkenin ekonomisinin bütünlüğünden kopuk bir sektör değil, ülke ekonomisinin bütünü içerisinde tarım var ve tarımın bütünü içerisinde tek tek ürün alanları var."

-"Türkiye tarım hasılasında Avrupa birincisidir"

Davutoğlu, Türkiye'nin 1998'deki tarımsal üretiminin 33,8 milyar dolar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"2002'de bu 23,7 milyar. Bir düşüş trendi. Biz iktidarı devraldığımızda, tarım sektörü düşüş trendindeydi ve nereye doğru da düşeceği belli değil. Biz, 23,7 milyar dolardan aldığımız tarım hasılasını milli gelir içerisinde 61,3 milyar dolara çıkardık. Bunu ziraat odalarıyla çiftçilerle istişare ederek,  çiftçilerimizle el ele tutarak yaptık. 

Sayın Genel Başkan, Hollanda büyüklüğünde Konya'dan bahsediyor. Konyalı olarak gurur duyuyorum. Birçok Avrupa ülkesinden büyüğüz ama Konya ile karşılaştırırken Hollanda'nın tarımsal  ihracatı ile Türkiye'nin tarımsal ihracatını karşılaştırmak doğru değil. 

Milli hasılayı karşılaştıralım. Hollanda'nın toplam tarım hasılası 15 milyar dolardır. Türkiye'nin tarım hasılası 61 milyar dolardır ve Türkiye tarım hasılasında Avrupa birincisidir. İhracatı Hollanda'nın niye yüksek? Çünkü 70 milyar dolar ithalat yapıyor. İthal ettiği tarım ürünlerini eski sömürgesi olduğu için işliyor ve satıyor. 

Ziraat Odaları başkanımız, tarımda ithalat yapmamamızı teklif etti. Şimdi siz, bizim daha çok ihracat edelim diyerek tarım ithalat yapmamızı ister misiniz? Türkiye'nin iç tüketim pazarı çok büyüktür. Dolayısıyla karşılaştırma, milli hasıla üzerinden yapılır.  Singapur'un​ iç üretimiyle ihracatı karşılaştırılabilir mi? Küçük bir ada ülkesi diye. Burada önemli olan neyi neyle karşılaştırdığınız. Biz iktidara geldiğimizde Konya Ovası'nın toplam milli hasılası 2,2  milyar lira, şimdi 10,4 milyar Türk Lirası. Sadece Konya Ovası. Konya Ovası'nın sulama kapasitesiyle Türkiye'nin en az yağış alan yeri Hollanda'nın sulama kapasitesi ve yağış alma oranlarını karşılaştırdığınızda aslında Türkiye'de bir tarım mucizesi yaşanıyor. Hepimizin bunu görmesi lazım. Bu mucizenin planlama açısından mimarı biz  isek, uygulama açısından mimarı ziraatçılarımızdır, çiftçilerimizdir"

(Sürecek)